11.Bölüm ψ Canavar

580 53 8
                                    


Arkadaşlar bu bir ship hikayesi değil,sadece farklı bir alternatif evren denemesidir.Asıl konumuz fantastik.Ama bu herkesin sevdiği ve görmekten hoşlandığı çiftlerin olmayacağı anlamına gelmiyor.Hmm mesela Percy x AnnabethHazel x Frank.Hatta Küçük bir ihtimal, Will ve Nico'da olabilir.Ama asla asla asla asla asla Piper ve Jason olmayacak.Okursanız  ve onları sevgili yapımışsam eğer, emin olun trajik bir şekilde ayıracağımdır.

İyi okumalar<3

Percy sonunda çıldırmadığını kabullenmiş ve bayılmadan önceki son anları aklına geldikçe arkadaşlarına yardım etmek için kuvvetli bir istek duymaya başlamıştı.Ne yapacabileceğini düşünürken aklında gemi denize indirildiğinden beri zihninde dönen koordinatlar gelmişti.Neden olduğunu bilmiyordu ancak sorgulamayı sonraya bıraktı.Şuan önemli olan bu bilginin işine yarayacak olmasıydı. 

Zorlayınca sayıları hatırlamayı başardı.

"Güneye 40 derece 41 dakika,batıya 55 derece 12 dakika..."

Garip bir şekilde 40 41 55 12 sayıları onun için bu anlama geliyordu.En azından bir değerlendirme yapınca en anlamlı sonuç bu oluyordu.

Denizde bir fırtına olduğunu ve kendi olduğu konumu düşününce, yarım saat yüzerse gemiye ulaşmış olurdu.Ama ne kadar süre baygın kaldığını bilmediği için her şey için çok geç olabilirdi ve bu ihtimal onu çok korkutuyordu.

Tüm bu karamsar düşüncelere rağmen Percy sırıtmadan edemedi.Gemide ona yukardan bakan kimse düştüğü bu durumdan kendisi gibi canlı çıkamazdı.Güçlü olduğunu hissetmek her ne durumda olursa olsun ona benzersiz bir haz veriyordu.

Kimsenin duymayacağını bilmenin verdiği rahatlıkla düşüncelerini kelimelere dökmeye başladı,

"Üç büyüklerden birinin oğluyum demek...Bu imkânsız, ya ayak üstü rüya görüyorum ya da oksijensizlik bende kafa yaptı."

Bunları söyledikten sonra bir süre duraksadı ve ağzını açtı. Derin bir nefes aldı ve rüya olmadığından emin olmak için kendini çimdikledi.Bunların hepsini suyun en derin kısmında yaptığını ve henüz basınçtan dolayı patlamadığını göz önüne alınca, tekrar inanmayı denedi.16 yıl boyunca belirsiz olduktan sonra bu olanlar ona gerçek üstü geliyordu.

"Pekala...Bütün bunlar gerçekse, sanırım güçlerimi test etme vakti geldi."diye mırıldandı.

Yukarı doğru yüzerek,öncesine kıyasla yüzeye kısmen daha  yakın bir yere geldi.
Yanından geçen balıklara bir süre baktı ve sonunda istediği şeyi bulunca gülümsedi. Kocaman bir köpek balığı onu umursamadan yanından geçip gidecekken telepati yoluyla onu durdurmaya çalıştı. Eğer gerçekten bir Poseidon meleziyse bu işe yaramalıydı.

"Hey!"

Köpek balığı durup ona doğru dönüş yapmıştı.

Tabiki Percy onun birden dile gelmesini beklemiyordu. Yalnızca ondan istediği şeyi yapması için tek taraflı iletişim kurmalıydı.

Sonunda başarılı olmuştu. Ona tutunmuş ve yarım saatlik süreyi  beş dakikaya indirmeyi başarmıştı.

Percy tanrılara şükrediyordu çünkü gemi hala tek parça sayılırdı. Gördüğü kadarıyla su almaya başlıyordu ama bu içindekilerin dert edeceği bir konu değildi.Yani kocaman gemi titanik misali denizin dibini boylamazsa...

Yine de Percy'nin gördüğü görüntü dehşet vericiydi. Sürekli çalkalanan denizin sorumlusu kocaman bir canavardı.Mutasyon geçirmiş bir ahtopata benziyordu. Ama bir çok farkla:Kesinlikle sekizden fazla dokunacı ve normalde orda olmaması gereken,ucu sivri buz sarkıtlarına benzeyen dişlerle dolu olan bir ağzı vardı.Percy onun ne olduğunu anlamıştı.Kraken.

Percy bir an için onun da bir deniz canlısı olduğunu, konuşarak bazı  şeyleri çözebileceğini düşünmüştü. Ama konuşmak her zaman en iyi fikir değildi.Üstelik Percy, 6 tonluk,aklı sadece melez yemeye çalışan bir canavarla konuşmak istemiyordu. Ama gemideki bütün arkadaşlarının aksine onları bu durumdan kurtarabilirdi.Tek çıkar yol kaçmaktı.Bunu canavardan dolayı gerçekleştiremiyorlardı.Onları kurtarmalıydı. Ama aklına gelen en olası fikir, kendi başına yapamayacağı kadar zor bir plandı.

"Bunun için yardıma ihtiyacım olacak" diye mırıldanmış ve o zamana kadar farkında bile olmadığı yüzme yeteneklerini kullanarak hızlıca yüzeye çıkmıştı.

Sorun şuydu ki,devasa savaş gemisine tek başına çıkamazdı.Suyu yönlendirmeyi denemiş ve başarmış olmasına rağmen henüz bükemiyordu.Yani en azından bunu denememişti ve ilk denemesinde kendini taşıyabileceğini sanmıyordu. Tek çare yardım istemekti. Sesini duyurabilmeyi umarak,

"GENÇLER!CİDDEN DÜŞTÜĞÜMÜ FARK ETMEMİŞ OLAMAZSINIZ DEĞİL Mİ?"diye bağırmıştı.

Çok geçmeden bir çığlık duymuştu.

"PERCY!S-SEN NASIL-?"

Piper geminin korkuluklarına dayanmış aşağı sarkıyor ve endişeyle Percy'e bakıyordu. 

Reyna çok geçmeden onun yanına gelmişti. Yüzünde rahatlamış ama bir yandan da gergin bir ifade vardı.

Çok geçmeden Hazel da gelmişti. İlk başta ön yargılı yaklaşsa da Percy'e bir şey olmadığı için mutluydu.Ve herkes gibi şaşkındı.Her birinin emin olduğu bir şey vardı.Percy'nin canlı çıkma ihtimali %0.01 gibi bir orana sahipti.Ah ama kader.Sağ sağlim karşılarında-pardon altlarında duruyordu.

"Kurtarın onu-!" Piper tehlikeli bir şekilde aşağıya sarkıyordu.Percy onu uyarmak istemişti ama buna kalmadan gemi bir darbeyle tekrar sarsılmış, Piper aşağı düşmeye başlamıştı.

...

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Percy Jackson- Poseidon'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin