Cenk Tevet - Portakal
Osman eve geldiğinde neredeyse bir haftadır sürekli gülmeye çalışmanın yorgunluğunu taşıyordu üstünde, yalandan gülmek dünyadaki her şeyden daha zordu artık. Çünkü bulduğu her tenhada oturup ağlamak istiyordu Osman ve bu yüzden hep etrafında birilerini bulundurmuştu. Fazla mı tepki veriyordu? Bilmiyordu. Osman tekrar başa döndüğünü düşündü, yine hiçbir şey bilmiyordu. Ama bu bilinmezlik, öncekinin tersine can acıtıcıydı.
İşin daha da kötü tarafı ise, Sinan'ın hali de hiç iyi gözükmüyordu ve bu Osman'ı daha kötü duruma getirmekten başka işe yaramıyordu. Birkaç gündür Sinan'ı her zamankinden kötü gören Osman artık suçu sadece kendinde buluyordu. Her şey iyiyken onu öpmüştü ve bu kadardı. Şimdi her şey bitmişti. Aptal, diye düşündü, Sinan tam bir aptaldı ama yine de Sinan'ın giydiği ceketi koklamadan edemiyordu Osman. Bu durumda kimin daha aptal olduğunu tekrar düşündü, cevap belliydi. Zaten o en başından, Sinan'ı severek aptallık etmişti.
Bir iki hafta önce sürekli ertelediği cevaplar şimdi boynuna dolanmıştı Osman'ın. Birbirlerine gülümsedikleri tüm o anlar acı vericiydi artık. Tüm o bilinmezlikler yok olmuş ve yerini kötü bir sona bırakmıştı.
•••
Sinan eve girdiğinde çantasını bir kenara fırlatıp odasına giderek kendisini yatağa bıraktı. Günlerdir yaptığı birkaç şeyden biri sadece yatmaktı. Diğerleri ise bira içmek ve Osman'ı düşünmekti. Sinan artık her şeyin farkındaydı, daha doğrusu bir anda yüzüne çarpan gerçeklerle farketmek zorunda kalmıştı. Hata yaptığının farkındaydı ve Osman'ı nasıl geri kazanacağını bilmiyordu.
Aslına bakarsak Sinan, Osman'ın bunu hiç takmamasına sinir oluyordu. Evet onu üzmüştü ama Osman hiçte üzülmüş bir insan gibi davranmıyordu. Yanına aldığı arkadaşlarıyla gayet neşeli duruyordu. Sinan her gün bu görüntüyü uzaktan izlemekten nefret etmişti, eskisi gibi onun yanında gülsün istiyordu. Geç mi kalmıştı? Bilmiyordu.
Sadece Osman'ı geri istiyordu ve artık bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı. Korkmaması gerekiyordu, kaçmaması gerekiyordu. Ve yapması gereken bir şey daha vardı.
•••
-ertesi gün-Sinan sabah, okula geldiğinden beri, yanına gidebilmek için Osman'ın yalnız bir anını kolluyordu ama ne fayda. Çocuk iki saattir sürekli birileriyle takılıyordu ve bu Sinan'ı artık delirme aşamasına getirmişti.
Bir ders sonra Osman hala arkadaşlarıyla birlikteyken, Sinan dayanmadı. Bahçede yavaş adımlarla Osman'a doğru ilerlerken kalbi çıkacak gibiydi, ne derse desin, korkuyordu. Osman'ın onu anlamayacağından korkuyordu.
Birkaç adım kala Osman'la gözleri kesiştiğinde, gözlerinde bir afallama gördüğüne yemin edebilirdi. Ama Osman bir saniye sonra kendine gelerek beklenti ve alayla karışık Sinan'a bakıyordu. Ortamda bir sessizlik olurken herkes Sinan'a bakmaya başlamıştı. Rahatsız olan Sinan çabucak konuşmaya başladı, "Osman, biraz konuşabilir miyiz?" Sesi hiçte kendinden emin çıkmıyordu, daha çok Osman'ın gelmesine ihtiyaç duyuyordu ve bu ses tonuna, bakışlarına, her şeyine yansımıştı.
Osman yine de kendini salmadı ve alayla güldü, bu aralar Sinan'a bakarken sadece alayla gülebiliyordu. Eskisi gibi onun yanında gerçekten gülebilmeyi özlemişti. Yine de o yanına geldiği için sımsıkı sarılmak isteyen yanını göstermek istemiyordu, "Sinan,"
Sinan beklentiyle ona bakarken ne diyeceğini merak ediyordu. Birkaç saniye bakıştıktan sonra Osman dudaklarındaki alaylı sırıtışla zehir saçarak konuşmaya devam etti,
"Git."Sinan gerçekten bunu beklemediği için anlık bir şaşırma duygusu geçti gözlerinden. En azından Osman'ın onu dinleyeceğini düşünüyordu ve dinlemiyorsa demek ki onu gerçekten kırmıştı.
Herkes Sinan'a bakarken, gergin ortam uzaktan bile belli oluyordu. Sinan, Osman'ın arkadaşlarına baktıktan sonra tekrar ona baktı. Ama Osman çoktan yanındaki çocuğa dönmüştü. Onu istemiyordu.
Sinan geldiği gibi sessizce dönerken tüm gözlerin üstünde olduğunu hissediyordu. Yavaş adımlarla oradan uzaklaşırken Osman ve yanında çocuğun konuşmasını duyabilmişti.
"Ne oldu lan? Kavga mı ettiniz?"
"Önemsiz."
Sinan adımlarını hızlandırırken güldü, canı acımıştı ama önemsiz diye tekrarladı içinden. Önemsiz.
•
Okulun arka tarafına gelip kendini yere attığında gözlerinden birkaç damla yaş süzülmesine engel olamamıştı Sinan. Ama bir yandan da sinirliydi, kendine sinirliydi. Kendini Osman'a açıklayamadığı için sinirliydi. Çünkü eğer kendini ona anlatabilseydi her şeyin düzeleceğine inanmıştı, şimdi bunu yapamamak sinirine dokunmuştu. Osman'ın misilleme yaparcasına 'git' demesi de ayrı bir konuydu. Ve bu kadar koyacağını bilse ona asla git demezdi, diyemezdi. O an sadece daha kötü şeyler olmaması için böyle demişti ama asıl en kötü şeylere o kelimenin sebep olacağını bilse asla söylemezdi, asla.
Yüzünü ellerinin arasına alırken, içindeki bu iğrenç duygudan kurtulamıyordu, pişmanlık. Ve ne olursa olsun Osman'la konuşmadan da kurtulamayacağını biliyordu. O elmayı ısırmıştı bir kere, şimdi istesede vazgeçemezdi.
Kararlılıkla doğruldu ve zil çoktan çaldığı için dersin bitmesini beklemeye başladı.•
Alt tarafı kırk dakika, Sinan'a kırk yıl gibi gelirken zil çaldığında hızla ayağa kalktı. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, daha önce hiç böyle bir sürü duyguyu aynı anda yaşamamıştı. Ama Osman saolsun ona farklı şeyler yaşatmıştı. Farklı ve güzel duygular.
Ön tarafa ulaştığında Osman yine aynı yerde arkadaşlarıyla birlikteydi. Osman o melodik kahkahasından etrafındakilere bahşedince Sinan anlamsızca biraz daha sinirlendi. Hızlı ama temkinli adımlarla tekrar Osman'ın yanına giderken ne yaptığını bilmiyordu. Yapacağı söyleyeceği her şey doğaçlamaydı. Bildiği tek şey Osman'la konuşması gerektiğiydi.
Sinan, Osman ve çok sevgili dibinden ayrılmayan arkadaşlarının yanına ulaştığında hızla yakalarından tutarak kaldırdı Osman'ı. Bu ani hareketine Osman'la birlikte o da şaşırırken bunu belli etmedi ama Osman'ın şaşkın olduğu her halinden belliydi. "Konuşacağız." dedi dişlerinin arasından.
O sırada çocuklardan biri Osman'ı geri çekti. "Hayırdır, ne oluyor?"
Sinan sinirle ona bakarken ağzını tam açmıştı ki Osman konuştu, "Tamam Yusuf, sorun yok."
Sinan'a bakarak omzunu silkeledi. "Yürü sende."Sinan hala çocuğa keskin bakışlar atarken Osman sırtından ittirdiğinde beraber okulun arka tarafına doğru yürümeye başladılar. Sinan önden giderek arkadaki iki duvarın arasındaki köşeye girdi. Kimseye gözükmek istemezlerdi.
Osman gözlerini devirerek onun yanına ulaştığında vakit kaybetmeden konuşmaya başladı. "Ne konuşacaksan konuş, sonra da siktir olup gideyim burdan."
Sinan konuşmak yerine sabahtan beri deli gibi istediği şeyi yaptı. Osman'ın az önce düzelttiği yakalarından tutup kendine çekti ve öpmeye başladı.
ne yazdım nasıl yazdım bilmiyorum zaten son sahne asla aklımda olmayan bir sahneydi, neyse alın size 2 günde 2 kiss
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙯𝙖𝙖𝙛𝙡𝙖𝙧 / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯
FanfictionSinan Işık'a aşık olurken Osman çaresizce izliyordu. [aşk 101, osman×sinan] #1 in love 101