"Sen bunu yapmak istediğine emin misin?"
"Evet, zaten bu yüzden bardağı kırmıştım."
Dedi ve merdivenlerden çıktı. Bir süre sonra da kapı zilinin sesi apartmanda yankılandı. Özge, evlerine gittiğinde Eftelya'nın bardağını kırmış, şimdi de yenisini götürüyordu.
Özge, zili çalıp birkaç saniye bekledi. Eftelya üstünde mavi bir tişört, altında gri bir ev şortu, yüzünde hafif şaşkın bir ifadeyle kapıyı açtı.
"Aaa, hoşgeldin. Gel içeriye. Sen şu anket yapan kızlardandın, değil mi?"
Özge içeriye girdi.
"Ben sana kırdığım bardak için yeni bardak aldım. Kusura bakma uzun zaman oldu, getiremedim."
Eftelya'nın yüzünde bu sefer gerçekten bir şaşkınlık vardı.
"Gerçekten gerek yoktu, bir bardaktı sadece. Çok teşekkür ederim. İsmin neydi bu arada?"
"Özge ben, senin adın Efsalya mıydı?"
"Eftelya."
Özge içinden kıs kıs güldü. Bilerek yanlış söylemişti, çok net hatırlaması tuhaf kaçabilirdi çünkü. İçinden kalması için dua ederek, "Ben kalkayım artık." dedi.
Eftelya'da tam da Özge'nin istediği gibi kalması için ısrar etmiş, birer kahve yapmıştı. Kahvelerini içip havadan sudan konuşurlarken Emel, Eftelya'nın kapısını çalmıştı bile. Bunu özellikle ayarlamışlardı. Emel girdikten sonra Metehan mesaj atacak, Eftelya'nın ağzından laf alacaklardı.
"Aaa! Emel sen mi geldin? Gel, hoşgeldin. Misafirim de var, tanışırsınız."
Emel içinden kıs kıs gülüyordu.
"Özge! Senin ne işin var burada? Arkadaş mısın sen Eftelya'yla?"
"Yeni tanıştık. Ne büyük tesadüf değil mi?"
"Evet" gerçekten de öyle."
Artık ikisi de kahkaha atmamak için zor duruyorlardı. Bu sırada Eftelya, Emel için de kahve yapmıştı, içi boş bir muhabbet döndürüyorlardı. Özge ve Emel, Metehan için heyecanlılardı. Bu sırada Eftelya'nın telefonuna bir bildirim geldi.
Metehan: Lacivert-gri mi yoksa koyu yeşil- gri mi?
Eftelya: Lacivert-gri. Neden?
Metehan: Gri pantolon giyeceğim ama gömleğin rengine karar veremedim.
Eftelya: Bir yere mi gideceksin?
Metehan: Merak mı ettin? :)
Eftelya: Yo.
Emel kiminle konuştuğunu sordu, sanki bilmiyormuş gibi.
Eftelya: Arkadaşlarımlayım, çıkmam lazım.
Metehan: Tamam, konuşuruz sonra.
"Senin bana adını söylemediğin çocuk var ya, o."
"Bayağı konuşuyorsunuz herhalde."
"Yani, arada sırada."
"Hoşlandın mı ondan, hım?"
"Görmediğim birinden nasıl hoşlanabilirim, Allah aşkına?"
Özge merakla sordu. "Ne oluyor?"
Emel ve Eftelya ona kısaca anlattılar.
"Gerçekten yüz yüze tanışsak belki hoşlanabilirim ondan. Ama böyle nereye kadar canım. Emel, eğer ona söylemeyeceğine söz verirsen, onun adını bana söylemediğin gibi, size bir şey söyleceğim."
"Söz, vallahi söylemeyeceğim."
"Aslında, anonim mesaj olaylarına kitaplarda görüp hep özenmiştim. Bu gizemli tavırlar falan hoşuma gidiyor alttan alttan. Ama bir yandan da onu yakından tanımak istiyorum. Yüzünü görmek, adını söylemek istiyorum. Tabiki ondan hoşlandığımı iddia etmiyorum ama tanısam hoşlanırım gibi. Keşke o gece yüzüne dikkatli baksaydım, sinirden gözüm dönmüştü. Hiçbir özelliğini hatırlamıyorum."
Emel "Sen güzel bir kızsın, o da yakışıklı bir çocuk. Çok yakışırsınız."
Emel ve Özge, o gün bayağı bir oturdular Eftelya'nın evinde. Özge onlara Çetin'i anlattı. Eftelya'yla aralarında iyi bir arkadaşlık gelişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızı
Teen Fiction"Beni şu saatte buraya getirdiğine inanamıyorum! Derdin ne lan senin?" Çetin hala söylenirken ben tişortümü çıkarmıştım bile. Burası denizdeki 2 koca kayanın arasında kalan yerdi. Gündüz çok kalabalık olduğu için akşam gelmiştik. Ne var yani? Tam...