5. BÖLÜM: ~"BU YAĞMUR BU KAR BİLE"

43 23 8
                                    

"Herşey seninle güzel

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Herşey seninle güzel..."

Kaçırılıyorum, bağıramıyorum. Bağırıyorum ama içimden , annem yanımdan geçip gidiyor. Babam yanımdan geçip gidiyor . Farklı kucakda farklı kollarda farklı ellerde ilerliyorum. Susmayı seçiyorum o an....
Her şeyin kötü olacağına inanıyorum o an , kaderime razı gelmeye başlıyorum. Çığlık sesleri duyuyorum. O an kapatıyorum gözlerimi , karanlığı izliyorum. Kendimi kara delik de hissediyorum. Gözlerimi aralamaya çalışıyorum , beni saran ellerin sahibine bakmak istiyorum . Ama o da yok yüzü yok sanki , kollarının arasından düşmeyeyim diye çabalıyor sanki . Kendimi kuş gibi hissediyorum , kanadı kırılmış kuş misâli ...
Özgürlüğüm alınmış gibi ...

Ve o an...

Hadi kızım uyanda işe gitmeden kahvaltını yediriyim. Başımda okşanılan saçlarım ve bir el .
Soğuk terler dökere uyandım. Her şey ama her şey kabusmuş. Nefesim kesilmiş şekilde hızlı hızlı nefes alırken annem bir yandan da su içirmeye çalışıyor. Bir an yatağımda olduğumu unutmuş bir şekilde korkulu gözlerle etrafımı izliyorum . Annemde beni sakinleştirmeye çalışıyor . Ama sesi uğultu gibi geliyor . Kulaklarım işitiyor ama idrak edemiyor. Sadece susuyorum , sadece susmayı seçiyorum. Sanki dilim felç geçirmiş konuşamıyorum. Ve susmayı seçiyorum. Ve o an . Gözlerimin karardığını annemin kollarında öylece kaldığımı hatırlıyorum gerisi koca bir karanlık ...

Gözlerimi araladığım da ilk başda bir tavan gördüm. Ama bu tavan benim odamın tavanı değildi . Gözlerimi etrafda dolaştırırken serum torbasını gördüm anladımki hastandeydim . Ama oda da tekdim. Yutkunmaya başladığım da boğazımın , dilimin ve damağımın kuruduğunu hissediyordum. Sanki boğazıma balık kılçığı takılmış gibi acıyordu boğazım. Sonra kulaklarım tanıdık bir ses işitti. İlk başda anlam veremedim kafamı kaldırmaya çalışdım ama sanki kafam vucüdumun ağırlığından daha ağırdı.  Bir daha kulağıma o tanıdık ses ilişti. Kapının açıldığını anladım . Adım seslerinden birisinin bana yaklaştığını anlayabiliyordum. O adımların sahibi karşıma geçince kulağıma gelen sesi yanlış işitmediğimi anladım. Sonra eliyle yüzüme düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına ittirdi. Çok güzel kokuyordu . Eli tenime değince kalbimin hızlandığını hissettim.
Kalbimin ritmi değişti o an sanki. Şefkatle gülümsüyor , huzurla bakıyordu. Bu atmosferi bozan kişie tabiki de annemdi ! "-Hee Cenk oğlum burdamıydın bende seni kantine indin sandım . Oğlum işin varsa sen git işine bak , ben ilgilenirim Eylülle sen merak etme!"
İyide niye merak etsinki beni? Daha iki günlük tanıdığınız kişiyi siz merak edermisiniz?
Ben onun kimiyimki ? Hayatında yerim ne ? Onun için hayatında neresinde duruyorumki?
Sonra Cenk konuşmaya başladı . İnce dudaklarını araladı. Ama halen kahverengi gözleri gözlerimdeydi. "-Yok Seher teyzeciğim. Eylülün serumu bitsin . Sizi evinize bırakiyim. Hem benim işlerim Eylülden daha önemli değil . Sizde isterseniz kntine inin bir kahve için çok yorgun görünüyorsunuz."  "-Peki oğlum , sen bilirsin ben bir kahve içiyim kendime geleyim." Cenkde tamam anlamında kafasını salladı ve kapı kapandı annem gitmişdi.
Halen bana bakarken ben de o da tek kelime etmiyorduk sadece birbirimizin nefes alış veriş  sesini duyuyorduk. Melodili sesiyle sessizliği susturdu. Bir şey istermisin? dedi.
Evet anlamında kafamı salladım. Ve su dedim . Tek kelime iki harf . Aslıda konuşmak istiyorum ama şuanda ağzımdan çıkacak yanlış tek kelimeyle her şeyi mahvedebilirim . O yüzden susmayı seçtim her zamaki gibi . Su şişesini çantasından çıkarttıkdan sonra .
Yanıma geldi . Kocaman eliyle tek hamlede beni doğrulttu. Diğer eliylede suyu içirtti. Bildiğiniz içim yanmış yani bir şişe suyu tek nefesde içtim. Dudaklarımın üzerinde su damlacacıkları kalmışdı. Ama neyle sileceğim derken o kacaman el nayıfca dudaklarımın üzerindeki suyu sildi. Şok içinde eline bakarken yine kalbimin hızlandığını hissettim. Yanaklarım kızarmaya başladı. Beni doğrulttuğu gibi yatırdıktan sonra yanaklarımın kızardığını fark etti. Kızıla dönük kaşlarını çatarak konuşmaya başladı."-Senin ateşin mi var?" Kocaman elleriyle yüzüme dokunarak ateşimi ölçmeye çalışıren ben gittikçe kızarıyordum. Kalbimin hızının arttığını hissediyordum. Tam o sırada içeri babam girdi .
Bir an Cenki görünce şaşırmış ifadeye takındıktan sonra yanımıza geldi. Cenki süzmeye başlarken annem içeri girdi. "-Aaaa Kenancım geldin mi? " Yani adam burda anne geldin mi? Diye sorulur mu!? Babamda "-Yok hanım, gelmedim!" o sırada o kadar şirindilerki kendi halimi unutmuş pür dikkat annemle babamı izliyordum. O sırada bir şey fark ettim. Cenkde beni izliyordu . Ama bakmadım, bakamadım. Annem babamın verdiği cümleye kıkırdadıkdan sonra konuşmaya başladı. "- Canım telaş yapma kızımız ufak bir baygınlık geçirdi. O sırada da Cenk oğlum geldi. Eylülü kucaklayıp buraya getirdik . Bu arada ayağının kırığından da haberin yok . Sen dün nöbette olduğun için telaşlandırmak istemedim . Bir yerde düşüş kırılmış. Çok şükür kızımızın başka bir şeyi yok! Valla Cenk oğlum o an gelemeseydi biliyorsun Kenancım panikciğim ben . Hemen kucakladı getirdik buraya ."
Babam rahatladığını mimiklerinden belli ediyordu. Anlıma öpücük kondurdu ama halen Cenki süzüyordu.O sırada içeri doktor girdi . Taburcu olabileceğimi söyledi.

UNUTMADIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin