8.Bölüm

25.6K 1.1K 95
                                    

"Asena, evin çevresinde ne görüyorsun?" Kısa süreli sessizlik boyunca telsiz cızırtısı izleyicilerin kulaklarını tırmaladı.

"Görüş yok komutanım!" Demesiyle

"Cihangir, kapıyı kır!" Diye emir vermesi aynı saniyede olmuştu. Cihangir ise hiç teklemeden, düşünmeden ve tereddüt dahi etmeden kapıya tekme atıp kırdı ve derhal silahıyla çevreyi taramaya başladı.

"İçerideyim! Asena, içeriden görüş alabiliyor musun?" Yine kısa bir sessizlik ve ıslık sesini andıran bir vızırtı duyuldu. Asena'nın silahından çıkan mermi çoktan hedefe ulaşmıştı.

"Hedef temizlendi! Devam edebilirsiniz komutanım ancak dikkatli olun."

"Anlaşıldı. Sağ ol bizim kız." Tam bu sırada Fırat ve Cihangir'in girdikleri evin yakınına düşen roketle herkesin yüreği ağzına gelmişti. Yerden mertelerce yukarı kalkan toprak çevreye saçılırken, patlama esnasında beliren alevler dinmeye başlamış ancak kulaklarda kalan sesi tüylerini diken diken etmeye devam ediyordu. Aslında yaşanan o patlamanın kontrollü olduğunu bilseler ve gerçeğinin büyüklüğünü hayal etseler akılları gidecekti. Bu yüzden Albay hiç sesini çıkarmadı ve timini izlemeye devam etti.

Cihangir ve Fırat'ın görüntüsüne pür dikkat bakarlarken Ömer Bey durmadan dudaklarını kemiriyor, sağ eliyle Şirin'in elini tutarken sol elini vargücüyle sıkıyordu. Onun içgüdüsel olarak yaptığı şeyi fark eden Oktay soluk bir tebessümle babasına bakıp, yumruk yaptığı elini tuttu. Şimdi ikisininde buz gibi olmuş elleri birbirini sıkıyor ve birbirine güç vermeye çalışıyordu.

"Sakin ol babam, bu bir tatbikat. Hiçbir şey olmayacak."

"Burada olmayacak belki ama... Ya bir gün..." Şirin gözünden akan yaşları saklayabilmek için başını yere eğerken, yanakları çoktan ıslanmaya başlamıştı.

"Baksanıza şunlara... Dizilerde, filmlerde olur sandığımız hayatı yaşıyorlarmış fakat haberimiz yokmuş." Alparslan'ın gözleri bu sözleri duyduğunda usulca kapandı. Ali Kurt ise karısı Gonca'ya döndü ve birkaç saniye öylece baktı.

Aslında Ali kötü bir baba değildi, bu işin zorluğunu biliyordu ve oğluyla ne kadar gurur duysada kendisini dinlemediği, inat edip kafasının dikine gittiği için ona kırgındı.

Ne zaman operasyona gitse yüreği ağzında çalacak telefonu beklemiş, kimseye göstermeden onun için dualar etmişti. Oğlunu kaybetme korkusu Askeri Liseye başladığı günden beri içini cayır cayır yakıyordu. Hangi baba gözünün içine baka baka büyüttüğü oğluna kıyabilirdi ki...

Oğluna kocaman bir servet bırakmaya o doğduğu günden beri hazırdı ancak Fırat bunların hepsini elinin tersiyle itmiş ve kendi yolunu seçmişti. Ali, oğlunun tahtını yapmıştı da, bahtını yapamamıştı.

Bu sırada tatbikat alanında bir patlama daha yaşandı ve Fırat'ın sesi duyuldu.

"Asena, ben kadar gürültü yapanı sevmem. İndir şunu!"

"Anlaşıldı!" Saatler ilerledi ancak silah sesleri bir an bile kesilmedi. Tim tatbikata başladıkları yerin epey ilerisindeki Türk Bayrağını almakla yükümlüydüler. Bayrağa epey yaklaşmışlardı ancak önlerinde duran gölü geçmeleri gerekiyordu.

"Bizim kız, yanımıza gel!" Asena, yüzbaşının emriyle saatlerdir durduğu yerden ayrılıp hızla aşağı indi ve ilerlemeye başladı. Dakikalar sonra timin tüm üyeleri gölün başındaydı ve hiç tereddütsüz suyun içine yürümeye başlamışlardı. İlerlediler, ilerlediler, su boylarını aştı ve gözden kayboldular. İşte tam bu kısımda Yadigar dikkat kesilmiş, neler yaptıklarına ya da yapabildiklerine odaklanmıştı. Suyun altında kaç dakika duracaklarını merak ettiği için kolundaki dijital saate dokundu ve ekrana bakmaya devam etti.

SEVDA KURŞUNU -Asena&Fırat- (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin