55

4.4K 368 1.2K
                                    

Harry, arabasını park etmiş bir halde karla kaplı kaldırımda hızla yürürken Louis'nin evine ne kadar yaklaşmış olduğunu fark etti. Hava kararmak üzereydi, sokak lambaları yanmış, etraftaki kar kristallerini parlatıyordu.

Louis'nin evinin kapısı açıldı. Bay ve Bayan Tomlinson'un çıktığını fark edince heyecanla adımlarını hızlandırdı. Fakat birden, kapılarının önüne geldiğinde hızını alamayarak buz tabakaya bastı ve ayakları havalanırken birkaç saniye sonunda kendini, Bayan Tomlinson'un çığlığı eşliğinde sırt üstü uzanmış halde buldu.

Acıyla suratı buruştuğunda Bayan Tomlinson korkuyla "Tanrım, Mark!" diye dürttü kocasını. "Bu Harry! Louis'mizin arkadaşı. Koş yardım et, hadi!"

Bay Tomlinson yere düşen genç oğlanın kalkmasında yardım ederken Harry de sırıtmaya çalışarak durumu kurtarmak için uğraşıyordu. "Hehe... Sağolun efendim, çok kibarsınız."

Sonunda kalktığında üzerindeki karları silkelemeye çalışıp kendisine anlamaz halde bakan anne ve babaya dönerek kocaman sırıttı. "Selam!"

"İyi misin oğlum?" dedi Jay hayretle. "Çok kötü düştün."

"Yok iyiyim, bana bir şey olmaz." Dirseğini verandanın buzlu korkuluğuna yaslamak isteyip kayınca, eline koluna hakim olmaya çalışarak gülmeye devam etti. "Vaay, nereye böyle? Çok şık görünüyorsunuz!"

Jay hemen yumuşayıp eşinin koluna girdiğinde, Mark hâlâ anlamaz bir suratla Harry'yi seyrediyordu. "Bugün evlilik yıldönümümüz. Louis de sağolsun bizim için yer ayırmış bir restoranda. Oraya gideceğiz."

Harry iç çekip "Ne şahane bir haber bu!" diye kollarını açtı. "Tebrik ediyorum sizi, gerçekten harika bir çiftsiniz!"

Jay kıkırdayıp teşekkür ettiğinde, "Louis'nin nereden arkadaşısın?" diye sordu Mark. Sesi öyle otoriter çıkmıştı ki Jay onu dürtmek; Harry de boğazını temizleyip ciddiyete bürünmek zorunda kalmıştı.

"Şey... Takımdan arkadaşıyım efendim."

Mark, onu bir süre baştan aşağı süzüp dudaklarını büzdü. "Bayağı uzun boylusun."

"Çok sık basketbol oynarım efendim, ondan herhalde." Adamın memnuniyet dolu bakışlarını fark edince bir an için göğsü kabarmıştı. "Ayrıca takım kaptanıyım," dediğinde, Mark'ın şaşkınlıkla güldüğünü fark ederek gülümsedi.

"Bu işte oldukça başarılı olmalısın."

"Mütevazı olmak isterdim ama cidden iyiyim Bay Tomlinson, ayrıca Louis de maskot olarak çok iyi iş çıkarıyor." Bunu neden söylediğini bilmiyordu ama bir an için nefesini tutup, "Gerçekten harika bir evlat yetiştirdiniz," demekten kendini alamadı. İkisinin gülümsediğini görünce bakışlarını kaçırdı.

"Louis bizim için gerçekten çok değerli ve ona bunu hissettirmek için çabalıyoruz." Mark, bir elini onun omzuna atıp tek gözünü kıstı. "Kötü birine benzemiyorsun. Gözüm tuttu seni evlat."

İçinde kocaman bir heyecan hissederek, "Teşekkür ederim efendim," dedi.

"Sâhi," dedi Jay. "Buraya neden geldiğini soramadım, bir sıkıntı yok değil mi?"

"Yok, hayır. Louis'yle takılacaktık biraz."

"Bundan hiç söz etmedi bana. Ama ben yine de haber vereyim, duşa girecekti, girmeden önce seni karşılasın."

Hızla içeriye girip gözden kayboldu. Mark'la birkaç şey konuştuktan sonra Jay, ardından şaşkınca takip eden Louis'yle kapıya doğru geliyordu. Harry'nin suratı gülüşüyle aydınlanırken Louis'nin gözleri daha fazla açılmıştı. Bu akşam beklediği kimse yoktu ki!

Angry Mascot | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin