1. Bölüm ψ Platonik

1.8K 68 20
                                    

Percy inleyerek kendini  arkasındaki ağacın gölgesine attı.Yakıcı güneşten kurtulduğu için rahatlayarak nefes verdi ve kafasını ağacın gövdesine yaslayarak olanları düşünmemeye çalıştı.

Tekrar Clarisse ile yaptığı bir düelloda yenilmişti.Percy güçsüz değildi,aksine güçleri olmamasına rağmen kamptaki pek çok melezden daha başarılıydı.Ancak konu Ares'in kızı Clarisse'e ve onun elektirikli mızrağına gelince ne yaparsa yapsın yetersiz kalıyordu.Kendine bir şeyler eklediğini düşündüğü her zaman ona meydan okuyor,yenilse bile aradaki farkın git gide azaldığını görerek antremanlara daha çok sarılıyordu.

Percy parmaklarını kanayan dudağında gezdirmiş, titreyen elini sakince geri çekmiş ve kurumamak için direnen kırmızı sıvıyla bakışmıştı.Bu bitik haliyle Hermes kulübesine geri dönmek istemiyordu.Çoğu zaman olduğu gibi,herkesin akşam yemeği için amfitiyatroda toplanmasını bekleyecekti.

Zaten kamp kalabalık değildi.Sessizlik olmasına rağmen devam eden bir savaş vardı.Kimse düştüğü durum hakkında onunla dalga geçmiyordu(belki Clarisse hariç).Ama yine de bu görünüşü...Kendine yediremiyordu.Her ne olursa olsun kimsenin karşısına böyle çıkmak istemiyordu.

Dakikalar akıp giderken buğulanmış gözleriyle yerdeki çimleri izleyip,düşünmeye zaman bulduğunda her seferinde yaptığı gibi Annabeth için endişelendi.

Ona doğru yaklaşan adım sesleri duyduysa bile,kafasını kaldırıp kim olduğuna bakmadı.Zaten biliyordu.

"Dostum,"Percy en sonunda tepki vermiş ve ona elini uzatan Kıvırcık'ı görmüştü.O sırada en sonunda  deniz kabuğunun sesi duyulmuştu.Akşam yemeği vaktiydi.

"Sağol,"

"...mn"

Percy arkadaşının elini tutmuş ve kedinde çekerek doğrulmuştu. O Kıvırcık'tan destek alırken beraber yürümeye başlamışlardı. Adımları dengesizdi.Bunun sebebi aldığı herhangi bir darbeden kaynaklanmıyordu.Clarisse'nin silahı elektirikliydi ve her derisiyle temas ettiğinde yüksek voltaj elektriğe mağruz kalmıştı. Şimdi de bunun etkilerinden dolayı ayakları karıncalanmıştı.

Kıvırcık, arkadaşını on birinci kulübe olan Hermes kulübesine kadar götürdü ve onu yalnız bıraktı.Yemekten sonraki bulaşıklar ona ve diğer işe yaramaz satirlere kalıyordu.Bu işe yaramaz satirler dediklerim,onlara sağlanan koruma görevlerini yerine getiremeyenler oluyordu. Kıvırcık iki şansını da değerlendirememişti. Korkunç cadı harpyalarla birlikte,getir götür ve temizlik işlerine bakıyordu.Bu nedenle akşam yemeği bitmeden,onu her haliyle kabul eden, sevgilisi Ardıç'ı görmeliydi.

Percy kulübeye girince kendini yatağına attı.Her zaman kalabalık olan Hermes kulübesinde bile artık az kişi kalıyordu.Belirsizler ve tabiki ev sahipleri,bir aradaydılar.

Percy belirsizdi.Tanrı ebeveyni her kimse ona kin besleyerek 15 yaşına kadar gelmişti. Geçen senelerde Kronos'u canlandırmak için çabalayan Luke Castellan'a yardım etmeyi bile düşünmüştü.Ama onu vaz geçiren iki tane önemli detay vardı.Bir,o Annabeth'i sevmesine rağmen karşısında yer alacak kadar aptal değildi.İkincisi,melezleri altın tozuna dönüşüp aylar sonra tekrar dirilen müttefiklere tercih ederdi.Bu düşüncesini takip ederek kampın savaşı kazanmasında büyük rol oynamıştı.Ancak olmayan güçleri,diğer kahramanların yanında,başarılarını sönük bırakmıştı.

Derin bir nefes verdi. Düşünceleri eşliğinde banyo etmiş, ambrosia yemişti.Yaralarını kimse görmemişti. Çünkü henüz kimse yemekten dönmemişti.Yatağına uzandı.Saat umrunda değildi.Kendini oldukça yorgun hissediyordu.Uyuyacaktı.

Gözlerini kapadı ve bir süre sonra derin bir uykuya daldı.

Bakın,melezlerin rüyaları asla güzel olmaz.Çoğunlukla bütün kahramanlar canavarlardan çok kabuslarıyla sıkıntı yaşar.Bu Percy'e son zamanlarda daha sık olmaya başlamıştı.Genelde kabusları onu yemek isteyen bin bir türlü canavarlar ve ya Annabeth'in başına bir şey geldiği hakkında olurdu.Bu sefer bambaşkaydı.

Percy Jackson- Poseidon'un OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin