Yarım saattir elimde cips tabağı oturmuş Yankı'nın oynadığı savaş oyununu izliyorum. İlk beş dakika pek hoşunuza gitmiyor ama sonraki dakikalar biraz sarıyor. Sarmasının sebebi de yanımdaki Yankı'nın verdiği abartılı tepkiler sanırım, gülmekten gözlerimden yaş geliyor artık.
"Gebermedi namusuzun oğlu ya!"diye inlediğinde gözlerini kısarak ekrana baktı ve yaklaşıp bir şeyler yaptıktan sonra güldü."Al sana bombe."gülerek elimle anlıma vurdum ve arkama yaslanarak bacaklarımı uzattım. Ağzıma bir tane cips attığım sırada Yankı göz ucuyla bana bakıp ardından oyuna geri döndü. Gözlerimi devirerek elime bir tane cips alıp ona yaklaştım ve ağzına uzattım. Dudaklarını aralayarak cipsi ağzına alıp çiğnemeye başladı."Ne zaman bitecek?"
"Şu çatıdakini vurayım, bitiriyorum."
"Annenle baban da gelmedi daha."diye mırıldandığımda omuzlarını silkti, gelmemeleri Yankı için daha iyiydi sanırım."Hah, öldü şerefsiz!"dedi ve kulağındaki kulaklığı çıkartıp masanın üzerine bıraktıktan sonra sandalyesini bana döndürdü."Sendeyim."önümdeki cips tabağını masanın üzerine koyarak sıkıntılı bir nefes verdim ve sandalyemi Yankı'ya biraz daha yaklaştırıp buruk bir şekilde gülümsedim. Aslında en başından beri konuşmak istediğim bir konu, sormak istediğim bir soru vardı fakat çekiniyordum. Onu üzüp, kırmaktan korkuyordum. Kaşlarını kaldırarak bana bakınca boğazımı temizledim. Dudaklarımı aralayıp konuşacağım sırada doğru kelimeyi bulamayıp dudaklarımı kapattım ve bakışlarımı kaçırdım. Yankı'nın dudaklarından ufak bir gülüş kaçtı.
"Çok kıvrandın, söyle gitsin."
"Şu yaşadığın kötü olay vardı ya..."diye mırıldandığımda tepkisizce yüzüme bakmaya devam etti."Nasıl oldu?"derin bir nefesi ciğerlerine doldurup sıkıntıyla verdi. Onun için zor olduğunu biliyordum, herkes için zordu.
Ne bir erkek, ne de bir kadın kaldırabilirdi böyle bir şeyi.
"Anlatmak zorunda değilsin, ben sadece-"
"Kasabaya yazın gelen bir arkadaşım vardı, ailesi ile tatil yapmaya geliyorlardı buraya."diye mırıldandı sözümü keserek. Başımı salladım 'devam et' dercesine."Bir gün onun evine gitmiştik, evin içinde saklambaç oynuyorduk. Ebe olma sırası ondaydı, herhangi bir odaya girip saklandım."sesi öyle bitkin çıkıyordu ki, bu konuyu açtığıma pişman olmuştum.
O böyle konuşurken benim içim sökülüyordu sanki.
"Abisinin odasına saklanmışım."yüzünü buruşturup bakışlarını utanıyormuş gibi kaçırdı."Çok iğrenç şeyler söyledi bana."diye fısıldadı. Utanması gereken o değildi ki, bunu yapan pislikti."İlk orada dokundu işte, sonrasında bulduğu her fırsatta..."
Sustu.
Boğazının düğüm düğüm olduğunu ben bile hissedebiliyordum, yaşadıkları zor şeylerdi.
Gözlerim doldu, bakışlarımı hızla ondan kaçırıp yere eğdim.
Ağlamamalıydım.
"Çocukluğumu elimden aldı."diye mırıldandı, bu seferki ses tonu biraz daha güçlüydü. Bana atlattığını kanıtlamak ister gibi."Her saklambaç oynadığımda biri gelip bana dokunacak zannettim, o yüzden saklambaç oyunundan hep nefret ettim."
Başımı kaldırıp boğazımı temizledim ve dudaklarıma buruk bir tebessüm yerleştirdim.
"Saklambaç aptalca bir oyun zaten."diye mırıldandım, sesimin titremesine engel olamamıştım."Biz elim sende oynayalım."diye devam ettiğimde bu sefer gülümseyen taraf o oldu. Elini elimin arasına yerleştirip ela gözlerini benim gözlerimle buluşturdu."Elim sende."diye fısıldadı, ellerimizi kenetleyip baş parmağımla elinin üzerini okşadım."Bir daha bırakmam."diğer elini uzatıp yanağıma getirdi ve nazik bir şekilde yanağımı okşayarak yüzünü bana doğru yaklaştırdı."Bırakma zaten."diye fısıldadı yüzüme doğru.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
you're devil
Short StoryBitiş tarihi|27 Mayıs 2020 あ Soulless: Mutsuz musun? Yankıx: Hayır. Soulless: Olmalısın. Yankıx: Anlamadım?