28. Bölüm:
İlluminati.Biraz sonra karakoldaydık. 45 yaşlarında bir polis bize çakmak ile ilgili sorular soruyordu. "Peki, siz gidebilirsiniz. Eğer bir gelişme olursa sizi de haberdar ederiz."
"Peki efendim. İyi günler."Karakoldan çıkıp piknik yaptığımız tepeye geri döndük. Eşyalarımızı tekrar yerleştirip oturduk. Biraz sonra yaptığım kekin tadına baktık. Melihcan ve Musa sigaralarını içerken ben de çilekli süt içiyordum. "Birşeyler yapalım ya! Canım sıkılıyor." dediğim sırada Melihcan ve Musa büyük bir kahkaha attı. Ne dedim ben yine? Bunlar da herşeye gülüyor! Musa gülmeyi kesip bana döndüğünde merakla yüzüne bakıyordum. "Ne gibi şeyler?" Off!? Yine başladık.
"Musa? Sen ne gibi şeyler yapmamızı istiyorsun anlamıyorum ki! Söyle de yapalım işte." dediğim sırada Musa büyük bir kahkaha attı. Ama, Melihcan gülmek yerine bana dönüp konuşmaya başladı. "Şşş! Sakın bir daha böyle birşey söyleme Sera! Özellikle Musa'ya hiç söyleme!" Şaşkınlıkla Melihcan'a dönüp konuşmaya başladım. "Ya o zaman ne demek istediğinizi söyleyin. Anlamıyorum!" Musa sırıtarak yüzüme bakıyordu. "Söylesene Melihcan!" dedi bir anda. Melihcan sinirle Musa'ya dönüp konuşmaya başladı. "Terbiyesiz misin oğlum ya? Karşındaki bir kız. Ve o kız benim sevgilim!" Musa bir anda büyük bir kahkaha atıp konuşmaya başladı. "Oğlum söyleyemediğin şeyi nasıl yapacaksın sen?"
"Belki ben yapmayı düşünmüyorum. Halla halla!" Bir anda sinirle Musa'ya döndüm. "Ya söylesenize!" Musa gülerek bana bakıyordu. Bir anda konuşmaya başladı. "Şimdi diyelim ki sen ve Melihcan evlendiniz."
"Ee?"
"Evlendiğiniz gün ne yapacaksınız?"
"Ne!? Terbiyesiz! Musa, iğrenç bir insansın. Sadece bil istedim!" Hızla ayağa kalkıp yürümeye başladım. "Dolaşacağım biraz. İsterseniz siz de gelin." Musa ve Melihcan ayağa kalktığı sırada ben de biraz önce çakmağı bulduğumuz yere doğru ilerliyordum. Bir anda karşıma çıkan şeyle bağırmaya başladım. "Musa!? Melihcan!? Koşun!"
"Ne!? Ne oldu Sera?"
"Şuna baksana!" dediğim sırada onlara yeri gösteriyordum. Melihcan yere bakıp telaşla konuşmaya başladı. "İlluminati işareti. Bu az önce burada değildi! Hem bunu ne ara çizdiler?"
"Biri bizimle oyun oynuyor abi."
"Saçmalama Musa! Niye bizimle oyun oynasınlar? Hem kim yapar bunu?" dedim bir anda Melihcan telefonuyla uğraşırken.
"Kimi arayacaksın?"
"Az önce konuştuğumuz komiseri."Biraz sonra tekrar karakoldaydık. "Çakmağı bulduğunuz yerle aynı yer olduğuna emin misiniz?"
"Evet, efendim. Eminiz."
"Çakmağı bulduğunuz zaman orada bu işaret yoktu yani?"
"Evet." Melihcan ve Murat Komiser konuşurken bir anda masadaki telefon çaldı. Murat Komiser hızla telefonu açıp konuşmaya başladı. "Evet, ben Başkomiser Murat Başaran. Evet. Tabi, dinliyorum. Evet, onlar da burada. Peki efendim. İyi günler." dediği sırada gülerek bize döndü. "Sizin gizem çözüldü gençler."
"Nasıl?"
"Bu çakmak sahte altından yapılmış bi çakmak, ve bu çakmağın sahibi oyuncu. Bir film de İlluminati için çalışan bir ajanı oynuyor bu adam. Bu çakmağı da ormanda gördüğünüz o işareti film için hazırlamışlar. Çekimlerden dolayı kimseyi ormana almıyorlarmış siz nasıl girdiniz ormana?"
"Normal, yürüyerek girdik. Etrafta kimse yoktu zaten. Madem çekim vardı biz neden görmedik?"
"Çekimlere iki saat ara verilmiş."
"Peki, biz çakmağı bulduğumuzda o işaret yoktu. Ama sonradan yapılmış bu nasıl oldu?"
"Örevli siz karakola geldiğiniz zaman gidip işareti çizmiştir. Siz geri dönmeden önce de çıkmış olmalı."
"Anladım. İyi o zaman biz çıkalım. Size iyi günler."
"İyi günler gençler!"Karakoldan çıkıp arabaya binmiştik. Musa gülmekten konuşamıyordu.
"Musa! Abi, sus artık. Sera!? Bunu nasıl sustururuz?"
"Bilmiyorum ki. Ya neye gülüyorsun bu kadar?" dediğim sırada sakinleşmiş gibiydi. Bana dönüp konuşmaya başladı. "Ahaha! Sadece bir filmmiş! Ahaha! İnanmıyorum ya! Ahaha!"
"Buna mı gülüyordun yani?"
"Ahaha! Evet!"
"Tamam lan! Sus artık. Atacam şimdi seni aşağıya."
"Ahaha!"
"Oğlum sussana lan!"
"Ahaha! Abi, susamıyorum ki! Ahaha!"...
Biraz sonra beni evime bırakmışlardı. Odamda oturmuş, dizi izliyordum. Birden bire telefonuma gelen mesajla ayağa kalkop telefonumu aldım.
*Kimden: Musa'm / Sera, benim anahtarım sende mi kaldı?*
Ne anahtarı ya? Bana hiç anahtar vermemişti ki! Hızla yazmaya başladım.
*Kime: Musa'm / Sen bana hiç anahtar vermedin Musa! Anahtarını mı kaybettin?*
Çevrimiçi...Yazıyor...
"Evet! Ama iyi ki annemler evdeymiş. Şimdi evdeyim. Anahtarımı düşürmüş olmalıyım. Gidip arayacağım."
"Tepeye mi gideceksin bu saatte? Farkında mısın saat 22.56 tek başına gitme bari."
"Bir arkadaşımla giderim. Sana yazarım. İyi geceler."
"İyi geceler. Dikkat et."
Çevrimiçi...Yazıyor...
"Tamam."Biraz sonra yatağıma uzanıp şarkı dinlemeye başladım. "Omuzumda başın eksik..." diyordu şarkı. Bu bizim şarkımızdı, Melihcan ve benim. Bir anda bir mesaj geldi.
*Kimden: Musa'm / Anahtarımı bulduk, şimdi eve gidiyorum merak etme sen.*
*Kime: Musa'm / Tamam.*"Elimde elin eksik..."diyordu şarkı. Şarkımızı dinleyerek uykuya dalmıştım.
_______________________________
Yazarın görüşü:Beğendiğinizi umuyorum. Teşekkür ederim. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevebilir mi dokunamadan, bir âşık?
ChickLit/ HİKAYE DEĞİŞTİRİLMEDEN DÜZENLENECEKTİR! / Mesafelerin Aşkı..! "Seslerimiz konuşur birbirleriyle..." "Ay ve Güneş'in aşkı..!" Bu hikaye imkansız bir aşkın hikayesiydi. Bu hikaye Ay ve Güneş'in aşkını anlatan hikayeydi. Bu aşk, Ay ve Güneş'in aşk...