2.Kısım 1.Bölüm

130 31 12
                                    

Asya'nın anlatımı

Burak'ı ilk gördüğüm anda içimde bir şeyler kopmuştu. Anlam veremediğim bir duygunun içerisine girmiştim. Ondan hoşlanıyordum. İçimde tarif edemeyeceğim duygularda geziyordum onu görünce. Hışımla ona sarıldığımda parfümünün kokusunu içime çektim. Aldığım derin derin nefeslerle onun kokusunu burnuma hapsettim. Güvenli kollarında kendimi bulutlara çıkmış gibi hissediyordum, aradığım limanı babamdan sonra galiba Burak'ta bulmuştum. Depoda ona karşı duyduğum hisleri dile getirdiğimde bana boş boş bakmakla yetinmişti. Beni sevmediğini düşünüyordum ta ki buraya gelene kadar...



Günlerdir uykum çok düzensizdi, uyuyamıyordum. Ve bir sorun vardı. Durmadan onu düşünüyordum. Yatakta bir sağa bir sola dönüp beynimi kurcalayan sorulara cevap bulmaya çalışmaktan yorgun düşmüştüm. Kalbim gereğinden fazla tepki gösteriyor, durmadan hızlı hızlı çarpıyordu ve beni her gün yiyip bitiren, düşünmekte olduğum tek bir soru vardı; Burak beni seviyor muydu? Bugün kapıma geldiğinde aşka dair serüvenimizi başlatan sözleri zihnimde cereyan etti. Hafızamdan silinmemek üzere ömrüm boyunca hatırlayacağım bir anıda baş rol oynuyordum ilk defa. Burak ile çektiğimiz bir aşk filminde...



Ondan zorla kendimi ayırdım, yüzünün her hücresine sanatsal bir tablo inceler gibi baktım. Gözlerini benden bir an olsun ayırmıyordu. O da benim gibi kalp atışlarını durdurmadığından hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Mutluydum, gülümsüyordum. Bu an tarihe yazılmak için bir başyapıt niteliğindeydi. Bütün dünyanın duymasına gerek yoktu ama kendi dünyamdaki her canlıya duyurmak için sabırsızlanıyordum bu haberi. Ben ve Burak...Biz birlikteydik.



Aradan saatler gibi geçen dakikalar içerisinde birbirimize bakmaktan vazgeçip aramıza mesafe koyduk. Kapı eşiğinde utangaç bakışlarla beni süzerken onu öyle görmeye içim el vermedi. Usulca elinden tuttum. "Biraz gel de konuşalım. Gidecek misin?" dedim bir çocuk gibi. Onu ikna etmeliydim. Bu kısacık süre benim için yeterli değildi. Onunla bol bol vakit geçirmek, onu daha fazla tanımak istiyordum. Elini ensesine götürdü. "Çok geç kalmam şüphe uyandırır. Kahve içsek en az yarım saati bulur konuşmamız" dedi çarpık gülümsemesiyle. Ona en içten gülümsemeyle karşılık verdim. "Vakit bulduğun an buraya gel." Dedim hevesle. Onunla vakit geçirmek için can atıyordum. Ona yıllar yılı gönlümdeki hasretini gidermek için doyasıya sarılmak isterdim çünkü içimdeki yalnızlığı ancak o kurtarabilirdi. Ancak vaktimiz sınırlıydı. "Depoda bir kişi bile fark ederse bizi..." dediğinde yüzümdeki gülümseme kendiliğinden silindi. Böyle demesine bozulmuştum ama haklı olduğundan hiç şüphem yoktu. "Doğru söylüyorsun ama öyle deme. Bunları düşünmek istemiyorum" başını salladı. Düşünceli gibiydi. "Gitsem iyi olacak. Dikkat etmeliyiz. Çok dikkatli ol Asya!" dedi. Başımı salladım. "Elimden geldiğince yapacağım. Bizim için..."



Bana eğilip yanağıma bir öpücük kondurdu. Ben de onu kocaman kocaman öptüm, tenindeki kokuyu derinden hissediyordum ve bu koku çok hoşuma gidiyordu. "Çabuk gel. Daha yeni ilişkimizin tadını bile çıkaramadık." Dedim sitemle. Ellerimi tuttu. Umut vadeden sesiyle "Seni seviyorum. Önemli olan beni sevmen...Başka bir şey istemem. Her şeyin karşısında dururum. Sen yeter ki yanımda dur" ellerini avuç içimde bir pamuk tarlasındaymış gibi gezdirdi. "Senin her zaman yanındayım. Ben Asya. Sevgilin...Bence tanısan iyi olur" dedim alayla. Gülümsedi. Ellerimi yavaşça bıraktı. "Gitmem lazım." Dedi ve vedalaşma faslını uzatmadan benden uzaklaştı. Bahçe kapısına doğru ilerlerken bana bakmayı ihmal etmedi. Ona gülümseyerek el salladım. Uzaktan da olsa bana göz kırptığını anlamıştım. Bahçe kapısını açtı ve ayrıldı evimden. Kim bilir vakit bulup ne zaman yanıma gelebilecekti? Onu beklemek için sabırlı olmalıydım. Dışarıya derin bir nefes verdim. Yepyeni bir hikayede, başlangıç çizgimizden az da olsa uzaklaşmıştık. Peki önümüze hangi engeller takılacaktı?



Şeytanın Esiri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin