47

4.2K 419 996
                                    

Önceki iki bölümü okumayı unutmayın tm mı, hepsi bağlantılı da

___

"Louis?"

Charles'ın yarı şaşkın, yarı gülerek söylediği bu isim Harry'nin dişlerini sıkıca kenetlemesine neden oldu. Göğüs kafesi öyle hızlı inip kalkıyordu ki, kendisine sakin olması gerektiğini hatırlatması gerekmişti.

Vay efendim, sen misin Louis'nin ismini diyen!

"Şehir dışında olduğunu sanıyordum," dedi Louis. "Beklemiyordum."

"Evet ben..." Anahtarın otomatik kilidine basıp arabayı kilitledikten sonra gülümsedi. "Sınavlar bu sabah bitti, ben de öğleden sonrası için uçak bileti almıştım. Aileme sürpriz yapmak istedim. Buraya yemek yemeye getirdim onları."

Öylesine gülümseyip başını salladı. "İyi yapmışsın. Hoş geldin." Gözlerini Harry'ye çevirdiğinde ne kadar gergin olduğunu fark etti ama pozisyonlarını bozmadığından, onun belindeki elini hafifçe bel kenarına vurup dikkatini üzerine çektiğinde gülümsedi. "Gidelim mi?"

Harry afallamıştı, konuşma yetisini kaybetmiş gibi yalnızca başını sallamak yetindi. Oradan Louis'yi çekip almak istediğinde bir adım atmıştı ki, çocuğun Louis'nin önüne geçmesiyle duraksamıştı.

"Şey... İki hafta kadar buradayım. Bir ara buluşabilir miyiz?"

Harry'nin kaskatı kesildiğini, omuzlarına sardığı kolunun hareketlendiğini hissedebiliyordu. Fakat soğukkanlı bir şekilde, "Hayır," dedi. "Gitmemiz gerek. İyi geceler."

Charles'ın bakışları bu kez Harry'yi buldu, ağır ağır onu süzerek pozisyonlarını inceledi. Sarmaş dolaş olduklarını yeni fark etmiş gibi şaşırmıştı. "Siz..." Gözlerini Louis'ye çevirdiğinde zorlukla gülümsüyordu. "... çok yakın görünüyorsunuz."

Daha fazla bu duruma dayanamayan Harry öne çıkıp, "Sevgilisiyim çünkü," dedi. Louis ne olduğunu anlamadan belinde Harry'nin kolunu, dizleri arkasında da ellerini hissederek afalladı. Ayakları yerden kesildikten hemen sonra kendini Harry'nin kucağında bulduğunda ufak bir çığlık atıp kollarını hızla onun boynuna doladı. "Ve bu ufaklığın uykusu geldi, iyi akşamlar!"

Charles'ın irice açılmış gözlerine ve etraflarındaki bakışlara aldırmadan arabaya doğru ilerlerken Louis de kahkahasına engel olmaya çalışıyor ama başaramıyordu. "Harry!"

"Hmmm?" Kaşlarını kaldırıp muzip bir tavırla ona baktığında Louis başını sağa sola sallamaya başladı. "Şu durumda olduğumuza inanamıyorum!"

Harry'nin sırıtışı yüzünde belirdi. "Onu bunu boşver de, sen bu kadar ağır mıydın ya?"

"Harryyy! Hiç de bile..." Homurdanmak istese de içinde bulundukları an o kadar tuhaf ve komikti ki buna fırsatı olmamış, gülmeye devam ediyordu.

"Olsun, ben seni her türlü seviyorum."

Louis'nin kıkırtıları yavaş yavaş dinerken dudaklarında ufacık bir tebessüm kalmış, Harry'yi hayranlıkla seyrediyordu. Yeşil gözleri sokak lambalarının sarı ışığıyla parlıyor, soğuk havadan kızarmış burnu dudaklarından kaçışan buharla süsleniyordu. "Sana daha önce çok tatlı olduğunu söylemiş miydim hiç?"

"Hmm..." Düşünürmüş gibi alt dudağını büzüp bir gözünü kısarken hâlâ kollarında Louis'yle yürüyordu. "Fazlasıyla! Az önce romantik olduğumu da söyledin, eh, ama öpücüğüme ne biçim öpüyorsun dedin. Alınmalı mıyım?"

"Yoo!" Omuz silkti. "Çok beğenmiştim."

Sırıttı. "Beni öptün çünkü."

Louis de gülüp şapkası üzerinden saçlarını karıştırdı. Arabanın yanına geldikleri zaman Louis'yi dikkatlice yere indirip kapısını açtı. Louis yerine oturmadan önce onu yanaklarından tutup durdurdu, kendisine bakmasını sağladı. Mavi gözleri endişeli bakıyordu şimdi. Harry bundan hiç hoşlanmıyordu.

Angry Mascot | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin