10 15 dakika kadar daha ağlama krizim devam etti sonra sakinleşince odaya girdim. "Annem anlatsa olur mu" dedim. Evden her kaçtığımda not bıraktığımı söyleyince, yazarak anlatıp anlatamayacağımı sordu. Yazarım dedim. İki gün sonraya randevu verdi ve çıktık. Annem keyfim yerine gelsin diye şebeklik yapıyor, elinde kalan son parayla bir şeyler almaya çalışıyordu. Onun böyle çırpınışı beni hem üzüyor hem de utandırıyordu. Benim için çaba sarf eden, beni gerçekten seven anneme nasıl oldu da onca acıyı çektirmiştim? Ailemin biliyor olmasının yalan olduğunu duymaya o kadar ihtiyacım varmış ki. Eve gelince annemin görmediği her yerde ağlıyordum ister istemez, görürse daha çok üzülürdü. Ertesi gün kalem kağıdı elime alıp bütün yaşadıklarımı, hissettiklerimi yazdım. Randevuya gidince o okudu, ben ağladım. Ne geçmişi geri getirebiliyor ne de her şeyi unutabiliyordum, yapabildiğim tek şey kaybettiğim çocuğun ardından el sallamaktı. Uzun bir süre psikoloğa haftada üç kere gittim. O sordu ben bir sonraki seansa cevaplarımı yazarak anlattım. Yılların getirdiği sessizliği dile aktarmak o kadar zordu ki. Kendi kendime bile sesli söyleyemiyordum. Taciz kelimesini bile kullanamıyordum. İçime çok büyük bir sıkıntı çöküyor, boğazımı sıkıyordu. Fiziksel olarak hissediyordum boğazımdaki o şeyi. Bir şey sorduğunda konuşamadığımda boğazıma gidiyordu ellerim. Anneme, yaşadıklarımın büyük bir travma olduğunu, içinden çıkmam için elinden geleni yapacağını söylemiş. Benimle çok ilgilendi sağ olsun. Haftalarca Meşter'i şikayet etmem gerektiğini, ceza alınca çok rahatlayacağımı söyledi ama yıllarca benden uzak durması için Allah'a yalvardığım insanla bir kere daha yüz yüze gelecek gücüm yoktu. Bunu kaldıracak durumda değildim, olayın şoku hala üzerimdeydi. Ölmek istediğimi her gittiğimde dile getirdim, her gece sabaha gözümü açmamak için dua ederek uyudum. Bir sabaha daha gözlerimi açmış olmak, benim için uyanmış olmak değildi. Zulüm işte bu, buydu. Psikoloğumun da önerisiyle psikiyatriye başladım. İlaçlar veriyordu beni düzeltebileceğine, beynime hükmedeceğine inanamadığım için içmek istemiyordum. Annem durumuma çok üzülüyor, o da benden gizli gizli ağlıyor, çaktırmamaya çalışıyordu. Hangisine veya neye üzüldüğümü ben de bilmiyordum artık. Anneme mi, o iğrenç varlığın anne babama attığı "Biliyorlar..." iftirasına inanmış olmama mı, yoksa kendime mi?.. Sanırım daha fazlasına...
Bir ay içinde irademin yettiği kadarıyla kendimi toparlamaya çalışmıştım ki, o sırada bir sıkıntıya daha merhaba dedik. Evimizin yıkım kararı olduğunu ve en yakın zamanda evi boşaltmamız gerektiğini öğrendik. Annemin omuzlarına bir yük daha binmişti. Son parasını da benim için, yatılı Kur'an kursuna vermişti. Biriktirdiği bir miktar para vardı ve ben belki iyi gelir diye hepsini oraya yatırdı. Aktiviteleri çok fazla bir kurstu, bu yüzden biraz pahalıydı. Bir ay içinde kurs başlayacaktı ve bir an önce ev bakmamız lazımdı. Annemle iş çıkışında buluşuyor, sokak sokak ev arıyorduk. Emlakçılara sorduğumuzda 1+1, içi leş gibi eve bile o dönemin parasıyla 750 800 lira kira istiyorlardı. Annem pes edip bir kaldırıma oturdu, hıçkırıklara boğuldu. Hem yeni eve verecek parası yoktu hem de ev bulamamıştık. Yine birkaç gün sonra iş çıkışı buluştuk, üç saat ev aradıktan sonra netice alamayınca yorulup dönmeye karar verdik. Eve gitmek için bilmediğimiz bir sokakta yolumuzu ararken bir binanın bodrum katında boş bir daire annemin gözüne takıldı. Camdan içeri baktı, hiçbir şey yoktu... Ama üzerinde de ne kiralık ne de satılık yazısı vardı. Hadi anne, dedim. "Burası zindan gibi olur boşsa da bakmayalım." Daha önce hiç bodrum katta oturmadık bende bir ön yargı vardı. O sırada karşı binadan bir teyze seslendi, annemle sohbet ettiler. Annem durumu anlattı. Ev iki saat önce boşalmış, kiracı yeni çıkmış. Evin sahibi yan apartmanda oturuyormuş. "Fatoş Abla" diye seslendiler ama bakan olmadı. Annem gidip zillerine bastı. Nihayet orta yaş üstü bir abla, elinde anahtarla aşağı indi. O da evin yeni boşaltıldığını ilk defa bizimle birlikte içeri gireceğini söyledi. Eve girdik ve içeriyi gördüğümde olumsuz düşüncelerim ansızın değişiverdi. Odalar çok güzeldi. Duvarları, duvar kağıdıyla kaplanmış tertemiz bir evdi. Çok şaşırmıştım. Tek sıkıntısı doğalgaz sobası ve 1+1 olmasıydı. Konu kiraya geldiğinde biz 800 900 lira fiyat düşünürken, çıkan kiracının aylık 600 lira ödediğini duyunca içimizde bir umut oluştu. Ev sahibi kadın, biraz muhabbetten sonra annemi cana yakın bulduğunu ve tekrar tekrar onu sevdiğini söyledi. Kiranın uygun olması için eşiyle konuşacağını ama evin ortak mülkiyet olduğunu söyleyince üzüldük. Evin diğer sahibinin de kira bedelini onaylaması gerekiyordu. Oradan ayrılırken annem kadının numarasını aldı. Yolda konuşa konuşa ilerliyorduk. Annem, apartmanın temiz aile apartmanı olduğunu evin de gayet hoş ve temiz olduğunu düşünüyordu. Biraz da olsa morali yerine gelmişti. Kira da fazla yüksek olmayınca çok umutlandık. Benim kursa gitmeme iki gün kalmıştı. Parası ödendiği için mecbur gitmeliydim. Benim gideceğim günden üç gün sonra da annem kirayı konuşmaya gidecekti. Büyük bir heyecanla hazırlık yaptım ve annemle kursa doğru yol aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elveda Çocuk
Kurgu OlmayanBurada anlatılanlar tamamen hayatımı anlatmaktadır, kurgu yoktur. Çocuklukta maruz kalınan psikolojik olarak etki yaratacak olayları içermektedir. Sizin için ağır olduğunu, etkileneceğinizi düşünüyorsanız okumamalısınız. Son olarak ''Hayat h...