ろく • The rotting cherry blossoms

795 76 33
                                    

Tanrıya binlerce şükürler olsun ki, ben ateistim.

Saat 10.00
Günlerden Perşembe.
Yıllardan ise, Domuz Yılı.

Pezevenklik kıtasının kaşifi, şerefsizliğin mucidi, disiplin kelimesini okul sınırları içerisinde terimleştiren orospunun evladı Kimyacı Bay Shigeo yine ve yine aynı rutinini koruyarak zamansız sınav yapıyordu.

Yuta'nın önüne atılan beyaz kağıtla birlikte kafası sıraya gömülürken sınıf arkadaşlarından yüksek bir homurtu yükseliyor, inek öğrencilerden kopya çekmek için şimdiden tatlı dillerle zemin hazırlanıyordu.

Ne de güzel bir gün.

Yuta, neredeyse dört gündür Melekten haber alamıyordu. Kız, bir anda ortadan kaybolmuş ve ardında tek bir iz bırakmamıştı. Öyle ki Yuta, Melek ile geçirdiği bir haftanın aslında halüsinasyondan ibaret olduğunu kanaat getirmişti. Ta ki onun hakkında tutmaya başladığı defteri hatırlamasaydı. O zaman, belki de şizofrendi. Artık hayatın ona vereceği hediyelerden biri de bu çıkarsa şaşmazdı.

Yuta, fazla aşırıya kaçıp kaçmadığını düşünüp duruyordu. Melekle bir hafta bile onun ayarlarını bozmuş, gerçek bir ergene dönmüştü. Ancak Yuta asla öyle bir çocuk olamazdı. Olmamalıydı. Yoksa babasının elinden kırık biraları nasıl alabilirdi ? Veya annesini, her gece o mekânda ki niyeti bozuk adamlardan nasıl kurtarabilirdi ?

Sıradan kafasını kaldırıp çoktan başlamış olan sınavına odaklanmak için kendini silkeledi. Şimdi bunları düşünmenin sırası değildi.

Adını ve soyadının yazmasının ardından göz ucu ile baktığı ilk soru kafasını duvarlara geçirme isteği uyandırmıştı. Periyodik tablonun amacı, kimya ile uğraşan insanların işini kolaylaştırması olurken, bir lise öğrencisinin bunları ezberlemesinin amacı neydi ki ?

Dişlerini iyice sıktı ve diğer soruya geçti. Fakat sonra ucundan bile olsa hatırladığı ilk soruya anında geri döndü. Ebesinin kesmeyen kordon makası.

Kimyasal tepkimeleri ben ne yapayım ? Tuz mu yaratacaktım götümde de bunları ezberleyecektim ?

Periyodik tabloda ki bazı yerleri Yuta doldurmaya çalışırken önünde oturan Anzu titreyerek ikidebir Yuta'ya dönmeye çalışıyor ancak Bay Shigeo onu görecek diye de aklı gidiyordu. Yuta önünde olan hareketlenmenin farkına vararak anlamsızca Anzu'ya baktı. Kız, normal standartlara göre biraz daha topluydu ancak yüzü çok hoş ve estetik duruyordu. Büyük gözleri, hafif yuvarlak yüzü ve oldukça düzgün bir küçük bir burnu vardı. Siyah saçlarını normalde daima toplardı. Ama bazen ya saçını örer ya da birazını salık bırakırdı. Bugünde nadir günlerinden biri olmalıydı. Saçları güzelce örülmüş bir şekilde sağ tarafından sarkıyordu.

Kız ağzını oynatarak Yuta'ya kendini açıklamaya çalıştı. Kağıdıma bak, diyordu Anzu. Yuta, ona bir şey demesine bile izin vermeden önüne dönen Anzu'nun arkasından çatık kaşlarla baktı. Daha sonra ise sol tarafa doğru açık bir şekilde görülen kâğıdı görmesiyle bir kaç saniye donakaldı.

Anzu, sınıfta herkesten çok Yuta'ya yakın olan bir arkadaş olmuştu. Bir sorun veya bir hinlik planı duysa çekinmeden Yuta'ya gelir, onu uyarırdı. Bir kaç kere bu lafların arasında dersler hakkında konuşsalar da daha fazlası olmamıştı. Ne Anzu, ne de Yuta bunu istemişti. Yuta onun yanında görülecek olan bir kızın veyahut bir erkeğin bile ne gibi zorbalıklarla uğraşmak zorunda olacağını bildiğinden artık bir arkadaş bile istemez olmuştu. Anzu ise zaten çekingen bir tipti. Yalnızlığı tercih eder, sırasında ya kitap okur ya da ders çalışırdı. Yuta bazen onun resim sınıfına girdiğini görmüştü. Belkide çizime de ilgisi vardı.

Takane no hana | YutaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin