"Bu nasıl sence?"
Elindeki kırmızı, dantelli sutyeni elinde salladı Çetin.
"Çek şunu andaval, iç çamaşırı mı alacağız kıza doğum gününde?"
"Ne kızı yahu, ben bizim için bakıyorum. Allah Allah ya. Ciddi misin, yoksa şaka mı yapıyorsun onu anlamaya çalışıyorum."
"Ne şakası? Asıl sen şaka mı yapıyorsun? Ahu kafanda paralar o sutyeni. Ayrıca bana doğru kaldırma şunu, millet bana mesaj veriyorsun zannedecek."
"Mal, sutyen değil bu, dışa giyiliyor. Garip bir adı vardı, hatırlayamadım."
Özge gözlerini devirerek "Büstiyer." dedi.
Yüzümü kırıştırdım. "Ahu'nun sutyene benzeyen bir şeyle dışarıya çıkacağını zannetmiyorum."
"Ahu büstiyer giyiyor. Ama rengi ve dantelleri böyle bir şeyi giymez. Senin zevkine Çetin ya. Hayır kalitesiz, kumaşı da çirkin bir de. Yoksa kırmızı, dantelli, çirkin kumaşlı büstiyer giyen kızlara mı bakıyorsun
Çetin sen?.."Özge söylenmeye devam ederek uzaklaştı. Çetin de elindekini koymuş, başka şeylere bakıyordu.
Dışarıya çıkmıştık, şimdi de Ahu'ya doğum günü hediyesi bakıyorduk. Ama daha birimiz bile bir şey alamamıştık.
Deniz Kızı: Sıkıntıdan patlıyorum.
Deniz Kızı: Eğlendir beni.
Metehan: Bu ahlaksız bir teklif mi?
Deniz Kızı: Meraklısı.
Gülerek rafları karıştırmaya devam ettim.
Metehan: Arkadaşıma doğum günü hediyesi arıyoruz. Hiçbir şey bulamadık ama.
Deniz Kızı: Kiminle?
Metehan: Sana muhallebi yapan kuzenim ve getiren arkadaşımla.
"Sırıta sırıta kiminle konuşuyorsun bakalım? Dur tahmin edeyim. Eftelya!"
Özge'ye bakıp göz kırptım.
"Doğru tahmin."
"Selam söyle yengeme."
Metehan: Kuzenimin yengesine selamı varmış.
Deniz Kızı: Eee, bana niye söylüyorsun?
Metehan: Yengesi sen olduğun için.
Deniz Kızı: Acıktın herhalde. Engel çekiyor senin canın, belli.
Metehan: Kesinlikle tokum. :)
Bu arada Ahu'nun doğum gününü Eftelya'ya söylediğim için Emel'e mesaj attım.
Metehan: Ahu'nun doğum günü için Bursa'ya gideceğiz ve doğum günü için alışveriş yaptığımızı söyledim. Tabii ki adını söylemedim.
Metehan: İnstagramdan Ahu'ya doğum günü hediyesi atacak olursan Eftelya'dan gizler misin? Ahu'yu görmüştü ya Özge'yleyken, şüphelenir. Araştırırsa öğrenir.
Emel: Tamam gizlerim ben.
Metehan: Teşekkür ederim.
Emel: Ne demek.
Bu sırada o kıyafet mağazasından çıkıp bir hediyelik eşya dükkanına gelmiştik. Birkaç biblo hoşuma gitse de hiçbiri içime sinmedi. Bu doğum gününde Ahu'ya özel bir şey almak istiyordum, bu yüzden bu dükkanda da bir şey bulamamıştım. Sadece ben değil, Özge ve Çetin de bir şey alamamıştı.
Elimizde sadece biblolarla çıktık. Bu gezdiğimiz kaçıncı dükkandı? Tam pes edip eve gidecekken sergi alanına benzeyen ama mağaza olan bir yer fark ettik. Merakla içeriye girdik.
El sanatları yapıyorlardı. Küçük heykelcikler yapanlar, porselenciler, ressamlar, dikiş-nakışçılar, ahşap oymacıları... Her türlü şey vardı. Burada aradığımızı bulabilirdik.Her yeri dolaştık. Bu sırada Çetin bir porselen el aynası almıştı. Gerçekten de güzeldi. Önünde aynanın etrafında ve sapının köşelerinde açık pembe gül desenleri vardı. Arkasında siyah, süslü bir yazıyla 'Ahu' yazıyordu. Yine etrafı güllerle çevriliydi.
Özge ise el yapımı, gerçekten Ahu'yu andıran bir heykelcik almıştı. Sarı saçlı gözleri yeşildi; üstünde mavi bir elbise vardı. Etek uçlarından renki boncuklar sallanıyordu heykelciğin.
Ben de ressama Ahu'ya bir fotoğrafımızı vermiştim. Daha doğrusu Wattsapp'tan atmıştım. Yarın gelip alabileceğimi söyledi.
Fotoğrafta Asu, ben, Çetin, Özge ve ailelerimiz birlikte pikniğe gitmiştik. O zamanlar Özgeler burada yaşıyordu, Emine teyze ve Mehmet amca daha ayrılmamışlardı. Ben 7, Ahu 5 yaşındaydı. Biz birbirimize sıkıca sarılmıştık. Kameraya doğru şımarık bir biçimde, dişlerimizi gösterek sırıtıyorduk. Fotoğrafı Mehmet amca çekmişti. Arka plan ise evlere şenlikti.
Çetin bize doğru koşuyordu. Yüzü net değildi ama ağzı kocaman açıktı ve gülüyordu. Babam çok ciddi bir şekilde mangalla uğraşıyordu. Asu hamakta uyuyordu ve kendisi gözükmüyordu. Emine teyze salatayla uğraşıyordu. Özge teyzemin kucağındaydı, eniştem de onu güldüyordu.Her zaman en sevdiğimiz fotoğraf bu olmuştu. Çünkü Ahu her zaman en çok küçüklük fotoğraflarını severdi. Bana hiç bunu söylemese bile her zaman bilirdim. Hayatındaki gerçekten her şeyinin tam olduğu dönem orada kalmıştı. Birkaç video, birkaç fotoğraf karesi arkasında kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızı
Novela Juvenil"Beni şu saatte buraya getirdiğine inanamıyorum! Derdin ne lan senin?" Çetin hala söylenirken ben tişortümü çıkarmıştım bile. Burası denizdeki 2 koca kayanın arasında kalan yerdi. Gündüz çok kalabalık olduğu için akşam gelmiştik. Ne var yani? Tam...