Az sonra o ıssız yerden uzaklaşmış,eve varmıştık. Yol boyunca Bartu,Ecrini neden bu ıssız yere getirdiğini sorup durmuştu.Selim de her defasında getirecek başka yer olmadığı cevabını vermekten sıkılmamıştı.
Eve girdiğimizde doğruca odalarımıza gitmiştik.Bir duş alıp rahatlayacak,konuşacaktık.
Saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra alnımda oluşan yaraya küçük bir yara bandı yapıştırdım ve Bartu'nun odasına doğru gittim.
Yaraları çoktu,pansuman yapılması gerekiyordu ve herhalde duştan çıkmıştır düşüncesiyle odasına girerken onu üstsüz görmeyi hiç beklemiyordum.Saçlarında birikmiş sular çıplak göğsünden akıp giderken gözlerimi kaçırdım.
"Şey..ben pansuman yapmak için gelmiştim de."
"Gerek yok!" diye bir ikazda bulunduğunda omuzlarımı düşürdüm.
"Ama yaralarını sarmam gerek." diye konuştum,aslında kalbinde açtığım yarayı sarmam gerektiğini bilerek.
"Süveyda,beni en çok ne üzer biliyor musun?" dediğinde sessiz kalmıştım.
"Değer verdiklerimin bana ihanet etmesi." diye tamamladı kendi cümlesini.
"Üzülmeyi bırakalım,şu an benim üzülmem umurumda değil bile!Ya size bir şey olsaydı?"