♣Mavi♠

495 68 57
                                    

Hayranlıkla camdan dışarı bakıyordum, esen rüzgar saçlarımı uçururken gözlerimi kapattım. Nasıl güzel histi bu böyle, rüzgarın vurduğu boynum acısada onu umursayacak kadar önemsemiyordum şuan. Arabada yükselen şarkıyla Mehti'ye döndüm, ara sıra bana bakıyor sonra yola dönüyordu. İçim kıpır kıpır olurken gözlerimi ondan kaçırdım, kulağım şarkının sözlerindeki derinlikteydi.
"Nasıl açtın o kilidi?"

Uzun zamandır arabada olan sessizlik Mehti'nin sesiyle bozulduğunda camdan bakarken elimi kaldırıp boşver dercesine salladım.
"Uzun hikaye"
Kafasını anladım der gibi salladı yoldan gözlerini ayırmadan, başını sallamasının etkisiyle havada süzülen hafifçe uzun koyu kahve saçlarına baktım. Bana baktığında göz göze gelmemizle panikle camdan dışarı bakmaya başladım. Avuçlarım terlediğinde pantalona sürttüm, sessizlik daha da beni strese sokarken parmaklarımla oynamaya başladım. Peşimizde şuanlık kimse yoktu, sabahın erken saatlerinde kaçmıştık. Şuan hava akşama dönmüştü, bu süre zarfında hiç konuşmamış camdan çimenleri, akıp giden asfalt yolları ve masmavi gökyüzünü izledim. İçimde müthiş bir heyecan kol gezerken gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Nasıl özlemiştim sokakların rengarenk hâllerini, aradan yıllar geçmişti ama herşey hemen hemen hatırladığım gibiydi. Cıvıl cıvıl çocuklar top oynuyor birbirlerine bağırıyordu, onların bu haline güldüm. Nasılda kötülükten uzak ve masumlardı, ruhumuz kötülükten uzak olsa da kötülük somut bir varlık gibi sürekli bizimleydi. Kaçmak için kendimizi paralarken acaba yanlış mı yapıyorduk? Hayatım boyunca en net anladığım şey kötülerin kazandığıydı. Bir yanım bu düşünceleri şiddetle red ediyor ve kulağıma usul usul fısıldıyordu.

Her şeye rağmen savaşmaya değmez mi?

Başımı camdan uzaklaştırıp geriye yasladım, içimde amansız fırtınlar kopuyordu. Cevaplanması güç bir sürü soru işareti kol geziyordu bilinçaltımda. Oysa normal bir genç olup platonik aşk acımla sabahlara kadar ağlamak isterdim, derslerden kötü not aldığım için günlerce fırça yemeye de razıydım. Ama bu hayat olmamalıydı, böyle acılar manevi olarak yıpratıyor ve yosun gibi içten içe çürümemi sağlıyordu.
"Acıktın mı?"

Mehti'ye dönerek kafamı olumlu anlamda salladım, bana bakıp gülümsedi. İçimde fırtınalar kopardığını bilmeden.

Yolu izlemeye devam ettim, rüya gibi gelen gerçekleri sindirmeye çalışıyordum. Dışarıdaydık ve özgürdüm, gökyüzünü görebiliyordum. Elimi dışarı çıkarıp gözlerimi kapattım, rüzgarı hissetmek boynuma dağlanan yaramı sızlatması demekti. Parmak aralarımdan geçen rüzgar avuç içimi gıdıklarken gözlerimi açtım.

Ruhum tüm yorgunluğunu özgürlüğün verdiği sarhoşlukla atmak istiyordu, Mehti torpidoyu açarak içinden cüzdanını aldı. Arabayı sağa çektiğinde gözlerimi ayırmadan ona bakıyordum, arabadan indiğinde kapıyı kapattı. Tek başıma kaldığım için oluşan sessizlik yüreğime bir nefes darlığı gibi nüksederken gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Annem sandığım annem değildi, bu hayat benim değildi. Bana ait olmayan bir hayatı yaşayıp acılarını üstlenmiştim. Ne zordu bir insana kendini kabullendirmeye çalışmak, yıllarca bunun için uğraşmıştım. Gürültüyle gözlerimi ön cama çevirdim ve dolan gözlerimden yaşlar firar etti, siyah bir araba içinde olduğum arabaya sürterek durmuştu. Arabanın içinde ki adamları görmemle kendimi arka koltuğa atarak sırt çantalarını aldım. Beni görmelerini engellemek adına yere oturdum, camlar siyah filmle kaplı olsa da kendimi korumaya almaya çalışıyordum aklımca. Umarım Mehti fark etmiştir diye dua etmeden kendimi alamadım, başımı usulca kaldırıp ön koltukların arasından dışarı baktım. Adamlar restorana ilerlerken yüreğim kasıldı, her şey bu kadar zor olmak zorunda mıydı? Sırt çantasını açıp karıştımaya başladım, çakmak bulmamla gülümsedim. Restorana zıt şekilde diğer kapıdan usulca inip etrafı kolaçan ettim, çantayı sırtıma taktım. yerde cam parçalarına basarken aklıma gelen şeyle kafamda kocaman bir ampul yandı. Yerden büyük sayılabilecek camı aldım ve hızla adamların bizi takip ettiği arabasının lastiğine camı sapladım. Diğer tekerleğe çantadan çıkardığım tişörtü sarıp ateşe verdim, Mehti elinde poşetle restoranın arkasından dolanmış koşuyordu. Adamlar bunu fark etmesiyle restorandan çıkarak gelmeye başladılar, arabanın arka kapısını açıp kendimi içine attım. Mehti biner binmez arabayı öyle bir hızla çalıştırdı ki yuvarlanıp yere düşmekten ön koltuğa tutunarak durdum.
"Aklım almıyor"

Pamuk Cüce Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin