Güneş yavaş yavaş yükselirken, sıkılmaya başlamıştım. Britney'in uyumasını istiyordum ama onla konuşmak da istiyordum. En iyisi uyuması diye düşündüm. Nasıl olsa kalkacaktı değil mi ? Uykum gelmişti ama uyuyamazdım. Uykumun gelmesi nadirdi ama olsundu. O uyumalıydı. Ben uyumasam da olurdu. Uykumu feda etsem en fazla ne olabilirdi ki ? Olmazdı bir şey. Bir şey demişken aklıma geldi. İnsanlara bir şey yok dediğinizde içinizde bir şeyler koptuğunu biliyorum. Açıklamak istersin, ama açıklayamazsın biliyorum. Sizi anlayan mutlaka birileri vardır diyemeyeceğim, olmayabilir. Çoğu zaman olmaz. Herkesin başına gelmez. Şanslıysanız gelecektir. Gelmediyse de üzülmeyin, siz kendinize yetersiniz. Kendinizi anlayabilirsiniz. Her neyse.
Dalgaların sesi kulağımı dolduruyor, aynı zamanda da rahatlatıyordu. Doğa güzeldi. Kalbini kırabilecek hiçbir şey yoktu. Seni anlayabiliyordu da. Daha doğrusu dinleyebiliyordu. Britney'in sesiyle düşünmeyi bıraktım."Alvin ?" dedi şaşkınca.
"Efendim, Britney ?"
"Sen iyi olduğuna emin misin ?" dedi inanamayarak.
"Evet, yanii evet."
"Hayır sen iyi değilsin!" dedi. Neyden bahsettiğini anlayamıyordum.
"Britney, ben iyiyim."
"Yaklaşık yarım saattir burada oturuyorum Alvin..." dedi yumuşak sesiyle. İnanamıyordum. Şaka yapıyordu herhalde. Farketmiş olmalıydım.
"Şaka yapıyor olmalısın Britney. Gelseydin farkederdim elbette."
"Buradaydım Alvin. Neyin var senin ?" dedi. Sinirliydi bu sefer sesi.
"Hiç, yani evet hiçbir şeyim yok ben iyiyim. Emin olabilirsin uyukluyordum."
"Alvin mırıldanıyordun. Neyin var ? Açıklayacak mısın artık ?"
"Bir şeyim yok Britney."
İşte o nefret ettiğim kelime; "bir şey" Bir şeyim vardı evet. Ama söyleyemezdim. Daha hiçbir şeyi bilmiyordu. Ağır gelebilirdi de. Onu üzmek istemiyordum. Belki anlatınca benden nefret bile ederdi. Kim bilebilirdi ? Belki anlatmadığım için bana kızacaktı. Bir şeyim yoktu benim. Evet, evet bir şeyim yoktu. Kendimi ikna etmiştim. Britney'i de ikna ederdim.
"Özür dilerim, uykun olduğu için mi ?" diye mırıldandı.
"Değil, ben uyumam."
"Nasıl uyumazsın ?" dedi şaşkınca.
"13 yaşımdan beri doğru düzgün uyuyamıyorum."
"Hiç mi uykun gelmez ?" dedi.
"Arada."
"Ne zaman gelir ? Mesela şimdi geldi mi ?" dedi gelmesini umarak.
"Gelmedi."
"Tamam. Bişeyler yiyelim mi ?" dedi.
"Olur!"
''Hemen getirip geliyorum o zaman.'' dedi koşarken.
Zor geliyordu. Gerçekten zor geliyordu. Onla eskisi gibi olmamak, onun beni tanımaması, hatırlamaması, hepsi ayrı bi zor geliyordu. Hayat zaten boylu boyunca zor değil miydi ? Gerçi hayat kimine göre o kadar zordu ki artık dayanamıyorum derlerdi. Ölmek isteyip, depresyona girdiklerini sanarlardı. En çok da onlara kızıyordum. Hatta tiksiniyordum. Hiçbir şeyden haberleri yoktu. İnsanların ne yaşadığından, kimin üzüldüğünden, kimin depresyonda olduğundan yada etrafta ne olup bittiğinden haberleri yoktu. Ne kadar anlatmaya kalksan da anlatamazdın. Anlamazlardı ki.
''Geldim. İçecek bir şeyler ve abur cubur getirdim.'' dedi yürürken.
''Yine en sevdiklerinden almışım değil mi ?''
''Maalesef.'' dedi.
''Neden maalesef ?''
''İçten içe yapamayacağını düşünmüştüm.'' dedi.
''Maalesef... Yanıldın.''
''Hadi acıktım.'' dedi yalandan.
''Acıkmadığını ikimiz de biliyoruz Britney. Değil mi ?''
''Yoooo. Acıktım.'' dedi.
''O zaman neden abur cubur getirdin Britneyciğim ?''
''Of tamam yine haklısın ya!'' dedi kızarak.
''Benle kelime oyununa girilmez! Ben kaybetmeyi sevmem çünkü. En değer verdiğim şeyi kaybettiğimde, bir daha hiç kaybetmeyeceğim, dedim...''
''En değer verdiğin şey neydi ki ?'' dedi sakince.
''Orası önemli değil. Boşverelim.''
''Alvin...'' dedi. ''Sen neden hiç kendinden bahsetmiyorsun ?''
''Bilmem.''
''Hiç kendini düşünmez misin sen ?'' dedi kaşlarını çatarak.
''Galiba.''
''Neden Alvin ?'' dedi.
''Britney... Biliyor musun ? Sen de öylesin.''
''Haklısın...'' dedi. Sakinleşmişti.
Gözüm saate kaymıştı. Ah saat... Britney'e saat olayını söylememiştim ki! Şu yemeği yiyip anlayacağı dilden anlatmalıydım. Her gece saat üçte ayakta kalmak çok zor olacaktı.
''Britney. Ee-''
''Noldu ?''
''Şey...''
''Ney ?''
''Ama bana inanmayacaksın.''
''Ben senin her dediğine inanıyorum Alvin.'' dedi. Yumuşaktı sesi.
''Britney. Hani seni kaçıran adam. Kyle. O-o seni... O senin... Daha doğrusu benim...''
''Evet ?'' dedi. Sıkılmıştı artık ama nasıl anlatacağımı bilmiyordum.
''O benim...''
''O benim aslında katilim Britney...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
03.00 AM
Mystery / ThrillerHayatımın dönüm noktası: "03.00 AM" "Yaşadıklarını hatırlamayan bir Britney, karşısında ise hatırlaması için çabalayan Alvin. Birbirlerinden hiç ayrı kalamayan iki insanı kendi çıkarı için ayrı bırakan bir insan. 03.00 AM'de bir araya gelirlerse ne...