Bölüm 14

239 6 0
                                    


Bir şey demeden telefonu alıp yanımdan ayrıldı. Oturduğum yerde gözyaşları içinde kaldım. O ana dek içimde dolanlar taşıyordu. O gün de teyzemler Kahramanmaraş'a evlerine dönmek için hazırlanıyordu. Hiç yerimden kalkmamıştım. Bütün sinirim, nefretim yine içime akıyordu. Teyzem ve çocukları ayaklandı vedalaşmak için. Biz gidiyoruz diye seslendiler. Kıpırdamadım yerimden çünkü içimden gelmiyordu. Bir kere, iki kere, üç kere.. Kafamı dahi çevirmedim çünkü çok öfkeliydim, gerçekten içimden gelmiyordu. Yavaş yavaş adımlarla geldi ve topuzumdan tutup zorla ayağa kaldırdı. Ağlıyor ama asla yüzüne bakmıyordum. ''Biz gidiyoruz dedim duymadın mı'' diye bağırdı. Bana ne dedim. O anki refleksle nasıl dediysem ben de çok şaşırdım. Demez olaydım. Ani bir hareketle ayağıma basıp itti. Yere serildim. Vurdu, vurdu, tekmeler savurdu art arda. Eski zaman sandalyeleri vardı odada. Demir iskeletten. Hıncını alamayınca o demir sandalyelerin birini kaptı ben yerden kalkamadan onunla vurmaya devam etti. Belimin ağrısından gövde ve kollarımdaki ağrıyı hissetmiyordum. O sandalyeyi kenara attığı sırada annem girdi içeriye. Teyzemi itip bana sarılmasını beklerken o da vurdu. Abla kardeş ellerine ne geçirdilerse kırdılar üzerimde. Canım çok yanıyor çığlıklarım yankılanıyordu bütün her yerde, sadece kendimi duyabiliyordum. Anneannem de beni ellerinden almak yerine ''Rezil olacağız bırakın'' diye kızıyordu. Kimsenin umurunda değildi benim çektiğim acı. Vurdukları yerde bırakabilecekleri kalıcı hasar ihtimalini bile düşünen yoktu. Çocuk olmama, o bedenin küçük olmasına bile kimse acımıyordu. El alem ne der? El alem bunlara sustuğunuzu bilse ne der? Yediğim dayağa mı yanayım, boş yere yediğime mi, annemin gram acımamasına mı, yoksa anneannemin lafına mı, bilmiyordum. Muhammet'in haykırışları da bir anda benim çığlıklarımla birleşmiş içeriye daldı birden, beni onların elinden almaya çalıştı. Ama bırakmadılar. Az aşağıda oturan dedemin eski eşinden olan teyzemle eniştem koştu çığlığıma. Araya girip kurtardılar beni. Kalakaldım oracıkta, kıpırdayamıyordum. 

Daha vücudumdaki iğnenin bıraktığı morluklar geçmemişken yenileri eklendi. Ve bu zulmün üzerinden bir saat bile geçmemişti. Onlar kahkahalarına kahkaha eklerken ben hala yerimden kalkamamış, canımın acısından gözyaşlarımda bulmuştum teselliyi her zamanki gibi. Sonra aralarında fısıldaşmaya başladılar. Ne dediklerini anlamıyordum. Teyzem tekrar geldi odaya. Biz gidiyoruz dedi. Arkasından yine annem girdi. Zorla özür dilettirdi teyzemden. Hem öldüresiye dayak ye hem de özür dile. Mümkün mü? Bizim ailede sevilmeyen hor görülen yeğen, torunsan mümkün. Başından def edip kurtulman için başka seçenek kalmadıysa mümkün. Bok gibi hissediyordum bırak ölmeyi o an benim hiç var olmamış olmam gerekiyordu. O an dünya üzerinde acının tanımı bendim. Az önceki canavar kadın ısmarlama bir özür sonrası hiçbir şey yokmuş gibi beni öperek vedalaştı. O kadar korkunç bir hisle beraberdim ki kafayı sıyıracak gibi hissediyordum. 'Kimse kendini benim duygularım üzerinden tatmin edemez. Ben o günü hayatım boyunca unutmayacağıma, unutturmayacağıma yemin ettim. Çaresizlik içinde kıvranırken beni iyice çıkmaza sokan o insanı asla unutmayacağım. İşte şimdi, bunları unutmamakla kalmıyorum binlerce gözün şahitliğinde yaşatıyorum. Bu hadsizlik, bu kendini bilmezlik, on beş yaşında anlamının dahi ne olduğunu bilmemesi gereken şeylerle mücadele eden bir çocuğa yapılacak şeyler değildi. Ben bunları hak etmemiştim. O çocuk bunları hak etmemişti.'

Orada iki hafta daha çaresizlik içinde kıvrandıktan sonra İstanbul'a geri döndük. Okulumu yalvar yakar değiştirip Ümraniye Endüstri Meslek Lisesi'ne başladım. Üst sokağımızda Demet adında bir arkadaşım vardı. O da aynı lisede okuyordu. Okula kaydolmaya annemle gittik. Müdür yardımcısı tek bir şartla okula alacağını söyledi. İlayda ve Cansu'yla arkadaş olmayacaksın dedi. Tamam dedim ve sözlü anlaşma imzalandı aramızda. İlk günümdü. Sokağın başında Demet'le buluştuk, okula gittik. Ben müdür yardımcısının yanına sınıfımı ve numaramı öğrenmeye gittim. Demet de kapıya kadar gelmişti. Kapıyı tıklattıktan sonra içeri girdim. Sınıf ve numaramı öğrenip çıkarken, "Bekle." dedi. Kapı ardında Demet'i fark etmiş olacak ki "Listeye Demet'i de ekle. Onunla da görüşmeyeceksin" diye uyardı. Çaresizce "Tamam." dedim. Çıkarken: "Zaten matematik dersinize ben gireceğim. Dediğimin aksini yaparsan seninle uğraşırım ona göre" dedi. Bir şey demeden aceleyle kapıdan çıktım. Demet halen beni bekliyordu. Siz ne yaptınız bu adama deyip söylediklerini söyledim. O esnada kızlar tuvaletine doğru yürüyorduk. Koridorun sonunda iki kız oturuyordu. Biri sarışın diğeri esmer yanlarına doğru yaklaştık. Demet bizi tanıştırdı, sarışın olan İlayda, esmer olan Cansu'ymuş. İlayda ile aynı sınıfa vermiş beni herif. Şimdi bu adama nasıl sövmeyeyim? Madem istemiyorsun ne diye veriyorsun bu kızla beni aynı sınıfa?

Elveda ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin