Multi: Mete
Söylene söylene de olsa en sonunda kahvaltıyı hazırlamıştım. Süt doldurduğum bardakları da masaya koydum. Masaya şöyle bir baktıktan sonra iki elimi de birbirine sürttüm. Helal lan bana!
Rüzgar'ın benim düşüncelerime onay vermediği aşikardı.
Yüzünü buruşturarak konuşmaya başladı.
"Bu ne böyle?"
"Neye benziyo acaba? Kahvaltı işte!"
"Kızım ekmeğin üstüne nutella sürmüşsün. Yanına da süt getirmişsin. Senin kahvaltı anlayışın bu mu?"
"Beğenemedin mi?" dedim alayla.
"Beğenemedim. Benim kaslarım için protein almam lazım. O yüzden adam gibi serpme kahvaltı hazırla."
"Zıkkımın kökünü ye hayvan!"
"Ne dedin sen duyamadım?" dedi yapmacık bir şekilde elini kulağına götürerek.
Herhalde 'Tamam hazırlayacağım' diyeceğimi sanıyordu ama yanılıyordu. Ben dedğimin arkasında gayet de dururdum.
"Zıkkımın kökünü ye dedim!" diye çemkirdim.
Piç sırıtışıyla cevapladı. "Zıkkımın kökünü yemeden önce instadan fotoğraf paylaşayım da içimde kalmasın."
Ulan Rüzgar'ın eline düştük iyi mi? Ama ben kendimi biliyorsam bunu ona feda ödetirim.
Telefonumdan saate baktığımda servisin evimize gelmesine 5 dakika vardı.
Telaşla nutellalı ekmeğimi bitirdiğimde ayağa kalktım. Anlamsız bakışlarla bana bakmaya başladığında bir şey söyleme gereksinimi duydum.
"Umarın evin bizim eve yakındır çünkü servis gelmek üzere. Eğer okula servise binmeden gidersem şoför babama söyler. O yüzden hadi kalk beni eve götür!"
Gülerek konuşmaya başladı. "Önce bi ağzının kenarlarındaki çikolatayı sil."
Elimi gelişi güzel dudağıma sürttükten sonra "Hadi beni 5 dakikada eve götür!" dedim emir verircesine.
Sonuçta beni buraya o getirmişti ve götüren de o olmalı!
"Emir vermeni göz ardı ediyorum. Seni 5 dakika değil 5 saniyede götürürüm.
Tek kaşımı kaldırarak sordum. "Nasıl yani? Özel uçağın var herhalde." dedim alayla.
Yüzünde çarpık gülümsemesi yayılınca omuz silkip telefonumu aldım ve dış kapıyı bulmak üzere odadan çıktım.
"Sağa dön orda kapı."
"Gözüm kör değil, gördüm herhalde! Zaten oraya doğru yürüyordum."
"Yav he he."
"Şuan seninle laf dalaşına girecek zamanım yok koç."
Anlamadığım bir anda önüme geçiverdi. Onun bu ani geçişi benim sendelememe yol açsa da çok şükür bu sefer üstüne düşmemiştim. Ama yüzlerimizin yakınlığına engel koyamadım.
Çapkınca gülümsedi. O gülümseyince bu kısa mesafeden daha derin gözüküyordu yanaklarındaki çukur.
Yine saçmalamaya başladım! Çukur dediğime bakmayın o bok çukuru zaten!
"Koç mu oldum şimdi de?"
"He öyle oldun. Hadi boş yapma da çekil. Gidelim şu okula!"
"Okula gitmek için bu kadar ısrarcı olduğunu bilmiyordum." dedi göz kırparak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sakar
Teen FictionBence okumalısın!!! Ne yazacağımı bilemedim yav. Neyse hikayede görüşürüz. Byeee🤍