19. Bölüm

82 61 4
                                    

İyi okumalar :)

Burnuma gelen ilaç kokusuyla yüzümü buruşturdum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Burnuma gelen ilaç kokusuyla yüzümü buruşturdum. Gözlerimi yavaş yavaş açınca başımın birinin omzunda olduğunu anladım. Başımı kaldırınca yanımda Kuzey'i gördüm. Zaten başka kim olabilir ki?

Başı duvara yaslanmış gözü kapalıydı. Uyuyor olmalıydı. İstemsiz olarak onu izlemeye başladım. Kirpiklerini, dudağını, pürüzsüz yüzünü inceledim. Sonra bir anda sesi duyuldu.

-beni daha ne kadar izlemeyi düşünüyorsun?

Kuzey'in bir anda konuşup gözleri açılmasıyla elim ayağım birbirine dolandı. Her telaşlandığımda olduğu gibi saçım ile oynamaya başlamıştım.

-ben mi? Ve seni izlemek. Neyim oluyorsun ki seni izliyim. Hem ben sana bakmıyordum az önce oradan geçen yakışıklı çocuğa bakıyordum. Tam bir İngiliz havası vardı. Mavi gözleri, sarı saçları, uzun boyu.

-abartmadın mı hem ta koridorun başındaki adamı nerden gördün?

-benim gözlerim iyi görüyor senin göremediğin şeyleri görürüm.

-peki öyle olsun

-öyle zaten

Pişkin pişkin gülerken kendi aptallığıma küfrettim. Ne vardı bu kadar gerilecek? Doğruyu söylesem ne olurdu? Göz benim değil mi? İstediğim yere bakarım.

-gel aşağı inip kahvaltı yapalım.

-ben aç değilim

-ama yiyeceksin.

-yemeyeceğim canım istemiyor.

-istiyor musun diye bir şey sormadım. Kahvaltı yapalım dedim. Bu cümlede sana seçenek sunmadım. Seçenek ne yiyeceğinde.

-ben ne yiyeceğim bilmiyorum ama sen birazdan kafamı yiyeceksin. Bana emir veremezsin. Sen kim olduğunu sanıyorsun?

-evet veririm ve ben dün öpüşmek üzere olduğun kişiyim.

Gözlerimi şok ile açtım. Böyle bir şeyi böyle kullanması... tek kelime bile söyleyemiyordum. O da ne dediğini daha yeni fark etmiş olmalı ama geri adım atmıyordu.

-Aydilek, abi ben geldim.

Gökçenin sesini duymamla Kuzey'e bakan gözlerimi ona çevirdim.

-günaydın millet.

-günaydın Gökçe.

-annen nasıl?

-aynı değişen bir şey yok.

-merak etme iyileşecek ben hissediyorum.

Gökçe'ye gülümserken kolidorda koşan hemşireleri ve Ahu hanımı gördüm. Kaşlarım çatılırken annemin odasına girdiler. Ayağa kalkıp cama gittiğimde gördüğüm şey ile benim de kalbim duruyordu.

Annemin kalbi durmuş öylece yatıyordu. Ahu hanım kalp masajını yaparken monitörden hala o uzun ses geliyordu.

Zaman durmuştu.

Annem beni bırakıp gidiyordu. Babam ve kardeşim gibi o da beni bırakıp gidiyordu. Tekrardan yalnız kalacaktım bu hayatta. Tekrardan göz yaslarında boğulacaktım

anne, gitme ne olur. Söz affedeceğim seni. Söz bak yeter ki geri gel. Yalnız bırakma beni. Ben artık yalnız olmak istemiyorum. Anne lütfen. Lütfen, lütfen, lütfen...

Gidiyordu annem de gidiyordu. Ahu hanım elini çektiğinde hala aynı ses hakimdi odada. Pes etmişlerdi. Annem de pes etmişti.

-hayır pes edemezsiniz. Onu kurtarmak zorundasınız. Ben onsuz yapamam yaşayamam. Onu kurtarmak zorundasınız.

Ellerimi sert bir şekilde cama indiriyordum. Beni duymalarını istiyordum. Odada ölüm sessizliği hakimdi ama benim içimde fırtınalar kopuyordu. Tekrar yalnız kalmıştım. Tekrar terkedilmiştim. Tekrar bir sevdiğime veda etmiştim. Hemşire monitörün fişini çekmişti ve Ahu hanımın dudaklarından çıkmıştı o kelimeler.

-ölüm saati, sekizi on altı geçe.

Bitmişti, her şey bitmişti.

Gitmişti, herkes gitmişti .

Bir son daha görmüştüm, ölüm sonunu görmüştüm.

Zaman dolmuştu, yine birinin zamanı dolmuştu.

Göz yaşlarım içimde ki fırtına gibi şiddetlenirken ayaklarım beni tutamayacak dereceye gelmişti. Birinin beni kendine çekmesiyle daha şiddetli ağlamaya başlamıştım. Kimsemin kalmadığı aklıma gelince dinmeyen göz yaşlarıma hıçkırıklarım eklenmişti.

-gitmiş olmaz, bu bir kabus olmalı. Lütfen öyle olduğunu söyle. Hepsinin sadece bir kabus olduğunu söyle.

-maalesef

Göz yaşlarım ateş gibiydi, değdiği her yeri yakıyordu ama en çokta kalbimi yakıyordu. Bir beden daha toprağın altına girecekti.

Annemde bana hoşça kal demeden gitmişti. Önce babam, sonra Aymira şimdide annem. Hayat bana daha ne kadar sevdiklerimin ölümünü gösterecekti. Kapının açılma sesini duyunca başımı kaldırdım. Annem ordaydı. Ama yüzünü örtmüşler annem öyle nefes alamaz ki. Biliyorum ben bunların hepsi bir şaka. Birazdan hepbir ağızdan şaka diye bağıracaklar bende hepsine darılacağım ama sonra da affedeceğim.

Beni tutan kollardan ayrıldım ve annemin yanına gittim yüzünü açtım. Bekliyordum sabırla gözlerini açmasını ama açmadı. Artık kabullenmiştim. O beni bırakıp gitmişti.

-anne...

Cümlenin devamı gelmedi. Ellerimi yüzüne değdirdim. Yüzünde bir çok yara vardı ama hala çok güzeldi. O benim annem o uyurken de gülerken de ağlarken de kızınca da... hep güzeldi.

-gitme. Lütfen sen de beni bırakıp gitme... Anne affettim seni hadi lütfen geri gel. Seninle kaybettiğimiz yılları telafi edemeden gitme... Lütfen beni yalnız bırakma, lütfen.

Gelmemişti. Annem geri gelmemişti. Başımın dönmesi ile daha fazla ayakta duramadım ve gözlerim kapandı

Keşke bir daha açılmamak üzere kapansaydı bu gözler
🦋

Yorgun KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin