17.Bölüm

27.7K 1K 62
                                    

Helikopter piste üç tekerini de koyduktan sonra kapı açıldı. Yıldırım timi teçhizatlarını ve silahlarını alıp yere ayak basarken kendilerini karşılayan kalabalığı ancak fark etmişlerdi. Halil Albay, onları karşılayan ailelerinden gözlerini ayırıp Tümgeneral Mehmet Akif Erler'e selam verdi ve başarıyla sonuçlandırdıkları operasyon için tebrik etti.

Bu sırada karşısına dizilen Yıldırım Timine gururla bakmış ve sadece Asena'ya tebessüm etmişti.

"Hoş geldin Asena..." durup, gözleriyle isimliğindeki farklı ama çok uzun zamandır beklenilen o ayrıntıya bakıp, her zamankinin aksine daha da gülümsemişti.

"...Kurt! Asena Kurt!" Asena, komutanın gülümseyen yüzüne rağmen ciddiyetini bozmadan başını bir kez salladı.

"Sağ olun Komutanım. Hoş buldum!"

"Hayırlı olsun diyelim mi Binbaşı? Hem görev tamamlandı, hem kızımızı aldın." Yine duraksayıp, çatık kaşlarının altında Albay'a bakarken yüzünde hala tebessümü gizli gizli duruyordu.

"Eee, Halil!"

"Emredin komutanım!"

"Biz şimdi hangi tarafız yahu? Kızımızı dedim ama oğlanda bizim. Nasıl olacak?" Halil Albay yıllardır birlikte görev yaptığı Mehmet Akif komutana gülümseyip

"Oğlan bizim, kız bizim diyelim bence komutanım. Zaten Alparslan Yalın hepimizi kurşuna dizecek!" Derken arkasına göz ucuyla baktı. Alparslan'ın hafifçe başını sallayıp, Halil'in sözlerini onaylamasıyla Halil önüne döndükten sonra

"Koruma talep ediyorum komutanım!" Dediği an Yıldırım Timinin aile fertleri kahkahalara boğulmuştu.

"Yok ya, Alparslan Bey öyle şey yapmaz. Sonuçta evlenmeden getirme diye emri veren benim!" Herkes duyduğu bu sözle anlık bir şaşkınlık yaşayıp Generale bakıp kalırken, o sözlerine usulca ve biraz hüzünle devam etti.

"Yaklaşık üç sene önce sizi ayıran o görev emrini veren bendim. Sizi evlendiren o emri de ben vermek istedim çünkü... İçimi darladınız. Yıldım sizden. Çoluk çocuğa karışında torun sevelim. Hem duyduğuma göre Alparslan Yalın'ın kendine benzeyen erkek torunla damadını çıldırtmak gibi hayalleri varmış." Tim kendini sıktı sıktı ve

"Gülün ulan gülün! Bunu hak ettiniz." Emriyle kahkahalara boğuldu. Bir dakikaya yakın süren gülüşme sesleri azalarak son bulduğunda Mehmet Akif komutan arkasındaki kalabalığa dönüp konuşmaya başladı.

"Vatan toprağı, bir zerresi namerde bırakılmayacak kadar değerlidir. Vatan namustur, toprak namustur, bayrak namustur. Biz bunu böyle bildik ve bu yolda yemin ettik. Bir emirle canımızı verir, bir emirle sevdiğimizi vururuz!" Bu sözle herkes irkilmiş ve kocaman olmuş gözlerle önce Asena'ya, sonrada Fırat'a bakmıştı.

"Çok şey gördüm... Yanımda şehit olan arkadaşlarım, verdiğim emiri yerine getirirken şehit olan askerlerim oldu." Gözlerini Cihangir'e çevirip gururla bakarken

"Sırtımda naaşını taşıdığım çok adam oldu. Onun zorluğunu da ağırlığını da hiç zaman unutmadım. Unutamam!" Dediği anda Cihangir'in gözünden bir damla yaş usulca süzülüp yanağına düşmüştü ki komutan ona doğru yaklaşıp yüzünü sildi ve

"Aferin sana aslan parçası!" Deyip alnından öptü. Arka tarafta onları izleyen ailelerinin gözlerinden de yaşlar akıyor, karşılarında yıkılmaz, bükülmez, eğilmez duran çocuklarının acılarına, belki de en büyük korkularına, geceleri uykularını bölen kabuslarına tanık oluyorlardı.

"Yaptığın şeyi yapmak... Yani yaşarken ölmek Fırat Kurt, her baba yiğidin harcı değildir. Aileni, dostlarını, silah arkadaşlarını ve sevdiğin kadını bırakıp, yaşarken ölmeye giderken bile gözünde en ufak bir tereddüt yoktu. Onların ölü bildiği bir adam olup hasret çektin, aramak istedin ama arayamadın, görmek istedin ama göremedin... Seni kutlarım evladım! Vatan sana minnettar." Deyip önce barut kokan elini sıktı sonrada alnında öptü.

SEVDA KURŞUNU -Asena&Fırat- (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin