Bölüm 25: Kurtuluş

173 8 0
                                    


Şimdi ben ne yapacaktım? Doğru muydu gerçekten habersiz oldukları? Bilmiyorlarsa bunca yıl hiç mi fark etmediler? Hiç mi denk gelmediler? Bundan sonra gerçekten ne yapacak, neye inanacaktım? Kafamda milyonlarca soru vardı. Zaman zaman ağlarken kendimden geçiyor, başım dönüyor, gözüm kararıyor ama kendimi topluyordum. Geceye kadar ağladım, çıkmadım odadan. Kimse de uğramadı, yalnız kalmak istediğimi anlamış olmalılardı. Bir süre sonra uyuyakalmışım. Gece uyandığımda annem bana sarılmış uyuyordu. Kendimi ilk defa yalnız hissetmemenin hissiyle ağzımı elimle kapatıp tekrar ağladım. Bu duygu güven duygusu olmalıydı. Ailemden yana çok uzun zaman sonra ilk defa tadıyordum. Hislerimin doğru olup olmadığını da tam olarak bilmiyor, onlara inanmakta güçlük çekiyordum. Çok korkuyordum bundan ama eğer bir daha Meşter'le görüşürlerse bildiklerinin göstergesi olacak ve yine bir savaş içinde olacaktım. Görüştüler... Telefonla konuşurken onları dinledim annem görmeden. Ama sandığım gibi değil annem küfürler, hakaretler saydırıyor ona nefretini kusuyordu. Asıl şimdi neye yanmalıydım? Yıllarca onca kini boşuna beslemiş, boşuna acı çektirmiştim. Bunun hesabını nasıl vereceğim ben? Yaptıklarım hafife alınır şeyler değildi, her biri diğerinden ağırdı. Utandım, kendimden iğrendim. Ve en önemlisi yıllarca anne babamın bildiğini sanıp susmuş, kendimi bir oyun içinde hissetmiştim. Allah kahretsin!.. Sonra düşündüm, ulan dedim. Ulan bir gün bile mi görmediniz bana dokunurken? Koskoca dokuz yıl. Onca uzun zaman boyunca inanmış ve kabul etmiş olduğum bir şey vardı. Hani annenin annen olduğu gerçeği vardır ya başkası gelse anne diyemezsin çünkü doğduğundan beri gördüğün kabul ettiğin odur. Bu da öyle bir şeydi tenime işlemiş bir ben gibi. Bu benim için aşılması çok çok zor olsa da kendimi onların yerine koymayı denemeye çalışıyordum. O beni söküp atmaya çalışıyordum. Güvenmişler. İnsanın abisinin oğlundan, yeğeninden, canından ciğerinden böyle bir şeyi beklemesi kendilerince hainlik olurdu. Beklemedikleri hainlikle karşı karşıya olmaları da ayrı dava. Kafam karmakarışıktı. İçim daha çok yanıyordu. Tek sevineceğim olay, onun bir daha yüzünü görmeyecek olmamdı. Aynaya baktığımda vücudumda iğrenç ellerinin izlerini, yüzümde zorla öptüğü yerleri görüyordum. O anlar birer birer gözümün önüne geliyor anlık bir refleks ile gözlerimi kapatıyor kendimi geri çekiyordum. Ne yaparsam yapayım bundan kurtulamayacağıma inanıyordum. Asla geçmeyecekti o izler. Acım günden güne büyüyecek, kendimi kirli hissedecektim. Biri bana yaklaşsa onu görecek, hatta hiç evlenmeyecektim. Allah kahretsin! Yaşananları öğrendikleri günün ertesinde, annem beni Üsküdar Belediyesi'ne bağlı bir psikoloğa götürmüştü. Ben hala kendimde değildim, üzerimdeki şoku atlatamıyordum. Psikolog kadındı. İlk önce annemle konuşmak istediğini söyledi. Çok sessizdi ve annemin içeride dediklerini duyabiliyordum. Meşter'in beni taciz ettiğini ağlaya ağlaya anlattı. Ve ekledi. "Kendimi affedemiyorum, rüya olması için kendimi tokatlıyorum ama değil. Feyza'ya ilk başta inanmadık daha doğrusu kabul edemedik ama öğrendiğimiz günün gecesi rüya görüyordu sayıklamasına uyandım ellerimi sıkı sıkı tutmuş 'Bırakma!' dedi. Orada anladım, benim kızıma nasıl kıydı bu kansız" Canı çok yanıyordu. O içeride ağlıyordu, ben kapının önünde... Annem çıktı ve beni içeri aldılar. Tanıştık, Uzman Psikolog Hafize Albayrak. Nasılsın diye sordu, boğazım düğüm düğümdü. Yalandan iyiyim bile diyemedim. Neler yapıyorsun diye soruyor ama sanki dilim kilitlenmiş konuşmak istiyorum ama konuşamıyorum. Konu yavaş yavaş Meşter'e geldi, anlatmak ister misin dediğinde yine ağzımı açamadan hıçkırıklara boğuldum. Nefes alamıyordum. Parmağımla kapıyı işaret ettim tamam sen bir elini yüzünü yıka öyle konuşalım dedi. Odadan çıkıp lavaboya yüzümü yıkamaya gittim, suyu yüzüme defalarca çarpmıştım yine de kendime gelemiyordum.

Elveda ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin