29. Bölüm: "Bırakmaz, o beni bırakmaz!"

126 13 0
                                    

29. Bölüm:
  "Lütfen, beni bırakma!"

2 Gün Sonra:

Ben, annem, Musa ve Melihcan taksideydik. Kimse konuşmuyordu. "Abi, bak yine gel! Çok sevdim ben seni. Vallahi, Sera'dan daha çok özleyeceğim seni." Sessizliği Musa bozmuştu. Annemin yanımızda olduğunu unutmuş gibiydi. Telaşla Musa'ya dönüp öksürme numarası yaptım. "Öhöm, öhöm!" Anlamış gibi bakıyordu. Telaşla konuşmaya başladı. "Yani..siz daha iyi anlaşıyorsunuz ya, o yüzden söyledim. Yanlış anlaşılmasın." Hafifçe gülümseyip Melihcan'a döndüm. Beni izliyordu. Hafifçe bana yaklaşıp fısıldamaya başladı. "Seni çok özledim."
"Hala yanımdasın." dedim gülümseyerek. "Olsun, ben seni yanındayken de çok özlüyorum." Hafifçe kıkırdadığım sırada araba durmuştu yavaşça arabadan inip otogara doğru ilerlemeye başladım. Annem yavaşça Melihcan'a dönüp konuşmaya başladı. "Neden uçuşunu iptal ettin oğlum? Uçakla gidecektin sen."
"Havalar bozuk olduğu için uçuşlar iptal oldu Esma Teyzeciğim. O yüzden otobüsle gideyim dedim."
"Anladım."
"Keşke siz gelmeseydiniz Esma Teyzeciğim. Zahmet oldu." Evet ya! Annem niye geldi ki? Rahatça ağlayamıyorum.
"Ne zahmeti oğlum? Seni uğurlamak istiyorum."
"Teşekkür ederim."

Biraz sonra otobüsün önündeydik. Melihcan, bavulunu otobüse yerleştirip yanımıza geri dönmüştü. Önce anneme sarıldı.
"Herşey için teşekkür ederim Esma Teyzeciğim."
"Ne demek, oğlum. Tekrar bekleriz, özletme fazla." Yavaşça annemden uzaklaşıp Musa'ya sarıldı.
"İyi ki varsın kardeşim. Sera sana emanet haberin olsun. Sana da teşekkür ederim."
"Ben teşekkür ederim kardeşim. Sen iyi ki varsın. Merak etme Sera'mız bana emanet."
"Sera'mız değil. Neyse boşver." Musa'dan da uzaklaşıp yanıma geldi. Yavaşça bana sarılıp kulağıma fısıldadı. "Seni çok seviyorum güzellik. Kendine çok dikkat et. Aklım sende kalmasın."
"Sende kendine çok dikkat et." dediğim sırada gözümden iki damla yaşın aktığını hissettim. Melihcan yavaşça benden uzaklaşıp gözyaşımı sildi. "Üzülmeni istemiyorum. Tekrar geleceğim. Söz."
Yavaşça otobüse binip gitti. Onu izlerken daha fazla ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Birkaç saat sonra evdeydim. Odamda oturuyordum, Melihcan'a mesaj atıyordum ama cevap vermiyordu. İnterneti açıktı ama çevrimiçi değildi. Büyük ihtimalle uyuyordu. Daha fazla dayanamayıp aramaya başladım. Telefonu çalıyordu ama cevap vermiyordu. Kapatıp ikinci kez aradığımda telefonu açmıştı. Heyecanla konuşmaya başladım. "Alo? Aşkım neden mesajlarıma cevap vermiyorsun?" dediğim sırada bir kadın konuşmaya başladı. "Merhaba efendim. Melihcan Erdem'in yakını mısınız?"
"E-evet sevgilisiyim. S-siz kimsiniz?"
"Ben hemşireyim. Melihcan şu anda hastanede. Bir otobüs kazası geçirmiş."
"N-ne!? Durumu nasıl? Hangi hastanedesiniz? Nasıl oldu bu ya? Çocuk az önce çok iyiydi."
"Dedim ya, kaza olmuş. Melihcan da otobüsün içindeymiş. Şu anda yoğun bakımda ve şehir hastanesindeyiz."
Hızla telefonu kapatıp odamdan çıktım. Koşarak evden çıktım, annem arkamdan koşarken ben Musa'yı arıyordum.
"Alo?"
"M-musa, b-ben..."
"Sera? Sen ağlıyor musun? Ne oldu?"
"Melihcan, hastanedeymiş. Ben hastaneye gidiyorum. Lütfen sen de gel."
"N-ne!? T-tamam. Hangi hastane?"
"Şehir hastanesi."
Hızla telefonu kapatıp yoldan geçen bir taksiyi durdurdum. Arkamdan annem de taksiye bindiği sırada ben taksiciye dönüp konuşmaya başladım. "Şehir hastanesine gidiyoruz amca!" Annem telaşla bana bakıyordu. "Kızım!? Ne hastanesi?"
"Anne!? Melihcan..."
"Ağlama kızım, ne oldu Melihcan'a?"
"Otobüs kaza yapmış anne?"
"Nee!?"

...

Birkaç dakika sonra hastanedeydik. Melihcan hala yoğun bakımdaydı. Koridorda O'nu bekliyorduk. Biliyordum oradan çıkıp yanıma gelecekti. Birkaç saat sonra koridorda Esra Teyze'nin sesini duydum, hastaneye gelmişti. "Melihcan! Oğlum! O nerede? Durumu nasıl?" Hızla oturduğum yerden kalkıp Esra Teyze'ye sarıldım. "Sera? Kızım, Melihcan nasıl?"
"Bilmiyorum, Allah kahretsin bilmiyorum! Hiçbir şey söylemiyorlar. Allah benim belamı versin. Hepsi benim yüzümden." Ağlayarak bağırdığım sırada Esra Teyze bana bakıp konuşmaya başladı. "Senin ne suçun var kızım? Melihcan seni seviyor. Kaza olmuş, ama benim oğlum güçlüdür. Çıkacak buradan."
Kadın kendi acısını unutmuş beni sakinleştiriyor ya!
"O beni görmeye geldi buraya, gelmemeliydi. Hepsi benim suçum. Allah benim belamı versin!" dediğim sırada yoğun bakım kapısı açıldı ve bir doktor yanımıza geldi. "Melihcan Erdem'in yakınları siz misiniz?"
Telaşla konuşmaya başladım. "E-evet biziz! Melihcan'ın neyi var?" Doktor hüzünle yüzümüze bakıp konuşmaya başladı. "Üzgünüm, Melihcan pek iyi değil. Herşeye hazırlıklı olmanızı istiyorum."

Durdu! Kalbim durdu. Yere çöktüm, neredeydim, burada ne işim vardı? Hiçbirşey hatırlamıyordum.

Gözlerimi açtığımda bir yatakta yatıyordum. Burası hastaneydi. Kolumda bir serum vardı. Hızla serumu çıkarıp ayağa kalktım. "Kızım! Sera! Kalmamalısın!"
"Anne! Melihcan nasıl?"
"Kızım, yapma!"
"Anne! Melihcan nasıl dedim sana?"
Cevap vermiyordu. Annem bana cevap vermiyordu. Birşey olmuştu. Hızla odadan çıkıp yoğun bakım katına çıktım. "Musa? Melihcan nasıl? Ne oluyor?"
"Sera? Sen neden çıktın oradan?"
"Melihcan nasıl diyorum?"
"Şey.."
"Ney? Musa söylesene ne oldu?"
"Durumu daha çok kötüleşti. Eğer gerekli kanı bulamazsak..."
"Bulamazsak ne?"
"Çok geç olabilir Sera!" dedi gözünden bir yaş akarken. Musa ağlıyordu. Esra Teyze ağlıyordu. Annem ağlıyordu. Ben şoktaydım. Ne demek 'geç olabilir'? Birden bire yere oturup konuşmaya başladım. "Bırakmaz. O beni bırakmaz! Bırakamaz! Söz vermişti bana. Bırakamaz."
"Kızım gel, şuraya otur. AB+ kan bulunursa herşey iyi olacak."
"Ne? AB+ mi?"
"Evet."
"Benim kanım!" dedim heyecanla. "Benim kanım AB+ benim kanımı alsınlar."

Birkaç dakika sonra kanımı aldılar. Sonra tekrar yoğun bakım salonunun kapısına gittik. Orada oturup onu bekledim. Birkaç saniye sonra doktor tekrar geldi. "İşe yaradı, kan uydu. Biraz sonra kendine gelecek. Ama yoğun bakımdan çıkaramayız."
"Peki görebilir miyim?" dedim heyecanla.
"Olmaz!"
"Lütfen! Sadece beş dakika. Söz veriyorum fazla kalmayacağım. Sadece beş dakika."
Doktor yüzüme bakıp biraz düşündükten sonra konuşmaya başladı. "Sadece iki dakika. Fazla kalamazsın."
"Tamam! Kabul!" dedim heyecanla. Sonra bir hemşire bana değişik kıyafetler giydirip Melihcan'ın yanına götürdü.

O kadar güzel bir yüzü vardı ki, onu böyle görmek zoruma gidiyordu. Elini tutup ağlayarak konuşmaya başladım. "Sevgilim, lütfen beni bırakma. Lütfen! Seni çok seviyorum. Gece Ay'sız olmaz. Güneş Ay'sız olmaz. Ben sensiz olmam. Lütfen bırakma beni."
Sonra çıktım oradan. Camdan izledim onu.

...

Ertesi gün tekrar camdan izledim onu. Birkaç saat öylece durdum. Sonra doktor geldi yanımıza ve konuşmaya başladı. "Melihcan'ı birkaç dakika sonra normal odaya alacağız."
Heyecanla doktora dönüp konuşmaya başladım. "Peki neden uyanmıyor hala?"
"Aslında bir saat önce normal bir uykuya girdi. Yani biraz sonra kendi isteğiyle uyanacak. Siz merak etmeyin."
Doktor yanımızdan uzaklaştığında birkaç hemşire Melihcan'ın yanına girdi. Onu oradan çıkarıp normal odaya aldılar.

Biraz sonra hepimiz Melihcan'ın yanındaydık. Yavaşça gözlerini açıp bize döndü. "Anne?"
"Buradayım oğlum, buradayım."
"Neden ağlıyorsunuz Sera?"
"Çünkü uyandın Melihcan." dedim heyecanla. Anlamıyordu. Ona ne olduğunu unutmuş gibiydi. "Esma Teyze, Musa? Siz de mi ağlıyorsunuz?"
"İyisin değil mi?" dedim heyecanla elini tutarken. "İyiyim aşkım." Annemin yanında bana "Aşkım" demişti. Ama umurumda değildi artık. Sadece onun iyi olmasını istiyordum.

Sevebilir mi dokunamadan, bir âşık?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin