18. bölüm

86 61 4
                                    

İyi okumalar:)

Bembeyaz koridorda sadece ayak seslerimiz duyuluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bembeyaz koridorda sadece ayak seslerimiz duyuluyordu. Bundan da şikayetçi değildim. Cebimde titreyen telefonu hissedince elimi cebime attım. Arayan Su Hanımdı. Ona haber vermeyi unutmuştum.

-Alo Aydilek.

-kusura bakmayın Su hanım size haber vermeyi unuttum.

-ortada kusur filan yok ben sadece endişelendim. Sabah çok telaşlıydın akşam oldu sesin soluğun çıkmıyor.

-hastanedeyim Su Hanım. Annem kaza yapmış.

-geçmiş olsun. İyimi annenin durumu.

-şimdilik iyi sadece iki gün yanında ayrılmamam gerekiyor da izin...

-lafı bile olmaz. Ben de senelik izne çıkmıştım. Yardım edebileceğim bir şey var mı?

-yok sağ olun Su Hanım. Benim kapatmam lazım kızları benim için öper misiniz?

-tamam gözün arkada kalmasın.

Telefonu kapattıktan sonra tekrardan sessizlik hakim olmuştu etrafa. Yoğun bakıma girdiğimizde annemin camına gittim. Onu orada izliyordum. Hiç kımıldamıyordu. Yanına gitmek istiyordum ama gidemiyordum. Eskiden olduğu gibi saçlarıyla oynamak istiyordum ama oynayamıyordum. Onun lavanta kokusunu içime çekmek istiyordum ama çekemiyordum...

Saniyeler dakika dakikalarda saatler olmuştu. Hayla uyanmıyordu. Gözlerim artık yorgunluktan kapanırken açık tutmak için direniyordum. Gözlerim tamamen kapanmak üzereydi önüme uzatılan tepsi ile gözlerim açıldı. Tepsinin üzerinde bir tane tost ve kahve vardı. Kuzey'e bakıp aç olmadığımı söyledim ve sadece kahveyi aldım.

-en azından boğazından bir şey geçecek. Dört saattir hiçbir şey geçmiyor boğazından.

-annemin de boğazından bir şey geçmiyor.

-bu konulara girersek çıkamayız. Saat gece yarısını geçti. Biraz dinlen ya da gel şuraya otur. Ayakların titriyor.

-onu yalnız bırakamam.

Bir anda elimdeki bardağı alıp yere koydu ve iki eliyle omzumdan tuttu.

-bana bak, onu yalnız bırakmıyorsun sadece şu sandalyelerden birine oturacaksın. Annen bu durumda olmanı ister miydi? Annen seni böyle görmek ister miydi? Hayır. Şimdi kahvenle tostu yiyorsun ve oturuyorsun. Eğer itiraz edersen seni bir tane odaya sokar ve kapıyı üzerine kilitlerim

Şaşkın bir şekilde Kuzey'e bakınca dediklerini idrak etmekte biraz zorlanmıştım. Haklıydı ama elimde değil. Ben hasta olduğumda annem bir dakika bile başımdan ayrılmaz bütün gece ayakta olurdu ve benim iyi hissetmem için sürekli gülümserdi. Yorgunluğunu sürekli her şeye bedel olan gülüşüyle örterdi.
Hatta bir gece koltukta uyuya kalmıştı. Bende bir pikeyi alıp onun üzerini örtmüştüm.

Kuzey ile gözlerimiz birbirinden ayrılmazken başımın dönmesi ile omuzlarımda olan ellere tutundum. Kuzey benim iyi olmadığımı anlamış olmalı ki düşmemem için beni kendine çekti. Bir süre sanki sarılıyormuşuz gibi o pozisyonda kaldık. Başımın dönmesi geçince, gözlerimi tekrar Kuzey'inkilere sabitledim. Şu anda aşırı yakındık ama uzaklaşmak için ikimizde bir hareket yapmazken gözlerim sadece gözlerini değil yüzündeki her yeri incelemeye başladı. En son dudaklarında durdu. Sonra istemeden yutkundum ve gözlerimi tekrar gözlerine çevirdim ama o da benim dudaklarıma bakıyordu.

Şu anda tüm mantığımı kaybetmiş sadece kalbimi dinliyordum. Ama kalbim neden böyle söylüyor bilmiyorum. Ondan ayrılmam her saniye zorlaşırken zaman kavramını kaybetmiştim. Kalbim tüm bedenime hakim olduğunda istemsiz olarak kapanmıştı. Benimle beraber onun da gözlerinin kapandığını hissettim. Belki de ben öyle hissetmek istemiş midir?
Dudaklarıma yaklaşan nefes ile nefesimi tutmuştum. Belki de birazdan olacaklar tamamen hataydı ama hayatımda hiç bu kadar hata yapmak istediğimi hatırlamıyordum.

Dudaklarımızın birleşmesine az kala bir telefon sesi yankılandı boş koridorda. Bir anda gözlerimi açıp ondan uzaklaştım. Kalbim yönetimi tekrardan beynime vermişti.

Kuzey bir şeyler mırıldanıp cebinden telefonunu çıkardı. Kim olduğuna bakmadan kulağına götürdüğünde arayanı duyunca koridorda uzaklaşarak yürümeye başladı. Anlaşılan benim duymamam gereken bir şeydi.
Az önce yediğim azar üzerine yerde ki kahveyi aldım ve sandalyelere gidip oturdum. Kahveden bir yudum aldım. Ilık kahve boğazımı yumuşatırken gözlerim kapanmıştı. Kahveyi yan sandalyeye koyup başımı duvara yasladım. Bir süre sonra gözlerim tamamen kapandı ve yorgun bedenim uyku ile buluştu.

[Kuzey'den]

Telefondaki adamın sonunda şikayetleri bittiğinde telefonu kapattım ve tekrar onun yanına döndüm. Döndüğümde sandalyede uyuya kaldığını gördüm. İstemsiz olarak gülümseyince, kendime kızdım. Az önce geri zekalı gibi kızı öpüyordum. Hem de kız bu durumdayken.

Yanına oturduğumda karşımdaki duvarı izliyordum. Az önceki an tekrar aklıma gelince yutkunmadan yapamadım. Gözleri benim kuzeyim ışığı gibi parlıyor, dudakları kiraz gibi kırmızı yüzü ise nur gibi bembeyazdı. İstemsiz olarak ona çekiliyordum.

Onu ilk kurtardığımda yüzünü bile görmemiştim. Sadece bir kadın zor durumda diye yardım etmiştim. Annemi kurtaramamıştım, bari başka bir kadını kurtarayım demiştim. Zaten bu yüzden bu işe girmedim mi?

Şimdi o kadını kendi karanlığıma çekmek istiyordum ama bunu yapamazdım. O benim kocaman karanlığımda yer bulmayacak kadar beyaz.

Onu kendi karanlığıma hapsedemezdim. Onu sevemezdim. Kimseyi sevemezdim. Kimse beni sevemezdi.

🦋

Yorgun KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin