5.BÖLÜM

37 12 0
                                    

Multi: Barış

"Ben ... Ben" diyebildim sadece. Normalde susmak bilmem ama ne olduysa şimdi de kelimeleri bir araya getirip konuşamıyorum bile!

Arkadan Mete, Barış ve onların arkasından da Yeşim ve Emir'in buraya geldiklerini gördüm. Ohhh be rahatladım. Çünkü bu kadar yakın olmamız beni rahatsız etse de parfümünün kokusuna bayılmıştım.

Amaann ne diyorsun Yaprak. Bu hödük dün sana çarptı bir de yetmedi bugün de çarptı. Yani her iki gün de benim yüzümden olsa da asla haksız duruma düşemezdim.

Mavi gözleri benim üzerimdeyken çok saçma ama ben ona bakamıyordum bile! Diğerleri yanımıza geldiğinde Mete "İyi misin kardeşim?" dedi.

Ee haklı tabi bunu sormakla. Sonuçta arkadaşının eline kahve dökmüştüm ve sanki eli hafif şişmiş ve kızarmıştı. En önemlisi de İphone telefonu sırf benim yüzümden hakkın rahmet,ne kavuşmuştu.

Nerelere gidem ben?!

O bana bakarak "İyiyim" dedi tekdüze bir sesle.

O anda anlamdıramadığım bir şekilde ayağıma sandalye ayağı takılmıştı. "Hay ben arkamdan ayağıma sandalyeyi çekenin" diye bağırmaya başlamıştım tam önüme -isminin Rüzgar olduğunu öğrendiğim deniz mavisi gözlere sahip olan çocuğa- düşecektim ki arkamdan iki elin belimi sardığını hissettim.

Son anda düşmekten kurtulmuştum ya yarabbi şükür. Ama Rüzgar'a karşı 3.kez rezilliğimdi!!!

Beni tutanın kim olduğunu anlamak için kafamı arkama doğru çevirdim. Belimi hala daha tutmakta olan ellerin sahibinin Barış olduğunu fark ettim.

Allah kahretsin yine mi bu çocuk! 'Tamam kardeş anladık beni kurtardın eyvallah ama o ellerinin hala daha belimde.

Eğer ellerini üstümden çekmezsen bundan sonraki hayatında bir daha el kullanamayacaksın' demek ister gibi tehditkar bakışlarımı esirgemedim.

Bakışlarımı anlayacak ki ellerini çekti. Hele şükür be yavrum bak nasıl da güzel anlaşabiliyoruz demi?

Yeşimin "İyi misin?" demesine karşılık başımı yukarı aşağı salladım. O sırada bir şey eksikti. Tabi ya Rüzgar yoktu!!! Ne ara gitmişti bu çocuk.

Hem bana çarpmanın hesabını soracaktım daha. 'Asıl senin ondan özür dilemen gerekiyo bu 2 oldu aptal' diyen iç sesime göz devirdim. Çünkü demiştim dimi ben asla altta kalmam diye! Ama bana o çarpmış gibi gösterip hesap soracaktım. 'Yav he he. Demiyosun ki onu bir daha görmek, bir daha kokusunu içine çekmek ve bir daha sesini duymak istiyorum diye.

Kendini kandırma baya baya onunla aynı ortamda bulunmak istiyosun' diyen iç sesim yine araya girdi. Şaşkınlıkla bu düşünceleri düşünürken ne kadar salak olduğumu bir kez daha anladım.

Sen besle, büyüt, okut, konuştur gelsin sana ihanet etsin. Hiç yakıştıramadım. Mümkünse bir daha benimle konuşma diye iç sesime trip attım.

Hem zaten öyle bir şey yok. Onunla neden konuşmak için bahaneler üretiyim canım!!!

Tam Rüzgar'ı aramak için hareket etmiştim ki Emir'in "Zil çaldı. Derse geç kalıcaz. Hadi sınıfa çıkalım" demesiyle durdum.

Önce derse gireyim sonra bir yerde görürüm nasıl olsa aynı okuldayız. Ben de bizimkilerle yukarı çıkmaya başladım.

Ders Geometriydi. Hocanın zaten 3 aylık ömrü kalmış. Kalan zamanını dua ederek geçirmek yerine gelmiş buraya öğrencilerin kafasını patlatıyo.

Derse hiç odaklanamadım çünkü aklım istemsizce Rüzgar'daydı. Hoş normalde de derse odaklanamıyorum ya.

Dün şans eseri karşılaştığım çocukla ( Ama ne şans be. Bana yaptıklarını hala daha unutmadım. Onun hesabını da soracaktım ilk bulduğum yerde) aynı okulda okuyacağımı hiç düşünemezdim.

Onu geçtim bir daha göreceğimi bile sanmıyordum. Hem de iki karşılaşmamızda da çarpışmıştık. Hatırladıkça kendimden utanıyorum!

Asıl aklımı kurcalayan soru da 'Neden hiç bir şey söylemeden, belli etmeden gitti?' İç sesim yine devreye girdi " Sana ne çocuk sana hesap mı verecek annesi misin sen onun? Belki bir işi vardır."

Ben bu iç sesime en son trip atmıyor muydum ya? Hıh cevap vermicem işte sen orada kudur! 'Tamam be tamam. İlk defa iç sesine trip atan gördüm.

Ne acayip bi kızın iç sesi olmuşum böyle' diyen iç sesime gözlerimi devirmekle kaldım.

Yarabbime şükürler olsun ki sonunda geometri dersinden çıkabildik. Yeşim'e Rüzgar'ın hangi sınıfta olduğunu sorup başka bir şey demeden sınıftan çıktım. Tabi ki de inceleyici bakışlarla 'Ne yapacaksın?' diye sormuştu.

Ben ise ' Özür borcum var ben çarptım. Özür dileyeceğim.' dedim. Tabi ki de özür falan dilemeyecektim daha çok çemkirmeyi planlıyordum.

Yeşim verdiğim cevap karşısında pek memnun olmasa da şubesini söyledi. Kız tabi benim özür dileme gibi bir potansiyelim olmadığını 2 derste anladı.' Kokusu sonra çıkar zaten' dedi.

Ne kokusu olacak ya alt tarafı çemkirip rahatlayacaktım.

Yeşim 11-C olduğunu söyleyince ben de sınıftan çıktım. Ama sorun şu ki 11-C'nin nerede olduğunu bilmiyordum.

Karşı sınıfın önünde duran çocuğa baktım. Hafiften sarı saçlı, uzun boylu çocuğa doğru yaklaşırken benim ona doğru geldiğimi fark ettiğinde soluk mavi gözleri ile beni baştan aşağıya süzdü.

O gözlerini üstümden çek bakışı atarak konuya girdim.

"Okula yeni geldim de 11-C'yi arıyorum nerede acaba?" dedim. Aramızdaki mesafeyi kapatarak "Burası 11-C. Burada okuyorum Bora KIZIL" diyerek sıkmam için elini uzattı. Hay ben gözlerime.

Tam karşı sınıfım zaten 11-C'ymiş. İnsan bakar be yaprak. Halbuki o kadar çok havuç yiyorum ki resmen bir tavşandan farkım yoktu ama gözlerim hala daha iyi göremiyor.

Uzattığı eli sıkarak "Pardon bakmamışım şubeyi. Aklım biraz karışık da. Her neyse kim olduğunu sormadım ama sen söylediğine göre ben de Yaprak" dedim.

Bunu demem üzere gülmeye başladı. Ne var nolmuştu yine? Sanki karşısında ayı oynuyor.

"Sen neden bizim sınıfı sordun?" diyerek gülmesini sonlandırmıştı. "Rüzgar ile konuşmam gerekiyor.

Acaba sınıfta mı?""Sana tavsiyem Rüzgar'dan uzak dur" Tek kaşımı kaldırarak "Nedenmiş o? Neden böyle düşünüyorsun? Kötü bir şey mi yaptı? Ha sen ona yılışmaya çalışan kızlardan olduğumu mu sandın yoksa lan. Bak senin o sanan kafanı önce klozete sokar sonra tekrar çekerim. Sonra tekrar sokar çekerim bak ona göre. Ben de öyle bir tip var mı hele bak hele! Şu masum, nur topu gibi yüzüme bak. Beni o sürtüklerle karıştırma" Bi anda bağıra bağıra kahkaha atmaya başladı. Ben bile korktum yerimde sıçradım.

"Tamam tamam güzelim anladım ben seni. Az yavaş konuşsan ne iyi edersin dedi kahkahalarla birlikte.

"Sen bir daha güzelim deme senin ağzına hiç yakışmıyo allasen" Bora ciddileşerek "Rüzgar'a bahsettiğin sebeplerden dolayı uzak dur demedim. Başka bir nedeni var" "Söyle o zaman" "Rüzgar..." cümlesinin devamını getiremeden Rüzgar'ın bana ve Bora'ya bakarak yanımızdan geçtiğini gördüm.

Aha şimdi buldum seni kas torbası! Bora'yı arkamda bırakıp Rüzgar'ı gözden kaybetmemek için koşmaya başladım. Merdivenlerden tam inecekken "Rüzgar" diye bağırarak duymasını sağladım.

Beni duymuş olacak ki bana bakmadan yerinde durdu. Ne yani ben mi onun yanına gidecektim? Hayatta gitmem be! Ama hala daha durmakta ısrarcı olunca ayaklarımı yere vura vura yanına doğru yürümeye başladım.

...

Lütfen desteklerinizi esirgemeyin♥️🧜🏻‍♀️

SakarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin