bazı farkedilen şeyler,

2.4K 204 230
                                    

Osman sonunda yalnız kalabildiğinde neredeyse boş olan sınıfına girdi. Cam kenarındaki sırasına doğru ilerlerken sadece biraz kafa dinlemek istiyordu.

Duvara yaslanarak ayaklarını sıraya uzattı. Kafasını geriye atarken önündeki defterin arasında duran bir şey gözüne ilişti. Hızla doğrulurken aklına gelen şeylerle kaşları çatılmıştı.

Defterin arasındaki fotoğraf güzeldi, hatta çok güzeldi ancak Sinan'la ikisinin dudak dudağa olduğu bu fotoğrafı çekip buraya bırakan kişi muhtemelen böyle düşünmüyordu.

Osman gerginlikle fotoğrafa bakarken ne yapacağını şaşırmıştı. Bir şeyler bulmak amacıyla fotoğrafın arkasını çevirdiğinde bulmamayı tercih ederdi.

"Belli ki fazla dikkate alınmadım. Bu fotoğraf her an müdüre gidebilir ve tüm çabalarınız boşa çıkacak olur. Okuldan atıl ya da bu iğrenç şeyi sonlandır. Sana kalmış. :)"

Osman bu aptal duruma iyice sinirlenirken yapmak istediği tek şey bunun yapan şerefsizi bulmaktı. Onu bulmak ve tehditlerine pişman etmekti.

Bunun dışında Sinan'a ne söyleyebileceğini hiç bilmiyordu. Anlatabileceği kimse yoktu, her zaman olduğu gibi yalnız başına çözmeliydi.

•••

Şimdi

Osman kızıp bağırmanın dışında Sinan'dan böyle bir darbe beklemediği için şaşırmıştı. Yana dönmüş başını kaldırıp Sinan'a bakarken onun gözlerinde sadece öfke görüyordu.

Yakınlardakiler bir anda onlara dönerken bu olayın büyümesini istemiyordu. Sinan'ın ağzından yanlış şeyler çıkmasını istemiyordu.

Eda ve Işık şokla onlara bakarken Kerem Sinan'ı onun yakalarından ayırmaya çalışmıştı.

Osman, Sinan'ın yakalarındaki ellerine uzanarak dişlerinin arasından konuştu, "Burda olmaz Sinan."

"Ne oluyor oğlum, yine neyi çözemediniz?" diye konuya direkt daldı Eda, onların durup durup bu halde olmasından bıkmıştı.

Sinan onun yakalarını iterek bırakırken Osman arkasındaki banka çarpmıştı. Eda'yı duymazdan gelerek konuştu. "Nerede olur Osman? Söyle burda olmazsa nerede olur?" Sesini yükseltmeye başladığında artık iyice gerilmişti Osman.

"Sinan." Uyarıcı bir tonda konuşsada onu dinlemeyeceğini biliyordu.

Sinan gözlerine ulaşmayan kısa bir gülüş sergiledikten sonra tekrar Osman'a baktı. "Osman," dedi onu taklit ederek. "Aptal mıyım ben? Anlamıyor muyum benden bir şeyler saklamak için yaptığını?" Osman'dan bir cevap gelmeyince gülerek devam etti. "Hayır, asıl aptal olan sensin. Ama madem birlikte çözmek yerine yalnız olmayı tercih ediyorsun," Eliyle omzuna hafifçe vurdu, "bundan sonra kime yakın olursan ol ama bana uzak ol."

Sinan arkasına bakmadan giderken Osman sinirliydi. Kendine sinirliydi çünkü bunu istediği halde neden bu kadar kırılmış hissettiğine anlam veremiyordu.

"Bir bok anladıysam siksinler ama sormayacağım bir şey. Sonra ben kötü oluyorum."

Eda kafasını salladı, "Aynen." Osman'a dönerek devam etti, "Ama bence bazı şeyleri anlatman lazım Osman."

Işık ise hiçbir şey söylemeden Sinan'ın peşinden gitmeye başladı.

"Anlatacak bir şey yok." Sinirle konuştuğunda Osman da onların yanından ayrıldı.

"Hiçte anlatacak bir şeyi olmayan birine benzemiyorsun."

Osman biraz doğrularak Eda'ya baktı. "Anlayacak biri kalmadığını düşünüyorumdur belki."

Gözlerini devirdi, "Neden böyle düşünüyorsun peki?"

"Biliyorum çünkü Eda, biliyorum benim gibi olmayan anlayamaz."

Eda güldü, "Farklı olduğumu nereden biliyorsun?"

Osman cevap vermek yerine omzunu silkti. Yine de içinde bir yerlerde Eda'ya anlatmak için çırpınan bir şey vardı.

"Osman, Sinan'ın sabah söylediklerinden yola çıkarak söylüyorum; sanırım sen herkesi aptal sanıyorsun."

Osman ona döndü, "Ne demek bu?"

"Bazı şeyler sandığın kadar gizli değil demek. Sinan'la aranızda dönen şeylerin normalden daha duygusal olduğunu fark edebiliyorum demek."

Osman şimdiye kadar kimseye belli etmediğini düşündüğünden şaşkınlıkla Eda'ya bakıyordu. Onun çok rahat bir şekilde her şeyi anlamasını beklemiyordu bu yüzden ona bakmaya devam ederken sadece "Ne?" diyebildi.

Eda offlayarak önüne döndü. "Farkettim işte uzatma. Ayrıca seni anlayabilirim Osman. Çünkü farklı değiliz." Osman bir şaşkınlık daha yaşarken konuşamamıştı.

Eda tekrar ona döndü, "Yani sen de aşıksın ve sanırım ben de aşığım. Sonuçta kime aşık olduğumuz önemli değil, değil mi? Aşık olmamız önemli."

"Eda-"

"Sen beni boşver de anlat hadi, belli ki Sinan'la çözememişsiniz."

"Eda diğerleri biliyor mu?"

Eda kafasını iki yana salladı, "Sanmıyorum. Ben de emin olmadan bir şey söylemek istemedim."

Osman ne hissettiğini bilmiyordu ama şu an Eda'ya minnet duyduğunu biliyordu.

"Bakma öyle, kaç kere daha diyeceğim oğlum anlatsana." Sahte bir kızgınlıkla konuştu Eda.

"Sinan'la çözemedik değil, Sinan'la çözmek istemedim. Sanırım farketmeyeceğini sandım ama o da bunu anladı işte."

"Neden peki, ayrıca konu ne?"

Osman Eda'ya Sinan'ın bilmediği not ve fotoğrafın kısa bir özetini geçtikten sonra Eda konuşmayınca devam etti, "Ne düşündüm bilmiyorum, korkmasını istemedim sanırım. Ama asıl korkak benim. Ona yansıtmadan çözmek istemiştim ama ipleri daha büyük bir düğüm haline getirmekten başka bir işe yaramadı."

Eda kafasını salladı, "Kusura bakma da, harbi malsın. Söyleseydin belki şu an her şey yolundaydı."

Osman kafasını eğerek kısık bir sesle konuştu, "Biliyorum."

Eda onu böyle görünce elini omzunu sıkarak destek verdiğini göstermeye çalıştı, "Tamam üzülme, hallederiz." Osman ona bakınca devam etti. "Peki senin durumundan başka kimsenin haberi var mı? Babanın falan."

Kafasını iki yana sallayarak konuştu, "Her şey bir anda olana kadar benim bile haberim yoktu."

Eda gülümsedi, nedensizce bu itiraf ona çok tatlı gelmişti. Osman da ona baktığında burukça gülümsedi.

selam herkese, bölüm nasıl oldu bilmiyorum umarım beğenmişsinizdir. kısa oldu biraz üzgünüm ama bunun ve bu kadar geç gelmesinin bir nedeni var, maalesef kötü bir neden. beklemediğim bir anda başımıza gerçekten kötü bir olay geldi neredeyse atlattık sayılır ama yine de çok iyi hissetmiyorum. kusura bakmayın. kafam dağılıyor en azından yazarken, bu yüzden arayı bu kadar çok uzatmam. hoşçakalın.

 𝙯𝙖𝙖𝙛𝙡𝙖𝙧  / 𝘴𝘪𝘯𝘮𝘢𝘯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin