1.4 ✨

2.8K 343 59
                                    

Ayh ne kaldı iftara ölcem birazdan

<<<<<<

"Bahtiyar bir bak kardeşim?" dedim ilgi ister gibi.

"Ne var lan?" diyerek sonunda kafasını telefondan kaldırmıştı.

"Şöyle alıcı gözüyle bir süz bakayım beni yakışıklı olmuş muyum." diyerek etrafımda dönüp garip garip pozlar verdim.

"Alıcı gözüyle süzmeyeyim bence, yanarız."

Yüzüne doğru tükürdüm.

"Bir daha dön bakayım." dediğinde bir tur daha döndüm.

"Göremedim, tekrar." Bacağımı öne doğru uzatıp bir tekme savurmaya çalıştım. Kaçmıştı tabiki de.

"Hayırdır sen niye süslendin böyle?" diye sordu gerçekten ilgisini yönelterek.

"Kayınvalidem ve kayınpederim ile tanışmaya gidiyorum." Mal mal yüzüme baktığında açıklama gereği duydum. "Bilge'ye gidiyorum, akşam yemeğine çağırmış ailesi tanışmak için."

"Yuh, ne çabuk?"

"Aynen çok hızlı gidiyoruz, sen takım elbise bakmaya başla düğün için."

"Eee senin kız olduğunu anlarlarsa toptan sıçtın."

"Sonunu düşünen kahraman olamaz demişler."

Bana bakıp, "Salak." dedikten sonra odasına gitti. Bahtiyar'ın arabasını alacaktım giderken ama onun bundan haberi yoktu. Anahtar her zamanki yerindeydi. Aynada son kez kendimi kontrol edip evden çıktım. Otoparktaki arabayı bulup sürücü koltuğuna geçtim. Bahtiyar'ın zürafa boyuna nazaran kısacık kalan boyuma göre koltuğu ayarlamaya çalışmam uzun sürmüştü.

Arada sırada yol boş olduğunda Bahtiyar acıyıp sürmeme izin veriyordu, onun dışında İstanbul'da araba sürmeme asla izin vermiyordu. Bir bildiği olduğunu düşünüyordum ama açıkçası umurumda değildi.

Evden olabildiğince erken çıkmıştım ve navigasyonu Bilge'nin attığı konuma göre ayarlamıştım. Arkada hafif bir müzik çalıyordu dikkatim dağılmasın diye sesini çok açmamıştım. Sakin sakin yoluma giderken telefonun çalmasını duydum ve ekranda yazan Bahtsız yazısını gördüm.

Bahtiyar ağzıma nasıl sıçtı adlı parça. Oynat bakalım.

Telefonu açıp arabanın hoparlörüne verdim, sesi de biraz açtım.

"LAN AMCIK ARABAMI GERİ GETİR ÇABUK!" Yani bu yazılsaydı eminim ki büyük harflerle yazılırdı. Sesinin desibeli kulağımı çınlatmıştı.

"Kardeşim olmuyor ama böyle. Dün senin bugün benim yarın yine senin. Aramızda lafı mı olur bir arabanın?"

"Sokarım senin kardeşine. Çıldırtma beni, geri dön ben götürürüm seni."

"Ohooo yolu yarıladım bile hayatta dönmem."

"Döndüğünde sikerek öldürürüm seni."

"Şşşşşt senin terbiyen çok bozuldu. Azıcık benim gibi kibar ol len." Kendi dediğime gülmemeye çalışarak dudağımı ısırdım.

"Döndüğünde göstereceğim ben sana kibarlığı."

"Aloooo, alooo Bahti, kanka sesin gelmiyor. Tünele girdim ben. Alooo."

"Ulan hangi tünele girmiş olabilirsin arabayı yanlışlıkla Marmaray hattına falan mı soktun oç." Söylene söylene telefonu kapattığında keyifle sırıttım. Eh gerisi dönünce düşünürdüm. Belki de dönmezdim. Ömrüm boyunca eve dönmesem ne olurdu ki?

Yaklaşık yediyi on geçe Bilge'nin verdiği adrese varmıştım. Yan yana villalardan oluşan bir siteydi. Doğru eve geldiğimi düşünerek kapıyı çaldım. Bizim yaşlarımızda bir kız kapıyı açtığında şaşkınlıkla yüzüne baktım. Yanlış eve mi geldim lan, kendimden çok emindim halbuki.

"Eee, şey Bilge'yi tanıyor musun ona gelmiştim ama evleri karıştırdım sanırım." Olabildiğince karizmatik ve sempatik bir şekilde sormuştum soruyu. İki özelliği de bir arada bulundurmak yetenek isterdi.

"Sol taraftan ikinci ev." diyerek hem tarif etmiş hem de eliyle göstermişti.

"Teşekkür ederim." deyip gülümsedikten sonra kapıdan ayrıldım.

Yalnız ben eli boş gelmiştim. Bu aklıma yeni dank etmişti. Acaba bir şey alsa mıydım? Ne almalıydım ki?

Kafam karışmış halde zile bastım. Umarım sorun olmazdı.

Bilge kapıyı açtığında rahatladım. Bu sefer doğruydu. Gülümseyerek bana baktığında sıcacık olan içimle karşılık verdim.

"Hoş geldin." diyerek içeri davet etti.

"Hoş buldum, eli boş geldim unutup sorun olacaksa hemen gidip bir şey alayım."

"Yok yok, içeri geç." Elimden tutup çekiştirdi. Sahte sevgililik olayının bahanesiyle gerçekten iyi arkadaş olmuştuk. En azından birbirimize karşı samimiydik.

Peşinden yemek masasına kadar onu takip ettim. Masada oturan adamla kadına bakmamla vücudumdan bir ürperti geçti. Bakışları çok soğuktu.

"Otur, Deniz." diyerek yer gösterdi Bilge. Oturup boğazımı temizledim.

"Biraz geç kaldığım için özür dilerim beklemediğim bir yerde trafik vardı."

Hayır yoktu, fazla oyalanmıştım gelirken. Zaten hiç dakik olamadım hayatım boyunca. Ya çok erken gelirdim ya da geç kalırdım.

Anne sorun değil dercesine gülümsedi. Sakin bir şekilde yemeğe başladık. Umarım aynı sakinlikte geceyi tamamlayabilirdik.

Yemekten sonra salona oturmuştuk ve asıl sorgunun şimdi başlayacağı hissine kapılmıştım. Öyle de oldu.

"Ee Deniz, annen baban iyiler mi? Ne yapıyorlar?" Annesinin sorusuyla bakışlarımı ona yönelttim.

"Evet, iyiler çok şükür. Şu an Antalya'dalar babam işleri toparlamaya çalışıyor annem ona yardım ediyor."

"Ne işi? Sen nerede kalıyorsun burada?"

Teker teker sorun bari.

"Arkadaşımla beraber kalıyorum, aile dostumuzun oğlu." Ne işi sorusuna nasıl yanıt vermem gerektiğini düşündüm. İş durumu karışıktı çünkü.

"Ben uzun süre hastanede yatmak zorunda kaldım, kalbim sebebiyle. Kalp nakli falan derken haliyle elimizde ne varsa hastane masraflarına gitti. O sırada babam otelimizin hisselerini satışa çıkarmıştı ve aile dostumuz satın aldı. Şimdi hisse fiyatları çok artmış olsa da aile dostumuz aldığı fiyattan geri verdi hisseleri. Babam otel işlerini tekrar toparlamaya çalışıyor o yüzden. Daha sonra ikinci bir otel açmayı da düşünüyordu."

Şöyle bir gerçek vardı, biz Bahtiyarlardan daha zengindik. Ama benim hastalığım sebebiyle babam elinde ne var ne yoksa bana destek olabilmek için gözden çıkarmıştı. Şimdi ise iki yıldır tekrar toparlanma sürecindeydi.

Bu süreçte ise Haydar amcanın asla eksilmeyen desteği bizimleydi. Onlar resmen ikinci ailem gibi olmuştu ve ailelerimiz arasındaki dostluk inanılmazdı.

Detaya girmek istemiyordum çünkü araştırırlarsa kız olduğumu öğrenebilirlerdi. Birkaç sorudan sonra kapı çaldığında derin bir nefes verdim. Rahatlama fırsatı bulmuştum sonunda. Kapıyı evde çalışanlardan biri açmaya gittiğinde bakışlarımı yanımda oturan Bilge'ye çevirdim. Dosdoğru gözlerimin içine bakıyordu. Gülümsemeye çalıştığımda dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Gergin olduğumun farkındaydı.

İçeri giren Devran'la kaşlarımı çattım. Bir bu eksikti amına koyayım.

İddia (GirlxGirl)Where stories live. Discover now