20.BÖLÜM

596 46 34
                                    

Tamam ara verdik de, zaman buldum. Bedduanızı almiyim diye bölüm yazıyorum.Bismillah

Percy kamarası olmadığı için gemideki gecelerini,  duvarında melez kampı resimleri bulunan mutfakta geçirmeliydi.En azından durumu olabilecek en az sıkıcı bir şekilde anlatmaya çalışan Leo böyle umuyordu.Yani gördüğü kabuslar yetmiyormuş gibi buna, incecik bir örtünün üstünde ve yedi yirmi dört yemek kokan bir mutfakta katlanıyordu.

Düşüncelerle boğuştuğu o gün, Percy ne kadar uykusu olursa olsun kendini bırakmamaya karar verdi. Rüyaları genellikle Piper'ın hançerinde gördüğü görüntülerle yarışacak kadar korkunç olurdu. Bu sefer buna katlanamayacağını hissediyordu. Başı ağrıyor, fiziksel yorgunluktan çok zihinsel bir tükenmişlik hissediyordu.

Art arda gelişen olaylar, Percy'nin kendiyle baş başka kalıp, gördüğü ve yaşadığı şeyleri yorumlamasını başarıyla engellemişti. Percy sonunda nefes alabildiğini hissetiğinde ise, peşinde canavar ya da daha da kötüsü,  bir melez olduğunu fark etmişti.

Sadece içgüdülerine dayanarak, bir şekilde dahil olduğu bu görevin başlarında, Gaia'nın uykularında ona dediklerini düşündü. Sonsuz güç potansiyeli. Bu doğru çıkmıştı. Percy,güçlerine kavuşmuştu. Sonsuz kısmı biraz kafa karıştırıcıydı ancak, bu her anlama geliyor olabilirdi. Belki de hayatının sona ereceği ana dek güçlerinin onunla kalacağı anlamına geliyordu, belki de tamamıyla bambaşka bir şeydi, ya da Percy buna kafa yorarak boş yere kendini yoruyordu.

Gaia başka ne demişti? Her hareketinde kaderin tekrar şekilleniyor. Bu Percy'i düşündüren bir cümle olmuştu. Madem bu kadar özel bir yeteneği vardı, 16 yaşına kadar işe yaramaz olmak için nasıl bir hata yapmıştı? Ve kadere ancak tanrılar karşı gelebilir, Percy en son kontrol ettiğinde hala ölümlüydü. Bu nedenle bu ona palavradan başka bir şey olarak görünmemişti.

Ama en çok ilgisini çeken, Kimse yediler kehanetinin gerçekleşmediği fark etmedi, cümlesiydi. Percy Toprak Ana'nın her dediğine inanmıyordu elbette, ancak bunun doğru olduğunu hissediyordu. Ama yanılmayı umuyordu. Gerçekten doğruysa, yedi arkadaşını ve kendisini korkunç bir gelecek bekliyordu. Gerçekleşemeyen kehanetler, ölümcüldü. Felaketlerle sonuçlanırdı.

Nico çoktan gitmişti. Percy ise uyumamak için gemiyi gezmeye başlamıştı. Belki, yarın yine enerjik olmasını gerektirecek olaylar olacaktı, ama umursamadı. Kendini toparlamak için uyumaktan daha azıyla yetinmeliydi.

Alt güverteye indiğinde, Piper , Hazel ve Annabeth'in kamarasının önünden sessizce süzüldü.  Annabeth ismini öylesine bir zamanda öylesine düşünse bile kalbi hızlanmaya başlamıştı. Sırılsıklam aşık olmuştu. Aşkın güzel bir şey olduğunu fark etmesi için, uzun zaman gerekmişti.  İçini ısıtan harika bir duygu olabilirdi, ancak karşılıksız olunca acı vericiydi.Çok acı vericiydi.

Ahırlara giden yola geldiğinde, yürdüğü zeminin yer yer parladığını fark etti. Havada süzülen geminin deposuna açılan kocaman, cam bir kapağın üzerinde olduğu hemen anladı. Doğrusu bütün gemiyi, belki de Leo kadar iyi biliyordu.Bu onun güçlerinden biriydi. Gemilerin, yelkenlilerin ve hatta çok küçük olsalar bile kayıkların hakimiyetini rahatça sağlayabiliyor, nasıl bir yapıya sahip oldukarını hemen çözüyordu.

Percy güçlerini seviyordu. Kendini güçlü hissetmek harika bir duyguydu. Hatta bazen melez kampına dönüp Clarisse'e küçük bir ders vermenin hayallerini kurarken yakalıyordu kendini. Yaşadığı onca olaydan sonra bu küçük hayal, geçmişiyle arasında tatlı bir bağ kuruyordu.

Percy cam kapağın ortasında durdu. Sonra yaptığı hatayı fark etti ve bunu oturuyormuş gibi davranarak düzeltmek için uğraştı. Ancak onu izleyen kişi, şey, son olaydan sonra çok daha dikkatli davranıyor olmalıydı. Durduğu anda, Percy onun nefes alıp verişlerini ve arada duyduğu tıkırtıların kesildiğini fark etti. Harika, diye düşündü. Şu an yaratık gökten kafasına inse bile, fark ettiğinde çok geç olacaktı.

Percy Jackson- Poseidon'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin