24.Bölüm

433 28 17
                                    

Bu iki bölümü daha erken atacaktım ama bilgisayarı garantiye göndermek zorundaydım.

Hazel kampta göründüğünde, iyi karşılandığı söylenemezdi. Düşman bir melez ordusu bekleyenler onu ilk gördüklerinde silahlarına sarıldı. Ancak kızın atının arkasındaki yaralı Reyna'yı gördüklerinde büyük ihtimalle müttefik olduklarını anladılar ve konuşma fırsatı verdiler.

Hazel beygirden atladı ve kendini tanıttı.Yeterli kanıtı vermeden onu sınırlardan içeri almasalarda yaralı ve bitkin Reyna sayesinde süreç kısa sürmüştü.

Kehanette geçen yedi melezden birinin ve Jüpiter kampının preatorünün geldiği ancak heykeli kaybettikleri haberi kampta bulunan 70 kadar kişinin arasında hızla yayıldı. Ancak umrularında olan tek şey gelecek en küçük yardımdaydı. Bu nedenle sadece geminin kısa bir süre içinde geleceğini öğrendiklerinde ufak bir hareketlenme oldu.

Clarisse koşar adımlarla büyük eve gitti ve kaşları örülmüş bir şekilde önündeki haritaya bakan Kheiron'ı buldu. (bu ismi en başından beri yanlış yazıyor olabilirim. Bi tereddütte

kaldım.) Onu kısaca gelişmelerden haberdar ettikten sonra tamamen gergin bir sesle konuştu, "Reyna'nın söylediklerine göre Jüpiter Kampının saldırı stili bizden tamamen farklı. Diğerleri bir sürpriz olmasını engellemek için ondan bilgi alıyor. Bunların dışında Jason zamanında gelirse Octaivan'ın liderliğini düşürebileceklerini düşündüğünü söyledi. Hâla savaşı engelleyebiliriz-"

O sırada tamamen kapanmamış olan kapı itildi ve gürültüyle arkasındaki duvara çarptı. Fazlasıyla heyecanlı ama bundan fazla korku dolu bir ses odayı doldurdu. "Kötü haber! Kötü haber!!"

Kheiron ve Clarisse sıkkın bir ifadeyle kapıya döndüklerinde durumun olduğundan daha da kötüleşemeyeceğini düşünüyorlardı. Ancak kıvırcık yüzündeki dehşet ifadesiyle bağırmaya devam ediyordu ve söylediklerini anlamak güçtü. Kheiron onu sakinleştirdi ve tekrar etmesini istedi. Kıvırcık yutkundu ve açıkladı:

" Lejyon ordusu (ne) batı sınırına dayandı. Buna hazırlıklıyız, ama tamamen beklentinin dışında olan bir şey de var... "Kıvırcık çok kısa bir süre ilgiyle etrafa baktı ve bu haberi vermek zorunda olduğu için tekrar lanet okudu, "Doğu'da yaklaşmakta olan büyük bir canavar ordusu var!"

O bunu söyler söylemez bütün planlar tamamen bozuldu. Aylar öncesinden hazırlanmaya başlanan savaş ve savunma planı anında etkisiz hale geldi. Yaz aylarında olmalarına rağmen kampta taş çatlasa seksen kişi vardı ve bu bütün gücüyle gelen bir melez ordusuna dayanmak için yeterliydi ama bir üstünlük sağlamıyordu.

Bu demek oluyordu ki iki ayrı orduyla baş etmelerine imkan yoktu! Ya Jüpiter kampıyla ateşkes yapıp ortak düşmana karşı birleşmeliydiler ya da bir intihar planıyla bütün her şeyleriyle kampı korumalıydılar.Bunun sonu şüphesiz yenilgiydi.Yani tek umutları en başından beri öncelik verdikleri barış anlaşmasıydı.

Üstelik normalde iki gün sonra olması planlanan savaşta onların sırtını yasladıkları en büyük şey heykeldi ve o da kayıptı! İşler alınan her haberde kötüleşiyordu.

Gaia'nın oynadığı oyun açıkça çok sinsice ve hedefe kitliydi. Nihai zaferi elde edebilir ya da en kötü durumda kanlı bir savaştan galip ayrılabilirdi. Bu oldukça küçük riski göze alıp canavarları kampa göndermişti ve bunu plansız yapmamışt.İlerleme hızlarına bakıldığında Lejyon ordusu kampa varıp saldırıya geçitiğinde canavar ordusu yolu yarılamış olacaktı ve en sonunda geldiklerinde iki kampın melezlerini de yok edeceklerdi. Ancak öte yandan bir şekilde iki kamp birleşirse bu iki eşit gücün arasındaki kanlı bir savaş olurdu. Sonuç her ne olursa olsun Gaia uyandığında bu onun zaferi olacaktı. Dünyadaki hangi güç onu engelleyebilirdi ki?

Kheiron iç çekti, "Ne olursa olsun vazgeçemeyiz. Planı takip edin."

...

Gemi kampın üzerinde belirdiğinde savaş henüz başlamamıştı. Bunun yerine sınırda kurulu bombalar, bu tehtit edici gücün karşısında durmaya çalışan tek bir kişi vardı.

Piper bu görüntüyü görünce içinde büyük bir umut parladı. Yanındaki Jason'a döndü ve "Beni dinlemelerini sağlayabilirim. " dedi. Ancak Jason gözlerini yaralı Reyna'nın konuşma yapmaya çalıştığı yere dikmiş susuyordu.En sonunda konuştuğunda "Büyükonuş kullansan bile dikkatlerini çekemezsin."Diyerek kısa kesti.

Piper bir süre daha önündeki görüntüye bakıp yapabileceklerini gözden geçirdi ancak Jason'ın dediklerinden sonra bunları yapacak cesareti bulamadı ve İç çekip Katopritisini çıkardı.

"Merdiven hazır. Ben gemide kalıyorum."

Jason Leo'ya döndü ve garip ifadeyle konuştu, "Sakın bombaları nereye atacağını şaşırma."

Ardından gemiden atladı ve uçarak aşağıya indi. Alex de onu takip etti. Piper gözlerini Katopritisinden zar zor ayırıp, sakin tutmaya çalıştığı ifadesiyle, "Onun gergin olduğunu biliyorsun,dediklerini önemseme... Ve dikkatli ol. "Dedi. ardından merdivenlere gitti ve aşağıya indi.

Nico çoktan gitmişti . Geriye kalanlar Annabeth, Leo ve Percy'di. Annabeth hızlıca Leo'ya kesinlikle yapmaması gereken şeyleri saydı ve aşağıya inmek için hazırlandı. Percy'nin onu takip ettiğini gördüğünde kaşlarını çatarak ona döndü. "Bu halde nereye geliyorsun?"

Percy zaman kaybetmek istemeyerek onu aşmak istedi ancak durduruldu. "Ben gerçekten iyiyim Annabeth. Öylece bekleyemem. "

Leo da garip bir şekilde ona katıldığında tamamen ciddi görünüyordu, "Burası aşağıdan daha güvenli değil.Ve yardım edecek bir şeyler bulacağından eminim. "

Leo tamamen ciddiydi ve belli etmemeye çalışmasına rağmen sanki Percy'nin gitmesi onun için çok önemliymiş gibi görünüyordu. Ancak Annabeth bütün ihtimalleri tekrar gözden geçirdi ve onu geride bırakarak gitti.

Leo kısa bir süre Percy'e baktı ve cebindeki elini sıktı. Küçük bir şişeyi kavrayıp tekrar bıraktı ve iç çekerek dümene döndü.

Percy bundan daha kötü hissedemezdi. Kendini büyük bir yük gibi hissediyordu. Her şeyiyle çabalayıp buraya kadar gelmişti ancak yaralı ve güçlerini kullanamayacak kadar bitkindi.

Gemi sallandı ve bulunduğu konumdan biraz daha geriye gidip yükseldi. Karşısında canavar ordusu, altında tamamen yeşilliklerle kaplı bir orman vardı. Percy yemyeşil ağaçları izlerken çok geçmeden o ağaçların nasıl bir duruma geleceklerini tahmin edebiliyordu. Aklına yapabileceği hiçbir şey gelmezken manzarayı izlemeye devam etti ve kamp tarafında olanlarla ilgilenmedi.

O derin düşüncelere dalmışken biranda nefesi kesildi ve yerinde doğruldu. Gözlerini diktiği yerden ayırmadan Leo'ya seslendi. "M-merdiveni... Leo merdiveni aç!"

Fazla uzakta olmayan Leo sorgulayamadan Percy bağırmaya devam etti, "Heykel! Heykeli buldum! Çabuk ol! "

Leo konuşmadı ve dediğini yaptı. Percy bu kadar kolay olmasını beklemiyordu ama sorgulamadı ve yorgunluğunu umursamadan hemen altlarındaki ormana indi.

O koşarken kendi sınırlanırını zorladığından dolayı acı çekiyordu. Ancak sonunda yapabileceği bir şey, daha doğrusu bir umut parçası bulmuştu. Nasıl umursayabilirdi?

Bırakın beni de son dakika percico yapıyım shipi lütfen ağlnzlasmek

Önemli--Aslında final toplusu olacaktı ama bir türlü finali nasıl yapacağıma karar vermedim.Daha fazla beklemeyin diye bu iki bölümü atıyorum.Sona yaklaştık artık bölüm beklerken bana sövmenize gerek kalmayacak djsjsm

Gerçekten yakın olmasını umduğum bir zaman görüşürüz

Percy Jackson- Poseidon'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin