Ekşın yapalım dedik
<<<<<
Beni gördüğünde şaşırmasını beklemiştim ama şaşırmamıştı. Sanki bilerek gelmiş gibiydi. Odaya ufacık göz attığımda şaşırmayan diğer kişi Bilge'nin annesiydi. Hayır söveceğim şimdi, olmayacak.
Bilge'nin yüzü anında düşmüştü. Az önce bana gülümseyen kız gitmiş, yerine buz gibi bakışlarıyla Devran'a bakan kız gelmişti. Bu bakışları çekici bulduğum için kendime kızmakla meşguldüm o sırada.
"Misafiriniz mi vardı kusura bakmayın." dedi Bilge'nin ailesine dönerek. Ayol çocuğun çizdiği tabloya bak bambaşka biri gibi duruyor, iyi çocuk rolleri kesiyor.
"Sorun yok oğlum, gel otur." dedi babası da kendini toparlayınca. Oğlum dediğinde Bilge'nin gözleri doldu.
Bir aile, çocuğuna nasıl acı çektirebiliyordu böyle? Hiç mi görmüyorlardı bu kızın yüzünü?
Bilge'yi bu ortamdan alıp çıkarmak, kimsenin bulamayacağı bir yere götürmek istedim. Yapmadığım şebeklikleri yapıp yüzünü güldürmek, o muhteşem kıkırtısını saatlerce dinlemek istedim.
Kaç yıl kalmıştı bunların içinde? Kaç yıl dayanmıştı bu şekilde? Kalbime bir ağrı saplanırken istemsizce elimi göğsüme koyup boğazımdaki yumruyu yutmak istercesine yutkundum.
"Evet Deniz, gelecekte ne yapmak istiyordun?" Konu benim üstüme gelince bakışlarımı karşımdakilere diktim.
"Henüz karar vermedim." diye yanıtladım.
"Üniversite?" diye sordu annesi küçümseyici bir bakışla. Annesin sen, normalde böyle mi olman gerekiyordu? Yani ne bileyim anne yüreği denen şeyden var mıydı acaba?
"Düşünüyorum elbette. Sadece çizeceğim yola henüz karar vermedim vermek için de erken olduğunu düşünüyorum."
"Neredeyse 18 yaşındasınız, erken mi?" Babası da bunu sormuştu.
"Ne olması gerekiyordu?" diye bir soru yönelttim.
"Devran okul biter bitmez işletme okuyacak ve aile şirketinde işe başlayacak. Kendi ayakları üstünde durması gerekiyor çünkü." Annesi Devran'ı överken göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Devran da halinden memnun gülümsüyordu.
"Şirket ve benzeri çalışma alanlarının çocuklara dayatılmaması gerektiği taraftarıyım. Devran elbette bunu kendi isteği ile yapıyor olabilir ama bu yaşına gelene kadar belki istemli, belki istemsiz bunun ona empoze edildiğini düşünüyorum. Çocuklar ebeveynlerin bir kopyası, şirketi devralması gereken bir araç olmamalı. Bizim de bir şirketimiz var, şu an büyümekte olan ve büyüyeceğine inandığım bir şirket. Babam istersem başına geçebileceğimi söyledi, eğer istemezsem ise ne yapmak istiyorsam onu yapmam gerektiğini söyledi. Bu yüzden bende ne yapmak istediğimi düşünüyorum. Çünkü biz paranın ve şirketin önemli olmadığını düşünüyoruz, paranın yetmediği çaresizliği bir kere yaşadık. Umarım ki diğer insanlarda o çaresizliği yaşamadan bunun bilincine varabilir ve şirketin devamlılığını çocuklarına yüklemekten vazgeçerler."
Konuşmamın üstünde ağır bir hava oluştu. Çizdiğimiz iyi çocuk profili buraya kadardı demek ki.
"Ayrıca, aile şirketine geçmeden de kendi ayakları üstünde durabilir bir insan. Hatta bunu ailesinin yardımı ile değil de bir şeylere sıfırdan başlayarak yaparsa dimdik ayakta durur. Aile şirketinin başına geçtiğinde kendi ayakları üstünde durmuyor, ailesinin hazırladığı zeminde dikiliyor sadece. Zemin sallanırsa ne yapacağını şaşırır. Ben zemini sağlam olan kendi hayatımı kurmak istiyorum."
Sessizlik oluştu. Konuşmayı daha devam ettirdim ama sustum, onlara bu kadarı yeterliydi. Bilge'nin gözlerinde gördüğüm hayranlığı es geçtim o sırada, gözlerine dalıp gidebilirdim çünkü.
Ailem bu konuda hiçbir zaman bana baskı yapmamıştı ve zaten yıllarımı hastanede geçirdiğim için canım nasıl isterse davranmama izin veriyorlardı. Elbette biraz uçarı olabilirdim ama hepsi makul boyutlardaydı. Bu son yaptığım erkek olma bahsini saymazsak başımıza bela açacak bir şey yapmamıştım mesela.
Devran'ın yüzü şekilden şekile girmişti. Yüzündeki gülümseme de silinmişti. İyi olduğum bir konu varsa o da laf yarıştırmaktı, karşıdaki kişiye cevabını anında verebilirdim.
Saate baktım, çok geç olmuş bahanesini kullanabilmek için ama o kadar geç değildi. Biraz düşündükten sonra,
"İzniniz olursa Bilge'yi dışarı çıkarabilir miyim? Arkadaşlarım plan yapmıştı fakat reddetmiştim. İzin verirseniz ona gidelim, geç olmadan eve bırakacağımdan emin olabilirsiniz." Hoş umursarlar mı bilmem.
"Gidebilirsiniz." dedi babası. Annesi tam itiraz edecekti ki Bilge yanımdan fırlayıp merdivenlere yönelmişti bile.
"Bilge gelene kadar anlat bakalım, hayatını nasıl kurmayı düşünüyorsun? Bir şeylere başlamak zordur." Nasıl olduysa babasının ilgisini çekmiştim. Neyse, devam o zaman.
"Küçük yatırımlarla başlayarak büyütmeyi düşünüyorum. Elbetteki bu parayı ailemden alıyor olabilirim fakat tamamen benim insiyatifime bırakılmış bir para. Kendi biriktirdiğim. Onu çoğaltmak veya batırmak benim elimde. Hobi olarak dansla uğraşıyorum. Belki bunu işim yaparım ve bir dans okulu açarım. Ya da hobi olarak yapmaya devam ederim ve kendime bir şirket kurarım. Hali hazırda yatırım yaptığım bazı yerler, hisselerimin olduğu bazı şirketler var. Buradan başlayıp belli bir hayat kuracak parayı toplayacağım. Gelecekte ne yapacağımı henüz düşünmemiş olabilirim ama her ne yapacaksam ona hazırlıklı olacağım."
Bilge hazır bir şekilde gelince ayağa kalktım. "Müsadenizle." dedim gülümseyerek.
Bilge'yi alıp evden çıktığımda derin bir nefes bıraktım. Gerginliğim gitmişti ama hala huzursuz hissediyordum. Arabanın kilidini açtığımda Bilge'yle aynı anda kapıları açtık.
Oturur oturmaz iç çektiğimizde birbirimize bakıp kahkaha attık. Arabayı çalıştırdığımda, "Deniz." diyerek mırıldandı.
Bir şey demeden ona baktım. Kucağındaki elleri ile oynuyordu. "Teşekkür ederim."
"Bir şey yapmadım ki." dedim. Gerçekten yaptığımı düşünmüyordum.
"Hayır yaptın, belki bilinçsiz belki bilinçli. Bu yüzden teşekkür ederim ailemin karşısında dimdik durduğun için."
Ona gülümsedim. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
"Bilmem aslında bi program yoktu kaçmak istedim sadece."
"Bildiğim bir kafe var oraya gidelim mi?"
"Olur zaten gerginlikten ne yediğimi anlamadım çok aç hissediyorum."
Yolu tarif etmeye başladı. Bir yandan da bir şeyler anlatıyordu. Gülümseyerek anlattığı şeyi dinliyordum. Dediği sokaktan dönmemle küt diye bir ses gelmesi ve öne doğru savrulmam bir oldu. Emniyet kemeri olsa da kafamı direksiyona vurmuştum. Ve birden etraf karardı. Buyur burdan yak, bayılırken tek düşündüğüm Bahtiyar'ın beni nasıl öldüreceğiydi.
YOU ARE READING
İddia (GirlxGirl)
Short Story"Bahse varım bizim okulda erkek gibi davransa hiç anlaşılmadan 1 sene geçirebilir. 100 lirasına girerim." "100 lira mı? Yaparım ama onun için uğraşmam. Biraz ucuz değil mi sence de?" "Peki ya 100.000 lira?" "Deniz yapabilirim diyor ama birileri kes...