44.Bölüm

221 21 32
                                    


~Yazar'dan~

Olayların gelişimine akıl erişmekte sıkıntı çeker gibiydi, herkes anlamaya çalışıyor ama harabe yığınında takılıp kalmaktan bir adım ileri gidilmiyordu.

Kaybetmek, yada kaybetmenin eşiğinde olmak nasıl bir acıydı?
Tarifi var mıydı, ya da teselesi, açıklaması var mıydı?

Ellerinden kayıp kaçıncı gidişiydi, sevdiği kadına kaçıncı ulaşamayışı, kaybedişi, geç kalmışlığı, yetişemeyişiydi  Evran'ın!

Yüreği acı ile sıkılmaktan, kendi kendini parçalamaktan geri ye eser kalmış mıydı?
Yetiştim  demişti oysa ki bu defa, ama...

Ama yine olmamıştı değil mi, belki de bu defa son  yetişemeyişiydi. Son gidişiydi sevdiği kadının...


Ellerinde olan Kawa ölümün eşiğindeydi, canı pahasına korumaya çalıştığı kadının ondan saniyeler içinde vazgeçişine  akıl sır erdiremiyordu.

Yaralanması bir yana, Evran'ın öfkeli, kendini kontrol edemeyen hışmına uğramıştı. Lavin e tekrar yetişemediği ve şuan nerde olduğunu bile bilmeyip peşinden gidemediği için öfkesi nirvanaya çoktan ulaşmıştı.  Yaralı adamı  konuşturmak için Gökay abisinin ellerinden güçlükle almıştı.

O esna da Barın'a gelen telefonla hızla ordan uzaklaşmasını kimse fark edememişti bile.

Evran kendini daha fazla tutamadan  tekrar yeni bir hamle yapmak için hareket edecekti ki Gökay önüne geçti.

"Zaten bir kaç nefesi kaldı, müsade et gereken birşey varsa öğrenelim ağabey!"
Evran sağ elini öfkeden saçlarından geçirdi  daha sonra burnunun kemerini sıkarak, gözlerini kapatıp başını yere eğdi.

Bir kaç saniye ardından, soğuk ve boğuk çıkan sesi geldi.
"Ikiletmeden konuştur!"

Gökay başını, aşağı yukarı doğru olumlu anlamada salladı.

Yerde ki adama yaklaştı;
"Her hangi bir soru sormadan anlat, anlaşılan o ki değersiz, kullanılan birisin. Seninle olan işi bitmiş ki seni geri de düşünmeden bırakmış!" Devam edecekti ki yerde acıdan kıvranan adamdan can alıcı bir cümle geldi Kawa'dan.

"Senin gibi değil mi, tıpkı seninle işinin bittiği gibi değil mi!"
Gökay'ın  soluğu kesilir gibi oldu, kendini tutması imkansız gibi bir radedeydi.

Yine de içinden 'sabır, ablam için sabır' dedi.

Yerde ki adam aptal biri değildi, zaten kaybetmişti. Karşısında ki adamların ellerindeydi canı, farkındaydı.

Giderken onların canını gerçeklerle daha fazla yakayım  ne sakıncası var ki dedi ve acı ile inlese  de kendini yakında ki duvara güçlükle yasladı ve konuştu güçlükle.

"Bundan bir kaç yıl öncesine kadar işe  ihtiyacı olan, gerçekten kötü durumda olduğunu düşündüğüm bir kadın geldi. Genç, utangaç, naif, kırılgan ve çekingen gibiydi.

Ilk görüşte güzelliğinden etkilenmediğimi  söylersem yalan olur, kısa bir süre içinde de diyaloğundan kalbinin güzelliğine aşık oldum. Yada olmayıp, gözümde canlandırdığım güzelliğe.." konuşması acıdan nefes nefeseydi.

Evran ve Gökay onu kıpırdamadan dinliyordu, her ne kadar içlerinde volkanlar patlasa da dinliyorlardı...

"Bir kaç defa ağladığını  gördüm, nedenini sorduğumda benim meselem diye geçiştirdi. Hal böyle olunca ister istemez hem üzüldüğümden hemde içimde oluşan meraktan üstüne gittim konunun.

LAVİNİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin