Asena davet edildikleri düğüne hazırlanmak için yanında getirdiği kıyafetlere göz atmaya başlarken Fırat çoktan hazırlanmıştı. Düğün küçük bir köyde yapılacağı için kimse tarafında fazla dikkat çekmek istemiyordu. Zaten yabancı görülecekleri için istemeden fark edilecek ve meraklı gözler tarafından izleneceklerdi. Yaklaşık üç yıl önce Tuncer'in düğününde yaşadıkları olayın tekrarlanma ihtimali olmasın diye kırmızı renkte, beyaz puantiyeli elbiseyi eline aldı. Elbisenin üst kısmı vücuduna otursada belinden aşağı uzanan ve dizlerinin altında biten hafif dalgalı etek bunu gizlemeyi başarıyordu.
Dakikalar içerisinde elbisesini, bej renkte sandaletini giydi ve çok hafif, şeftali tonlarında makyaj yapıp odadan çıktı. Merdivenlerden inip salona vardığında Fırat'ın ayna karşısına geçmiş, gömleğinin yakasını düzelttiğini görüp onu dikkatle süzdü. Bu adam gerçekten kocamandı. Üstüne giydiği beyaz gömlek tüm vücudunu sarmış, geniş omuzlarını, kollarındaki kasları, belinin kıvrımlarını gözler önüne sermişti. Altına giydiği gözlerinin rengindeki kot pantolon ve beyaz spor ayakkabılarıyla fazla havalı duruyordu. Daha önce hiç görmediği kadar spor, rahat ve karizmatik.
Gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırmaya başlarken salondan içeri giren karısını ayna aracılığıyla şöyle bir süzüp
"Senin ayak uyduramadığın, yabancılık çektiğin herhangi bir ortam var mı güzelim?" Diye sorduğunda Asena gülerek ona yaklaştı ve tam önünde durdu. Gömleğinin kollarını, yakasını, belini sıkı sıkı saran kemerini düzeltirken mırıldanır gibi
"Ben size ayak uyduruyor, yeri geldiğinde yüzlerce adamı eğitiyorum binbaşı. Yani ortama ayak uydurmak dendiğinde... Evet bu konuda çok başarılı olduğumu düşünüyorum." Dedi.
"Senin başarılı olmadığın tek bir şey görmedim ve göreceğimi de sanmıyorum." Belini saran kolların arasında küçücük kaldığını hissederken gözlerini buluşturup
"Babam gibi kızları kendine hasta etmeye kararlısın sanırım. Ali Kurt'un oğlu Fırat Kurt!" Dediğinde Fırat'ın yüzünde çapkın, halinden memnun, bir gülümseme belirmişti.
"Babam gibi... Sevdim bunu dişi kurt!" Dudaklarını usulca birleştirirken içinde garip bir coşku hissetmesi normal miydi? Karısı babasına 'babam' dedi diye miydi tüm bu çılgınca kalp atışı.
"Vurdun, ölmedim ama bir gün sözlerinle öleceğim Asena Kurt! Öyle şeyler söylüyorsun ki yemin ediyorum aşkımdan öleceğim."
"Ölme... Seni bir daha kaybetmeye dayanamam. Sakın ölme Fırat Kurt!" Dudakları küçücük bir öpücükte tekrar buluştuktan sonra Fırat karısını dikkatle süzmeye başladı. Güzelliği, doğallığı ve şıklığı aynı anda üstüne cuk diye oturtabilmesine mi şaşırsın, yoksa çocuksu bir yanını gördüğü ve bunu sadece kendisi gördüğü için mi sevinsin bilememişti.
"Saçlarım..." diye fısıldamasıyla kendine gelip tebessüm ederken arkasındaki koltuğa oturdu, sağ bacağına ise hafifçe vurdu.
"Gel bakalım..." bir sevgiliden ya da eşten ziyade öyle babacan görünüyor ve davranıyordu ki Asena sözünü dinleyip hemen ona ilerlemiş, bacağına oturuvermişti.
"Örecek miyiz?" Mavi gözleri ışıl ışıl parlayarak sorduğu soruya önce başını salladı, ardındansa
"Birini buradan, birini de buradan örüp, bununla bağlayacağız ama saçın tamamını örmek yok." Derken saçının sağ ve sol tarafının üstünü göstermişti.
"Bir tane sağdan, bir tane soldan öreceğim..."
"Evet."
"Peki nereye kadar örmem gerektiğini bir daha söyler misin?" Diye sorarken bir yandan da dipleri sarı, uçları kumral olan saçları parmaklarını kullanarak tarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVDA KURŞUNU -Asena&Fırat- (TAMAMLANDI)
Ficção GeralLütfen Dikkat! Hikayeyi anlayabilmek adına Efsane, Esmerim Lâl ve Esmerim Abre kitaplarını okumanızı öneririm. Kitapları internette ya da kitapçılardan temin edebilirsiniz. Derseniz ki kitabımız yok. Olsun yine de hadi gelin okuyalım :) Binbaşı Fır...