ışık'sal mevzular,

3.2K 320 456
                                    

medya da ayrı bir olay

-

Osman ilk dersten sonra tekrar bir araya gelip planı halletmek için herkesi okulun arka tarafına çağırmıştı. Herkes Işık'ı beklerken Sinan biraz tedirgindi çünkü Işık'tan da özür dilemesi gerekiyordu. Utanıyordu ve Işık'ın onu affetmesini diliyordu. Çünkü affetmezse ne yapacağını bilmiyordu. Işık'ı kaybetmek istemiyordu.

Sonunda Işık gelip, herkes tamamlandığında Sinan oturduğu yerden kalktı ve Işık'a doğru birkaç adım attı. Osman Sinan'ın hareketlerini pür dikkat izliyordu. "Nasılsın Işık?"

Işık Sinan'ın gözlerine bakamazken cevap verdi, "İyiyim saol."

"Özür dilerim." Işık, Sinan'a gülümserken aynı şekilde Sinan da gülümsedi. Osman'a tanıdık gelen bu sahne içinde bir şeyleri hareketlendirdi.

Hala birbirlerine bakıp gülümserlerken Osman 'nedensizce' daha fazla böyle durmak istemedi ve konuya ortasından daldı.

"Kemal Burcu'ya vurulmuş." Herkes bir anda ona dönerken kızlar şok tepkileri veriyordu. Sinan Osman'a baktı ama Osman konuşmaları bitene kadar bir daha ona bakmadı.

•••

Sinan, Osman ve Kerem okulda, her zamanki banklarında  dışardan söyledikleri yemekleri yerlerken Kerem bir anda sordu, "Pişt baksana, seviyor musun sen bu Işık'ı?"

Osman ve Sinan aynı anda öksürmeye başlarken Kerem ikisine de şüpheli gözlerle baktı. "Lan Osman sen niye öksürüyorsun? Yoksa sen de mi Işık'a aşık oldun?" Kerem çok farklı bir yönden ele almıştı ikilinin öksürmesini. Bunun üzerine Sinan aniden "Ne?" diye sorarak Osman'a baktı. Osman da Sinan'a bakarken açıklama gereği duydu.

"Saçmalama oğlum ne Işık'ı, ne aşık olması ya?" Sinan'la Osman hala bakışırken Kerem tekrar konuştu, belli ki bugün ortalığı karıştırmadan durmayacaktı.

"He o zaman Sinan kesin sen seviyorsun."

Sinan Osman'dan gözlerini ayırarak Kerem'e baktı. "Nerden anladın sayın Aşk Profesörü?"

Kerem omuz silkti, Osman hala keskin bakışlarla Sinan'ı süzüyordu. "Ne bileyim, bugün bir garip bakıştınız falan. Aşık gibiydiniz."

Osman da konuşmayı tercih etti bu sefer, "Aynen ya, ne güzel bakıştınız gülüştünüz öyle. Hoşlanıyorsan falan söyle de bilelim hani."

Sinan Osman'ın garip bakışlarına bayık gözlerle karşılık verdi. "Mal mısınız siz? Yok öyle bir şey."

Kerem yine omuz silkti ve ekmeğini ısırırken konuştu, "Kız sana yanık ama ben sana söyleyeyim."

Osman elindeki ekmeği yanına bıraktı ve ayağa kalktı. "Ben doydum, hem birinin yanına uğramam lazım siz gelirsiniz sonra."

Kerem yine omuz silkip yemeğine dönerken, Sinan Osman'ın ardından bakıyor aynı zamanda da Osman'ın neden böyle garip davrandığını anlamaya çalışıyordu.

•••

Yine birlikte eve dönerlerken Osman'ın aklındaki konu bugün biraz sessiz olmasına sebep oluyordu. Sonunda Kerem'le de ayrıldıklarında Sinan dayanamayıp konuştu. "Osman?"

"Hmm?"

"Hayırdır, çok sessizsin. Bir şey mi oldu?"

Sinan Osman'a bakıyordu ama Osman ona dönmedi. "Yok bir şey."

Ona karşı biraz soğuk muydu yoksa Sinan'a mı öyle geliyordu? "Belli bir şey olmuş. Söylesene." dedi Sinan omzuyla Osman'ı ittirerek. Ona karşı soğuk olmasını istemiyordu.

"Bir şey olmadı dedim ya Sinan." Ufak bir sitemle konuşmuştu Osman, neden böyle davrandığını bilmiyordu ama Sinan'ın Işık'a aşık olması fikri onu geriyordu.

"İyi tamam." Sinan'ın ondan beklenmeyecek şekilde atarlı çıkan sesi Osman'ı güldürmüştü.

"Of be oğlum. Bak valla bir şey olmadı, bahis falan işleriyle ilgili işte. Aman neyse boşver."

"Anladım. Bana gelsene." Sinan son cümlesini söylemeyi kesinlikle beklemiyordu. Bir anda çıkmıştı ağzından. Osman da şaşırmıştı ama belli etmedi. Işık konusunu kafasına takmamaya çalışarak gülümsedi, "Olur."

•••

Osman artık buraya çok sık bir şekilde geldiği için rahat davranarak tekli koltuğa yayıldı.

"Osman kapıya çıkalım mı? Hava güzel gibi."

Hava güzel falan değildi, soğuktu. Ama Sinan bu sabah olduğu gibi Osman'la denizi izlemek istiyordu. Osman da havanın nasıl olduğuna aldırmadı zaten. Birlikte gidip banka oturdular. Öylece pek fazla konuşmadan birkaç şişe bira bitirdiklerinde Osman daha fazla dayanamadı.
"Sinan," dedi ona dönerek.

"Efendim?"

"Bana güveniyor musun?" Sinan bir anlık şaşırdı, Osman bazen ani sorular sorabiliyordu. Alışmalıydı heralde.

"Nereden çıktı bu şimdi?"

"Söyle işte, güveniyor musun güvenmiyor musun?"

"Güveniyorum sanırım Osman? Niye soruyorsun ki?"

Osman önüne döndü, "Sanırım mı?"

"Of Osman, pardon. Güveniyorum sana oldu mu?"

Osman gülümsedi, Sinan da öyle.

"Peki," dedi Osman 'i'yi uzatarak, "birisine aşık olsan, hoşlansan ya da her ne boksa; gelip bana söyler miydin?"

"Anlaşıldı senin derdin, kaç kere daha söyleyeceğim? Ben Işık'tan hoş-lan-mı-yo-rum."

"Emin misin bak?"

Sinan offladı. "Osman, ne öğrenmek istiyorsun daha fazla?"

"Gerçekten hoşlanmıyorsan," Sinan Osman'ın sözünü kesti, "Gerçekten hoşlanmıyorum Osman."

"O zaman şu an yapacağım şeyin önünde bir engel olduğunu sanmıyorum." dedi gözlerini kısarak Sinan'a bakmaya devam ediyordu. Belki biraz çakırkeyif olmasa yapmazdı böyle bir şey ama kendine engel olamıyordu.

"Ne?" Sinan Osman'ın sarhoş olduğunu düşündü, çünkü hiçbir şey anlamıyordu.

Osman hiçbir şey söylemeden Sinan'ı kendine doğru çekti ve hiç düşünmeden öptü.

ahahahhah çok mutlu olmayın

 𝙯𝙖𝙖𝙛𝙡𝙖𝙧  / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin