pt.17

11 5 0
                                    

"Gece saat üçte uyanıyor..."

"Ne uyanıyor ?" dedi. Tabi ki hiçbir şey anlamıyordu. Her ne kadar anlatsam da anlamayacaktı. Bana güvenmiyordu bile. Tabi ki inanmazdı.

"Sanki... Sanki telepati yaparak güçlerimizi çekiyor gibi, birden güçsüz kalıveriyorsun. Çok savunmasız kalıyorsun. Senin gücün olgun eline geçiveriyor. Yani hayatını değiştirebilir. Gece saat üçte uyanık olmalıyız..."

"Ne alaka ki ? Biz normal dünyada yaşamıyor muyuz ? Onun olağanüstü bir gücü olabilir mi ? Gerçekten ?" dedi. Sesi alaycı geliyordu ve alaycıydı da.

"Britney... Bu konuda neden yalan söylemek isteyeceğimi söyler misin lütfen ? Sadece seni korumaya çalışıyorum. Kötü bir amacım yok. Yalan söylemek gibi bir niyetim de yok."

"Peki. Ama inanmam için bir neden de yok." dedi. "Sen benim için bir yabancısın sonuçta."

"Öyleyim değil mi ? Gerçekten de öyleyim ben."

|~Britney'in Bakış Açısı~|

Alvin, aptal kafam diye söylenerek giderken, onun söylediklerine inanmamı beklemiyordu herhalde ? Neden inanmalıydım ki ? Gerçekten de o bir yabancıydı. Ona güvenemezdim. Ona güvenebileceğimi sanmıştım ama hayır, ona güvenemezdim. Beni korumaya çalışmıyordu belki de ? Gece üçte sırf ona inat uyuyacağımı biliyordu ve bunu bekliyordu belki ? Uyuyunca bana zarar verecekti belki ? Güvenimi kazanıp denize atabilirdi ? Olamazdı değil mi ? İyice filmlere bağlamıştım. Ne bekliyordum ki ? Beyaz atla gelen bir Alvin mi ? Yapabileceği herşeyi zaten yapmamış mıydı ? 

*büyük bir çarpma sesi*

"Alvin ?"

"ALVIN ?"

"Alvin korkuyorum ne oldu ?"

"Hayır..."

Koşarak sesin geldiği yöne gitmeye çalıştım. Lavabonun oralarda bir yerdedir, diye içimden geçirdim. Tahminim doğru çıkmıştı ama istemediğim bir şekilde... Alvin yerde yatıyordu. Hayır Alvin... Kafasından kanlar akıyordu. Aman Tanrım... Nasıl olmuştu bu ? Nasıl mümkün olabilirdi ? Durup dururken nasıl kafasını çarpıyordu ? Yoksa... Dedikleri doğru muydu ? Saat üçte gerçekten de bir şeyler mi oluyordu ? Hayır, o bir şakadan ibaretti. Hem saat üç değildi ki. Salak kafam. Alvin'e bakmayı unutmuştum. Kan kaybediyordu...

"Alvin sen ne yaptın ?"

"Alvin!"

"Alvin..."

"Cevap ver lütfen!"

"Nasıl oldu Alvin ?"

"Alvin... Yalvarırım bir şeyler söyle!"

İlk yardım çantası falan yok muydu arabada ? Olmalıydı. Çadırdan anahtarı alıp arabaya koştum. Ön koltuğa baktım, arka koltuğa baktım ve bagaja baktım. Yoktu. Nasıl olmazdı ? Of! Alvin kan kaybediyordu ve ben yine hiçbir işe yaramamıştım. Nereye bakmamıştım ? Nereye, nereye ? Torpidoya! Ummaktan başka elimden bir şey gelmiyordu. Yavaşça kapağı açtım. Oradaydı. Tanrım oradaydı. İşte! Sonunda! Pansuman yapabilecektik. Koşarak Alvin'i bulduğum yere gittim. 

Aman Tanrım...

"Alvin ?"

Lanet olsun! Alvin nereye gitmişti ? Başka varlıklar götürmemişti ya ? Tanrım, nereye kaybolabilirdi ? Son birkaç gündür olan olaylar beni aşıyordu. Bir inleme sesiyle irkildim. Ses çadırın içinden geliyordu. Alvin'in sesiydi. Lütfen yanında birini bulmayayım Alvin...

Çadırın içinde yatıyordu. Buraya kadar nasıl gelmişti ? Üstelik baygınken ? Yüzünün yarısı kanla kaplanmıştı. Canı hiç mi yanmıyordu ? Hiç mi acımıyordu ? 

03.00 AMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin