♠Reenkarne♣

469 60 57
                                    

Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata.

Birhan Keskin

*****

Sen yıllar önce öldün!

Sabaha karşı uyuya kalmadan düşündüğüm tek cümle buydu, kafamdaki sorular beynimi tahta kurusu gibi kemirirken baş ağrım bana hiç yardımcı olmuyordu. Uyuduğum bir saatlik uykudan olsa gerek gözlerimin akı yanıyordu, uykuya zor dalıyor uzun süre uyuyamıyordum. Kabuslarım peşimi bırakmazken o bir saatlik uykumda azap çekiyor kan ter içinde uyanıyordum. Terleyen ensemi kaşıdım ve yataktan doğruldum, bana verdikleri oda sakin renklere ev sahipliği yapıyordu. Diğer odaları bilmiyordum ama sanırım en güzel odayı kapmış olmalıydım. Tavanda cam vardı, sabaha kadar yıldızları izlemiştim.

Gözlerimin altı çökmüş olmalıydı, her kırpmamda gözlerimin akına batan iğneler vardı sanki

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerimin altı çökmüş olmalıydı, her kırpmamda gözlerimin akına batan iğneler vardı sanki. Gözlerimi ovuşturup ayağa kalktım, dün yatmadan önce Buğlem ve Ülkü bolca kıyafet getirip dolabıma dizmişlerdi. Onlara ne kadar minnettar olduğumu bilemezlerdi, samimiyetleri başımı döndürüyor bana inanılmaz haz veriyordu.

Ter içinde kalmam beni kaşındırıyordu, dolabın rafına konan havlularımı alıp odamdaki duşa attım kendimi. Sıcak suyu açtığımda ısınmasını bekledim, yeni bir hayat vardı önümde. Herşeyi değiştirmek mümkün müydü? Elimi suyun altına tutarak ısındığına emin oldum, saçlarımdaki siyah lastik tokayı çıkarıp bornozun cebine attım. Suyun altına girdiğimde boynuma çarpan damlalar canımı yakıyordu, yaranın derin olması iyileşme süresini uzatsada ilk acısı yoktu. Islanan turuncu saçlarım ruh gibi beyaz tenimde salındı, kuyruk sokumumun biraz altında biten saçlarım belime yapışıyor ve suyun etkisiyle dağılıyordu. Duvara monte edilmiş raftan mor kutulu şampuanı aldım, saçlarıma döktüğüm şampuandan yükselen lavanta kokusu başımı döndürürken derin derin ciğerlerime çekip hapsettim kokusunu.

Köpürtüğüm saçlarıma masaj yaparak duruladım, su yüreğimin kirli topraklarını yıkayıp vaftiz etmek ister gibi dövüyordu bedenimi. Kafamdaki soruları sormam gerekirdi, içten içe çürümektense gerçeği bilmek istiyordum. Dün o son cümleden sonra kulaklarım basınçtan uğuldamaya başlamıştı, kimseye tek bir kelime etmeden odama çekilmiştim. Suyu kapatıp üzerime bornozumu geçirdim, kafamı öne eğerek saçlarımı sıkarak suyunu akıttım. Başıma doladığım havludan çıkan turuncu taneler leke gibi beyaz havluya dağılmıştı. Odaya geçtiğimde dolabı açtım, lacivert eşofman altıyla beyaz tişörtü çıkarıp giydiğimde rahatlamayla yatağa oturdum. Saçlarımdan çıkardığım havluyu dizlerime örttüm. Saçlarımı tararken gözlerim öylece beyaz duvara daldı, yüzüme yerleşen gülümsemeye mâni olamıyordum. Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum, deli gibi koşturmak. Özgürdüm, ruhumu tarumar eden yaralarımı sarmak için bir şansım vardı.

Taradığım saçlarımı başka bir havluyla ıslaklığını aldım,  tepede topuz yaptığım saçlarımı kendi haline bırakarak ayağıma terlikleri geçirip odadan çıktım. İndiğim merdivenlerden ses çıkarmamaya dikkat ediyordum, saat kaçtı bilmiyordum. Uyuyor olabilirlerdi, koltukta oturan Asaf babayı görmemle hızla yanına giderek oturdum. Başını bana çevirdi ve elindeki kahvesinden bir yudum aldı.
"Günaydın"

Pamuk Cüce Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin