Bölüm 1

927 13 4
                                    


17 Mayıs 1999'da öğle saatlerinde Adana Doğumevi'nde kara kuru bir bebek olarak doğdum. O zamanlar Adana'da yaşıyoruz. Hayatla olan mücadelem doğar doğmaz başlıyor. Doğum sarılığı geçiriyorum, bu yüzden bütün kanım iki kere değişiyor. İkinci kez değişince her şeye hazırlıklı olun demiş doktor ben daha hiçbir şeye hazır değilken. Kanın verilebilmesi için vücut sıcaklığında olması gerekiyormuş,  bu yaşımda öğrendim bunu. Annem sancılandığında babama kimse ulaşamamış, uyuyormuş. Defalarca aramalarına rağmen uyanmamış bizimki. Ben doğduktan birkaç saat sonra gelmiş hastaneye. O yüzden sağ olsun tanımadığım akrabalardan olan bir abi kanımı kolunun altına sıkıştırıp  turlamış hastaneyi. Perşembeden pazara kadar kuvözde kalmışım ama sıkı sıkı tutunmuşum hayata. Çok çirkin bir bebekmişim. Şimdilerde fotoğraflarımı eşe dosta göstermeye, story atmaya utanıyorum. 1 yaşıma kadar kıt kanaat geçinmişiz, yaşıma geldiğimde de babam işsiz kalmış annem ikinciye hamile. İşin kötü yanı ne sigorta var ne yeşil kart ne de elde avuçta para. 23 Ekim 2001 günü annemin sancıları şiddetle artıyor panikle evimize yakın olan dayımın eşine haber gönderiyor onlarda koşup geliyorlar. Hastaneye verilecek para olmadığı için tanıdık bir ebenin yolunu tutuyorlar. Gidiyorlar ki ebe evde yok kapı duvar. Hemen annemi alıp yengemin kardeşinin evine götürüyorlar. Ebeyi de bulup oraya getiriyorlar. Böylelikle başkasının evinde, perişan bir şekilde 4.5 kiloluk tosuncuğumuz Muhammet Ali katılıyor aramıza. Annem evde hazırlattığı bir bohçayı bir de 20 lira gibi bir rakamı tutuşturuyor ebenin eline, anlatıyor durumu. Kiminin parası kiminin duası...

2002 yılının sonuna kadar oradan buradan gelen para, erzak, ikinci el kıyafetlerle idare ediyoruz. Babam hala işsiz ve sorumsuz. İş aramıyor da yani. Ben üç yaşındayken annemle babam böyle olmayacak diyerek ayrılma kararı alıyorlar.

Anne tarafından büyükler hayatta, baba tarafından dedem hayatta değil. Herkeste olduğu gibi bizimkilerde de anne tarafı babayı, baba tarafı anneyi sevmiyor. Torunlara gelince babaannede sıkıntı yok da, anneannem istemiyor bizi, babamı sevmediği için. Ama dedem çok düşkündü bana, nasıl oldu da anneannemi dinledi bilmiyorum. Sormadım, sorsam da şuan zaten yaşından dolayı adımı bile hatırlamakta güçlük çekiyor. Ben 4, kardeşim 2 yaşındayken babaannemin yanına veriyorlar. Ortada iki çocuk, sorumsuz bir baba ve çaresiz bir anne. Boşanma davası görülürken babam hakim karşısında duygusal bir konuşma yapıp ''Seviyorum karımı, düzeleceğim.'' deyince boşamamış adam tabii nerden bilsin. Bunun üzerine annem babama şart koşmuş. Herkesten uzak, sıfırdan bir hayat istemiş. Bizimki de tası tarağı toplayıp gidiyor hemen İstanbul'a iş aramaya. Sağ ol baba, sağ ol da neden İstanbul? Başka şehir yok muydu be? İki sene İstanbul'da kalıyor babam, düzen kurmaya çalışıyor güya. Annemi ve bizi alamıyor yanına sözde hazır düzene gelebilmemiz için. Yedi yaşıma kadar babaannem büyütüyor ben ve kardeşimi. Babaannem çok titrerdi üzerimize, çok severdi bizi. Ne kadar severse sevsin de bir anne bir baba olmuyor ne yazık ki. Aile hasretiyle kavruluyoruz o yaşımızda, olması gerekenle yani. 

Elveda ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin