Bir maviyi durup dururken birine benzetiyorum.
Turgut Uyar
******
"Toparlanın!"
Onur avazı çıktığı kadar bağırıyor, kurtulmak için bir çıkış arıyordu. Alp ve Yiğit burada değillerdi. Panikle ileri geri yürümeye başladım.
"Ne yapacağız?"
Diye sordu Ülkü kocaman olmuş gözlrierini Tolga'ya dikerek. Pencereye yürüp sitenin çevresini gözetlemeye koyuldum. Bahçede bir hareketlilik yoktu. Sitenin etrafını çevreleyen yüksek duvarların arkasına park edilmiş en az yirmi araba görmemle boğazım düğümlendi."Oraladar"
Dedim Bade arabadan inerken. İçimde harlanan ateş beni paramparça edip köze çeviriyordu. Korku tüm bedenimi esir alırken Onur'un ve Asaf babanın bağırışları uğultu gibiydi. Duymuyor, gözlerimi camdan ayıramıyordum. Belimi saran büyük eller beni panikle yönlendirmeye çalışıyordu. Zira o sıralarda ben tam olarak bu anda değildim. Binanın merdivenlerine geldiğimizde Tolga güvenliği aramış konuşuyordu. Ara sıra kendi ayağıma takılıyor, hızla indiğim merdivenlerden kayıp düşme tehlikesi geçiriyordum. Her seferinde Mehti'ye büyük elleriyle sardığı belimi sıkı sıkıya tutuyor, düşmeme müsaade etmiyordu.Son kata gelerek biraz nefes almayı denedim lakin, dışarıdan gelen sesler buna mâni oluyordu. Kapıyı açan Onur dışarıya başını uzattı ve sağı solu kontrol etti.
"Adamlar güvenlikle tartışıyorlar, gidelim."Hepimiz binanın siyah demir kapısından çıkıp otoparka koşmaya başladık. Mehti elini belimden çekmiş elimi tutuyordu. Omurgamdan süzülen karıncalanma tüm bedenime yayılırken kendimi toparlamak kolay olmuyordu. Koştuğum zemin ardımdan tok sesler bırakıyordu. Tutsak olmamak için kaçıyordum. Peki neden tutsaktım?
Otoparkın sensörlü lambaları devreye girerek geniş mekanı gözler önüne serdi. Dümdüz beton zemin oldukça genişti. Plakalara göre park alanları ayrılmıştı. Asaf babayı takip ederek yönlendirdiği arabanın yanına yürüdüm. Herkes aceleyle yerini alıyordu. Mehti çenesiyle kendi arabasını gösterdiğinde itiraz etmeden bindim. Emniyet kemerimi bile bağlamama izin vermeden gaza abandı. Torpidoya tutunarak dengemi sağladım. Otoparktan öyle bir hızla çıkıyordu ki midem şimdiden laçka olmuştu. Diğerleri de bizi takip ederken etrafa bakıyor, bir hareketlilik arıyordum. Otopark kapısından çıktığı alan asfalt yola dönerken midemde korku tepetaklak olmuştu.
Parmak uçlarımla alnımı kaşıdım. Kaçmadan yaşamak mümkün müydü? Ölüm korkusu olmadan yaşanır mıydı?
Hızla geride bıraktığımız evler, ağaçlar ve kaldırımlar sanki hiç var olmamış gibi görüş alanımdan kayıp gidiyordu. Başımı cama yaslayarak yolu izledim. Az da olsa öğrendiğim sokaklarda bilerek dolanan Mehti izimizi kaybettirmeye çalışıyordu. Geçtiğimiz tümsekler yüzünden araba sarsılıyor, kafam cama çarpıyordu. Bundan rahatsız olarak yaslandığım camdan ayrılarak koltukta dik pozisyona geçtim.
"Nereye gidiyoruz?"Dedim sessizliği bozmak adına. Bana kısa bir bakış atarak gözlerini tekrar yola çevirdi. Kaşları çatıktı ve alnı boncuk boncuk ter döküyordu. Koyu yeşil tişörtü ve siyah pantalonu içerisinde eşsiz bir heykel gibi duruyordu. Beyaz teni ve kirli sakalı dokunalısıydı.
"Güvenli bir yere, biraz uzak. Sabaha varmış oluruz ancak"Dalgınca konuşurken ona olan bakışlarımı yakaladı. Gözleri benim ve yolun arasında mekik dokuyordu. Çatılan kaşları düzeldi ve bakışları yumuşadı. Karnıma giren sancılar tekrar dermansız bir hastalık gibi nüksetti. Dizimde duran elimi avucunun içine aldı ve dudaklarına götürdü. Elimin içinde hissettiğim öpücük damarlarıma kanı boşalttı ve fazla yüklenmeden patlamalarına neden oldu. Sadece bir anlık dalgınlığımız çok feci şeylere mâl oldu. Önce bir çarpışma sesi duyuldu ve ardından bağlayamadığım emniyet kemerim beni koruyamadı. Parçalanan camdan savrulan bedenin boş araziye fırladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Cüce
FantasiaAy ruhunu dilinin tutulmasına neden olacak kadar güzel olan kadına emanet etti. Olmayan kalbinin teklediğini düşündü, deniz mavisi gözlerine bakarak. Şehvetle bir öpücük kondurdu çilek rengi dudaklarına. Gecenin sonunda, kadının rahmine bir bebek dü...