Hava kararmış ve ortalık durulmuşken Sinan sonunda Osman'ın yanına gitmeye karar verdi. Daha fazla beklenemezdi. Elindeki içkisini ceketinin cebine koyarken ayağa kalktı ve basketbol sahasına inmeye başladı.
Osman'a doğru ilerlerken neredeyse ilk defa doğru bir şey yapacağını hissediyordu. Daha fazla bu şekilde olmak istemiyordu çünkü, çünkü garip bir şekilde birkaç gün öncesini özlemişti. Osman'ın onun yanında olmasını özlemişti. Nedenini bilmiyordu ama Osman'ı kaybetmek istemiyordu.
Kerem'le bakışarak yoluna devam ederken Osman tabiki onu farketmişti ama Sinan'a bakmıyordu bile. Elindeki kağıda bir şeyler karalıyordu. Sinan Osman'ın yanına geldiğinde direkt konuşmaya girdi.
"Hiç özür falan dilemeyeceğim," Osman hala Sinan'ın yüzüne bakmıyordu ve Sinan bu durumdan hiç hoşlanmamıştı. Bu yüzden son çaresine başvurdu. "Ya da tamam, siktir et. Diliyorum özür. Ama bu özür meselesi toplumsa olarak fazla büyütülüyor," Osman 'yine mi' dercesine Sinan'a bakmaya başlarken neredeyse gülecekti. Ve gerçek şu ki Sinan'la birlikte gülmeyi özlemişti. Sinan, Osman'ın bakışlarını anlamayıp felsefi konuşmasına devam etti, "Yani insan kendini fazla kutsadığından mıdır, nedir?"
Osman kendini tutamayarak hafif bir tebessümle ama iğneleyici bir tonda konuştu. "Gerçekten şu an felsefe mi yapacaksın?"
Sinan artık eskisi gibi olmayı umarak sakin bir tınıda konuşmaya devam etti. "Tamam sadede geliyorum, Kemal Burcu'dan hoşlanıyor."
Osman işte şimdi şaşırmıştı. "Nereden çıktı bu?"
"Gördüm, var bir şey."
Osman yaslandığı yerden doğrularak tamamen Sinan'a doğru döndü. Artık biraz daha yakınlardı. Sinan konuşmaya devam etti.
"Anladığım kadarıyla karşılıklı ego yapıyorlar, o yüzden olmuyor. Ben bir gideyim konuşayım diyorum. Sonrasında da yeni bir plan yapalım yolumuza bakalım." Sinan şu an nasıl baktığından habersizdi belki ama Osman bu bakışların karşısında çok garip şeyler hissediyordu. Sinan'ın üzgün ve pişman olduğu gerçekten belli oluyordu. Sinan son çare konuşmasına devam etti. "İptal etmeyelim yani."
Osman aklına gelen şeyle yine neredeyse gülümseyecekti ama tuttu kendini. Sert gözükmeye çalışarak konuştu. "Hani anlamıyordun aşk meşk dalgalarından?"
"Zaaflardan anlıyorum. Aşkta zaafların en kötüsü," Sinan Osman'a olan bakışlarının farkında değildi ama daha fazla böyle bakmaya devam ederse Osman dayanamayabilirdi. Sinan yutkundu, "Kendine saygını yitirirsin o derece."
Birkaç saniye öylece birbirlerine bakarlarken bu sefer gözlerini kaçıran Sinan oldu. Osman'ın kabul etmemesinden korkuyordu. "Ee, yapıyor muyuz yeni bir plan?"
Osman bu sefer kendini tutamadı ve gülümsedi. Elini cebine atarken Sinan merakla Osman'dan gelecek olan cevabı bekliyordu. Osman cebinden aldığı fındıkları Sinan'a uzatırken, Sinan da gülümsedi. İkiside bu şekilde birbirlerine gülümseyi özlemişti. Sinan fındıkları alırken Osman'ın ona olan bakışları her şeyi belli ediyordu. Sinan kafasını kaldırıp göz göze geldiğinde tekrar gülümsediler, anın verdiği huzurla kendilerini tutamıyorlardı. Sinan ağzına bir fındık atarken kendini mutlu hissediyordu ve bu sefer neden böyle hissettiğini biliyordu.
Birkaç dakika Osman'ın Sinan'a olan bakışları ve Sinan'ın -nedendir bilinmez- sürekli kafasını çevirip gülümsemesiyle geçerken Osman konuştu.
"Neden şimdi?"
Sinan meraklı bakışlarla Osman'a baktı, "Ne şimdi?"
"Ne oldu da umursamaya başladın? Neden yani?"
Sinan derin bakışlarla Osman'ın gözlerine baktı. Buna verebilecek bir cevabı var mıydı bilmiyordu, sadece içinden umursamak geliyordu. Sinan Osman'ın gözlerine dalmışken, Osman aklında bir cevap belirmişti. Kesinlikle gerçekleşmesini istemeyeceği bir cevap.
•••
Osman ve Sinan, Kerem'le yollarını ayırdıktan sonra Sinan konuştu.
"Sen de gitmiyor musun?""Yoo, sana geliyorum."
Sinan şaşkınlıkla Osman'a baktı, bunu beklemiyordu. "Ne bakıyorsun oğlum, sanki hiç gelmiyoruz."
Gelmediği günler birkaç gün de olsa çok uzun gelmişti Sinan'a, bu yüzden özlemişti. Gülümseyerek önüne döndü. Sinan'ın güldüğünü gören Osman'da gülümsedi. Böyle olmayı o da özlemişti.
"Aç mısın? Bir şeyler alalım yolda."
Sinan bir anda durdu, günler sonra birinin -Osman'ın- onu düşündüğünü hissetmek garip ama iyi gelmişti. Osman'la birbirlerine bakarlarken Osman neden durduklarını anlamamıştı. Sinan yine farklı farklı bakmaya başlamıştı. Osman "Sinan." dese de Sinan bir cevap vermemişti. Bunun üzerine abartarak iki kolundan tutup Sinan'ı sarstı. Sinan anlık reflekse Osman'ı itince Osman kahkaha atmaya başladı. Şimdi hiçbir şey anlamama sırası Sinan'daydı.
"Ne gülüyorsun yine?"
"Gerizekalı, niye bir anda duruyorsun yolun ortasında korktum anasını satayım. Öldün sandım valla."
"Ölsem ayakta ölürüm, aynen." diyerek dalga geçti aldı Sinan.
"Valla Sinan, senden beklerim. O derece farklısın yani."
"Siktir git." gülerek konuştu Sinan.
Osman da gülmeye devam ediyordu. Sinan çok garipti ve bu gariplik Osman'ın hoşuna gidiyordu.
"Açım."
"Ne diyon?"
"Aç mısın diye sormadın mı oğlum, balık hafızalı mısın?"
"Heee," Dümdüz ilerlerken Osman bir anda Sinan'ın kolunda tutarak sol tarafa çevirdi, Sinan bu akşam ikinci kez neye uğradığını şaşırmıştı. Osman'ın çok ani hareketleri vardı ve bunu çözmeleri gerektiğini düşündü. "O zaman gel şurda güzel bir büfe biliyorum."
"Düzgünce söylesen dönemiyor muyum sola?"
Osman hiçbir şey söylemedi. Sadece sırıttı, böylesi daha güzeldi. Sinan'a dokunabildiği anlar kısıtlıyken bunu yapmak hoşuna gidiyordu. Daha da genişledi sırıtması, bunun üzerine Sinan da güldü. Birlikte büfeye yürürlerken ikiside gerçekten mutluydu.
sabırsız bir insan olduğum için yazdığım bölümleri bekletemiyorım amk illa direkt atıcamlxşsmsşmkzm
neyse umarım beğenmişsinizdir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙯𝙖𝙖𝙛𝙡𝙖𝙧 / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯
FanfictionSinan Işık'a aşık olurken Osman çaresizce izliyordu. [aşk 101, osman×sinan] #1 in love 101