Gecenin karanlığına ve ürkütücü sessizliğine rağmen koşmaya devam etti. Ayın daha net görüldüğü noktada durarak ellerini göğe yükseltti. İnce beyaz parmakları ilahi bir yaratık olduğunu bağırıyordu.
"Ay ruhunu ver bana. Ver ki ruhuma katayım, ölüm bana haram sana karışmadıktan sonra"Kestane rengi saçları ahenkle salınıyordu gecenin rüzgarında. Üzerinde ki beyaz elbise açıkta kalan omuzlarını üşütmüş yanaklarının soğuktan kızarmasına neden olmuştu. Ay kızıla büründü ve şefaf bir güç dalgası etrafa yayıldı. Elleri havada aya bakan kadın ne olduğunu çözmeye çalışıyor ve bir umudun peşine düşüyordu. Havada duran eli biri tarafından tutuldu, irkilerek etrafa baksada kimseyi göremedi.
"Söyle bana kadın, sıcaklığında kavrulmadan ölünebilir mi bu topraklarda?"
Önce ince belini sardı güzel kadının, yemin edebilirdi Ay'ın ruhu. Ömrü boyunca böyle kadın görmemişti, saçlarının arasına yüzünü daldırdı ve leylak kokan tellerinde mayıştı. Kadın titredi, ona dokunan eller kendine tezatla buz gibiydi.
"Söyle bileyim, bu kırmızı dudaklar nasıl yanlızlığa mahkûm edilir?"
Eli kadının soğuktan kırmızılaşan dudaklarında gezindi bir süre. Nasıl da narin bir çiçekti kolları arasında ki esmer tenli kadın. Alnını alnına yasladı, Ay'ın ruhu kadının güzelliğinde keşfe çıksa da kadın için aynı şeyi söyleyemezdi lakin tek gördüğü gecenin karanlığıydı.
"Nasıl olurda bu tene dokunmadan durulur?"Elinin üstünü kadının çıplak kolunda gezdirdi ağır ağır. Eğer bir kalbi olsaydı koşulsuz şartsız bu kadın uğruna feda edebilirdi. Mavi gözleri nefes kesiciydi, tel tel işlenmiş kirpiklerine dokundu parmak uçlarıyla.
"Öpmeden durulur mu kirpik diplerin?"Ani bir hareketle kadını yere yatırdı ve üzerine yattı. Bir eli başının altında dururken diğer eli yüzündeydi. Önce yanaklarında sonra dudaklarında gezindi. İpek gibi saçları çimenlerin üzerine dağılmıştı.
"Kadın ruhunu ver bana, ver ki ruhuma katayım. Gecenin karanlığında Ay olup parlamak haram bana, sana karışmadıktan sonra"
Kadının vişne kokulu dudaklarına şehvetle bir öpücük kondurdu ve gecenin sonunu kadının rahmine tohumunu bıraktığından habersiz getirdi. Kollarının arasında ki kadını çimenle serili arazide bıraktı ve güneş doğarken gökyüzüne yükseldi.
*******
Dolunay gecesinin bıraktığı iz karnındaydı, hızla büyümekte olan bebek herkes tarafından fark edilmiş ve peşine düşmelerine sebep olmuştu. Daha 1 ay olmasına rağmen neredeyse doğumu gelmişti, kaçmak şimdi daha zordu. Karnında ki bebek normal bir bebek değildi, bunu hissediyordu. Anılarında gezindiğini ve karnında olmasına rağmen kendi anılarını kadına naklediyor, dünyayı bir de kendi gözünden izletiyordu.
Bebeği elde etmek isteyen güç tutkunu cadılar ve kurtlar birlik olmuş kadını derin bir çıkmaza itmişlerdi. Neredeyse yakalanmak üzereydi, eğer ela gözleri cam gibi parlayan bir adam onu kurtarmamış olsaydı. Yanında bir oğlu vardı, en fazla 2 yaşındaydı. Doğumu yaklaşık bir haftanın sonunda geldiğinde Asaf dostlarını çağırmış ve kadına yardımcı olmalarını istemişti.
Herkes elinden geleni yapıyor bebek ve kadının yaşaması için güçlerini kullanıyorlardı. Bunlardan biri Burak'tı, daha 14 yaşında olmasına rağmen yetenekli bir cadıydı. Kadının ellerini sıkı sıkıya tutarken acılarını dindiriyordu. İçten bir ağlama sesi duyuldu, bebek doğmuştu. Yer yerinden oynadı bir süre, Ay'dan bir patlama sesi duyuldu. Bebeği battaniyeye sararak annesinin yanına yatırdı şifacı cadı. Başı üzerine yemin edebilirdi, değersiz ömrü boyunca böyle güzel bir bebek görmemişti. Kocaman mavi gözleri ve pembe dudakları vardı. Saçları Ay gibi bembeyaz ve parlaktı, etrafa yansıttığı parlaklıksa bambaşkaydı. Bebeğin gözleri Asaf'ın oğlu Mehti'deydi, Burak Mehti'yi alarak bebeğin yanına gitti. Küçük çocuk önce teri alnında boncuk boncuk olmuş kadına baktı. Sonra koynuna yatırdığı parlak saçlı bebeğe çevirdi gözlerini, yaklaştı ve bebeğin saçlarında elini gezdirdi. Önce sarı parlak bir ip süzldü elinin üzerinden, bir ucu mavi gözlerini izlediği bebekte. Diğer ucu ise kendi kalbine ulaşmaktaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Cüce
FantasyAy ruhunu dilinin tutulmasına neden olacak kadar güzel olan kadına emanet etti. Olmayan kalbinin teklediğini düşündü, deniz mavisi gözlerine bakarak. Şehvetle bir öpücük kondurdu çilek rengi dudaklarına. Gecenin sonunda, kadının rahmine bir bebek dü...