♠Ametist ♣

489 61 87
                                    

Yüz kere yere düşmüş olayım; başkalarına çelme takan bir kadın olmayacağım. Ben kazanan değil, insan olmak istiyorum.

Frida Kahlo

*****

Karanlık araziden ormana giden yola ilerlerken patikadaki taşlar ayaklarımın altında çatırdıyordu. Mehti yanımdan ilersede gruptaki bana olan bakışlar beni rahatsız ediyor havanınsa karanlık olması yüreğime tedirginlik tohumları ekiyordu. Mehti'ye biraz daha yaklaştığımda bana yandan bir bakış atıp bıyık altından güldü. Kulağıma eğilip nefesiyle ensemde ki turuncu tutamları hafifçe kıpırdadı. Omurgamdan aşağıya akıp giden titremeyi kontrol altına alabildiğimde söylediklerini bir süre sonra idrak edebildim.
"Koca adamı iki kere yere deviren ve tekerleğe cam saplayan o cesur kıza ne oldu?"

Yüz ifademi tekrar inceleyip gözlerine yansıyan keyifli parıltılarla konuştu.
"İstersen bana sarılabilirsin"
Dedi ukala bir tavırla, gözlerimi devirdim ve önce ayaklarıma sonra tekrar ona has olan keyifli parıltıların boy gösterdiği gözlerine baktım.
"Denize düşen yılana sarılır, ama ben boğulmayı tercih ederim"
Dedim sırıtarak, bana bakarken gözleri kısıldı ve omuzlarını silkti.

Patikayı artık tırmandığımızda ağaçlar sıklaşmaya başlamıştı,  karanlık mümkünmüş gibi daha da koyulaştı. Ağaçlar karanlığın etkisiyle morcivent bi renge büründüğünden hayranlıkla bakıyordum. Grupta Mehti ve babası hariç sekiz kişi vardı, ikisi kızdı. Biri esmer siyah saçlar ve siyah gözleriyle oldukça soğuk ve sert duruyordu. Diğeri ise kumral saçlarının arasına iki tutam mavi renkle dikkat çekiciydi. Açık kahve gözleri fazlalıkla kendini beğenmişliğin somut hâli gibiydi. Uzun boyları düzgün fizikleri ve kusursuz tenleri muazzamdı, onlardan gözlerimi alıp Mehti'nin babasına döndüm. Fazla genç duruyordu, ona nasıl hitap edeceğimi bir türlü çözemiyordum. Gözlerini karanlık ormandan bana çevirdi, yüzünde hafif gülümsemesi ve her zaman ki şefkat kokan bakışları yüzümdeydi.
"Sormak istediklerini sorabilirsin"

"Nereye gidiyoruz?"
İçimden geçen ilk soru buydu ve arkada daha devamı bulunmaktaydı, her soru işaretinin silinmesinde yerine onlarcasını bırakıyordu. Bu kısır döngü kafamı karıştırıyordu.
"Biraz ileride barınacağımız evimiz var, insanlardan uzak olmamız gerektiği için burada barınmak durumundayız"

Anladım anlamında başımı salladım, boynumdaki yara yeni kabuk bağlamaya başladığı için boynumu her hareket ettirmemde sızlıyordu. Gözleri boynuma kaydığında mahçupça ensesini kaşıdı.
"Kusura bakma, aslında sırtına iz bırakacaktım ama hiç beklemediğim anda bana dönmen işi değiştirdi"

Söylediği sözlerle gözlerim sonuna kadar açıldı, bunu yapan o muydu yani?
"Sen, şey yani siyah kurt sen miydin?"
Diye sordum az önce cevabını almama rağmen.
"Evet çocuğum"

"Kaç yaşındasın"
Diye sordum büyük bir merakla, kısık sesle kahkaha attı. Elini omzuma koyup kısık sesle fısıldadı.
"200 yıldan sonrasını saymadım"

Ağzımdan hayretle 'ha' diye bir ses koyverdi kendini, sesim yüksek çıkmış olmalıki herkes dönüp bana bakmıştı. Aklım Mehti'ye gittiğinde hızla ona döndüm. Soracağım soruyu anlamış olmalı ki ben sormadan cevabını verdi.
"Daha 127 yaşındayım"
Dedi ve göz kırptı. Kaşlarım havada gözlerim ikisi arasında gidip gelirken bıyık altından gülüyorlardı.
"Herşeyi anlatacağım fakat sırayla gitmeliyiz, önce arkadaşlarınla tanış ve dinlen. Söz veriyorum eksiksiz anlatacağım"

"Peki"
Dedim başımı olumlu anlamda sallarken, ara sıra Mehti'ye yandan bakıyor ve kendi kendime bunun nasıl olabileceği hakkında fikirler sunuyordum. Hayatımın en büyük şoklarından biri olabilirdi, vücudum buz kesmişti. Bedenim hiçbir işlevini yerine getirmiyor gibiydi. Uzaklardan gelen tiz kahkaha sesiyle korkarak sıçradım, konuşma ve gülüşme sesleri devam ediyordu. Kimsede en ufak bir panik dalgası yoktu, herkes normal hayat akışındaymış gibiydi. Bende omuz silkerek yürümeye devam ettim.
(Umursamazlık seviyem hfhfjxj)

Pamuk Cüce Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin