74🏀

3.3K 320 911
                                    

"Ooo... WILD BEARS!"

Wild Bears takımı, ellerini havaya kaldırıp destek olurcasına omuzlarını pat patladılar. Takım kaptanı Harry, Koç'u dinlemek üzere takımıyla birlikte onun etrafında halkaya dâhil oldu. Maç başlamak üzereyken salonda müthiş bir kalabalık hâkimdi, boş yer yoktu.

Maç süresi 40 dakika sürecekti. Eğer beraberlik olursa peşinden beş dakika daha ekleme yapılabilecek, her takımdan beşer kişilik toplam on kişi sahada olacaktı. Maç süreleri çeyrekler halinde 10'ar dakikalık sürelerde gerçekleşecek ve bu sürede toplam 4 adet mola olacaktı.

Takımda oynayanların ayarlanması çoktan yapılmıştı, şimdi sadece sakin olunması gerekiyordu. Aralarında öyle büyük heyecan vardı ki, Enes dikkatlerinin dağılmaması için Koç Brown'a Osmanlı marşlarından biri çalınacak mı diye sormaya çekiniyordu!

"Evvet bayanlar ve baylar, Wild Bears ve Dragon Warriors takımlarının karşılaşmasını izlemek için hazır mıyııız?"

Alkışlar, umursamazlıklar, eh, biraz da ter ve mısır kokusu.

Louis, içinde terlemeyi umursamadığı ve çoktan alışmış olduğu ayı kostümüyle seyircilerin arasında dolanıyor, maça başlama süresinde dev ekranda kendisi varken kiminin kulağına dokunup kaçıyor, kimini elindeki tüyle gıdıklayarak insanların eğlenmesini sağlıyordu. Fakat bir gözü sürekli Harry'deydi. Onun ne kadar heyecanlı olduğunu, arada bir başını kaldırıp, Harry'nin ekrana bakarken gülümsediğini fark ederek mutlu oluyor ve onun adına gururlu hissediyordu.

Yaklaşık beş dakika sonunda maç başladığında herkes merakla maça odaklanmıştı. Ön koltuklarda oturan kız arkadaşı ve ellerini heyecanla kalbi üzerine yerleştirmiş olan Gözde de maçı (bizzat Enes'i), annesi ve babası onu seyrediyor, Harry'nin annesi hop oturup hop kalkıyor, babası ise heyecan hissetmez bir halde kollarını bağlayarak sakince maçı seyrediyordu. Zayn'in ailesi, Liam'ın ve Arthur'un ailesi de şu an sahada oynayan oğullarını gururla seyrediyorlardı.

On dakikalık maçın ardından bir dakikalık mola için hızla yerlerine oturdular. Su taşıyıcısı Myles hızla onlara su yetiştirmeye çalışıyordu.

"Louis," dedi Bayan Tomlinson, yanına gelmiş oğluna. Louis başlığını hafifçe kaldırıp ona baktı. "Harry'nin yüzündeki hırsı görüyor musun?"

Bir an için Harry'ye baktı ve altında yatan o hırsın neden olduğunu bilerek, Bay Styles'ın despot suratına kısa bir bakış atıp annesine döndü. "Bunu da nereden çıkardın anne?"

Gözlerini kısıp dudak büzdü. "Bu bakışı nerede görsem tanırım. Babanla sevgiliyken yüksek lisansını tamamlamak için çalıştığı o potansiyel var suratında. Evlendikten sonra da doktorası için böyle çırpınıyordu. Ah o güzel ama acılı geçen eski günler! Evlenemeyeceğiz diye çok korkmuştum, annem Mark'la evlenmeme karşı çıkıyordu seni oyalıyor diye," diyerek iç çekti.

Mark eşine tuhaf bir bakış attıktan sonra Jay de konudan uzaklaştığını fark ederek başını silkeledi. "Ay, demek istediğim Harry'de gördüğüm bu hırsın kazanma hırsından daha fazlası olduğuna eminim."

Louis başlığı kapamadan önce derin bir nefesle mırıldandı. "Bir bilsen..."

Maç yeniden başladığında aynı oyuncular yine sahadaydı. Top Harry'nin bir sağ bir sol elinde geziniyor, karşı takımın sert tavırlarına rağmen usulca aralardan sıyrılıyordu. Hızına yetişen kişi sayısı karşı takımın kaptanından başka biri değildi. İkisi arasındaki çekişme çok farklıydı.

Harry, karşı potadan uzak olmasına rağmen durup, önünün açık olmaması yüzünden parmak ucunda zıpladı ve topu hızla potaya gönderdi. Salonda oluşan anlık sessizlikle birlikte topun aniden fileden girmesiyle, seyirciler coşkuyla alkışlamaya başladı.

Angry Mascot | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin