Yaşamak yaralanmaktır.
Cemil Meriç
********
Yorgana sarılmış vaziyette deli gibi öksürüyordum. Buğlem elindeki çorba kasesini kafama geçirecek gibi dursa da inatçılığımdan taviz veremezdim.
"İçsene lan!"Dedi en sonunda dayanamayan Ülkü elindeki bardakla. Nane limon kaynatmış ve başımda bekliyordu. Burnumu çekerek kafamı sağa sola salladım.
"Canım istemiyor""Buğlem!"
Ülkü kuzenine kaş göz yaparak beni işaret etti. Buğlem elinde tuttuğu çorba kasesini önümdeki sehpaya bıraktı. Oturduğu sandalyeden kalktığında ona göz ucuyla bakarak yerime sindim. Gözlerini benden ayırmadan öylece baktı.
"Sinirden kafayı yedi herhalde, dondu galiba. Dürtsene şunu Ülkü"Dedim hastalanmamdan kaynaklı çatlak çıkan sesimle. Burnumu çekiyor sarındığım yorgandan bir an olsun ayrılmıyordum. Buğlem üzerime abanadığında gözlerim büyüdü.
"Irzıma mı geçeceksin. Çekilsene!"Üzerime çöken ağırlığı nefes almamı engelliyordu. İtmeye bile gücüm yoktu, Toprakla gittiğimiz uçurum kenarında çimene yattığım için üşütmüş ve hasta olmuştum. Hemde yazın ortasında! Düğüne son 2 gün kaldığı için kızlar benim üzerimde her türlü taktiği deniyor ve iyileştirmeye çalışıyorlardı. Benimse amacım çok farklıydı, iyileşmemek için her şeyi yapıyordum. Düğüne gitmemek için günlerdir verdiğim savaş beni de yormuştu artık. Buğlem'in burnumu tutmasıyla daldığım düşünce denizinden çıktım. Kurtulmaya çalışıyor ve ağzımı açarak nefes almaya çalışıyordum. Ülkü bardağı ağzıma yaklaştırdı, bende Buğlem'in elinde balık gibi çırpınıyor ve kafamı sağa sola sallıyordum.
Kafamın arkasından tutarak durmamı sağladığında kıpırdanıyordum ama resmen üzerime oturduğundan hareket bile edemiyordum. Ülkü bardağı ağzıma dayadı ve zorla içirmeye başladı. Ağzımıi yanıyordu, bardağın ancak hepsi bittiğinde çekildi ve kuzenini de çekti. Ülkü kötü kadın kahkahası atıyor ve elindeki bardağı sallıyordu.
"Yandım!"Diye bağırdım elimle ağzımı yellerken, dilim dışarda yorganı üzerimden atarak mutfağa koştum. Amacım bir bardak su içmekti lakin Mehti'ye çarpıp onu yere düşürmüştüm.
"Ne yapıyorsun kızım?!"Onu umursamadan mutfağa daldım ve sürahiyi kafama diktim.
"Bardak diye bir şey var, yıllardır kullanıyoruz tavsiye ederim"Dedi bilmiş bilmiş, ben olduğum yerde tapinerek dilimi elimle havalandırmaya çalışıyordum.
"Yandım Allah!"Tekrar sürahiyi kafama diktiğimde kaşlarını çatarak yanıma geldi. Gözlerim yanmanın etkisiyle dolmuştu fakat en ufak bir ağlama belirtisi yoktu yüzümde. Çeneme elini koymaya kalktığında eline vurarak mutfaktan çıktım. Bana olan yakınlığını kaldıracak gücüm yoktu, bende kendimce köşe bucak kaçıyor ve onun olduğu ortamlara girmiyordum. Ağzımın yangını dinmiş halde salona girdim, Ülkü ve Buğlem bana korkuyla bakarken gülümsedim.
"Mehrumları nasıl bilirdiniz?""Ne?" Dedi Ülkü bağırarak.
"Artık ikinizde ölüsünüz ya hani!"
******
Gözlerim dolu dolu üzerimdeki elbiseyi aynadan inceledim, kim mühürlendiği adamın düğününe gitmek isterdi ki? Boynum bükük oturdum aynanın karşısına. Ülkü elindeki tarakla gelmiş bana beğeniyle bakıyordu.
"Çok güzelsin"Dedi imrenerek. Eğmiş olduğum başımı elleriyle iki yandan çenemi tutarak kaldırdı ve saçımdaki tokayı çekip aldı, açık olan sırtımı örten saçlarımı tararken bir yandan aynada benimle göz göze geliyordu. Üzerimdeki elbisenin ince askıları vardı, yakası ve sırt dekoltesi V kesimdi. Şampanya rengi elbisenin üzerine işlenmiş mavi taşları oldukça dikkat çekiciydi. Belimi ve karnımı saran kumaş transparandı ve beyaz tenimi kısmen gösteriyordu. Tül eteği dizinin bir karış altında bitiyordu, dalgalı saçlarımı şekil vererek taramaya başlayan Ülkü'ye aynadan bir bakış attım. Gözlerim dolu dolu onu izlerken o gülümseyerek saçlarımla ilgileniyordu. İçime atılan közler soluklarımın esintisiyle alev aldı. Saçlarımı sade bir topuzla ensemin biraz üzerinde topladı, Buğlem elinde ki çantayı sallayarak odaya girdi. Masanın üzerine çantayı ters çevirerek ne var ne yoksa boşalttı. Yere düşmesin diye son anda tuttuğum rimeli masanın üzerine geri bıraktım.
"Sen neden ağlayacak gibisin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pamuk Cüce
FantasyAy ruhunu dilinin tutulmasına neden olacak kadar güzel olan kadına emanet etti. Olmayan kalbinin teklediğini düşündü, deniz mavisi gözlerine bakarak. Şehvetle bir öpücük kondurdu çilek rengi dudaklarına. Gecenin sonunda, kadının rahmine bir bebek dü...