on

18.8K 1.2K 1.6K
                                    

1700 kelime

*
çarşamba
23.39
selim
ali

hamdi abi dedikleri adam, kesinlikle hamdi abi'ye benzemiyordu.

uzun gri saçlarını ensesinde bağlamış, buruşuk yüzlü ve sık sık alkole başvurduğu burnundaki kızarıklıktan belli olan bir adamdı. küçük suratında bir zeytin tanesi kadar ufak kalmış gözlerinde gri bir buğu vardı. bakkal da işletiyor sayılmazdı üstelik, bakkal dedikleri yer, bir tekel bayiiydi.

üst komşu dedikleri çocuk da üniversite okuyan bir gençti. ankara'da bilgisayar mühendisliği okuyordu ve oraya dereceyle girmişti fakat kaydını dondurmak zorunda kalmıştı. ali, ileri gitmiş olmamak için sebebini sormadı ama içten içe merak ediyordu.

selim ise her zamanki gibi değildi.

sigarasını kül tablasına doğru yaklaştırıp eliyle filtreye hafifçe fiske atarken gözleri  teras duvarlarına dalmıştı. bunca zaman okul çıkışında karşılaşıyorlardı, dershane ve okul çıkışlarında farklı kişilerle yürüseler de bir yere kadar ister istemez beraber gidiyorlardı. ali ise onu bir kez bile sigara içerken görmemişti.

"sigara kullandığını bilmiyordum."

dudaklarından bir kez daha yavaşça uzaklaştırdığı sigarasının dumanını yukarı doğru üflerken "kullanmıyorum zaten." dedi.

ağzından istemsizce bir gülüş kaçıran ali "inandırıcı değilsin." dedi.

selim'in mavi gözleri usulca ali'ye çevrildi. "denk gelmediğim sürece içmiyorum." dedi yumuşak bir ses tonuyla. ardından son dumanını çektiği sigarayı tablada söndürüp önündeki koladan bir yudum daha aldı.

hamdi abi dedikleri adam ve üniversiteli çocuk -henüz adını daha öğrenmemişti çünkü selim her defasında ona 'kancık' diye sesleniyordu- terasın öbür tarafında kalıyorlardı. aralarında derin bir muhabbet vardı.

hamdi abi -bu isim ona sahiden de hiç uymuyordu- bir yandan elindeki kalemi hırsla çeviriyor bir yandan da hızlı hızlı bir şeyler anlatıyordu. "hitler'inki net faşizme giriyordu birader. nasyonal sosyalizm falan hikâye. faşizmi hitler kurdu ama italya diye mussolini'ye itekliyorlar."

"sikmişim hitler'ini de," yüzünü buruşturarak sigarasını tablada söndürdü üniversiteli "... mussolini'ni de. bize ne amına koyayım. ben mi yaktım yahudileri?" elini kaldırıp kaşlarını yukarı kaldırarak bu umursamaz tavrına jest ve mimiklerini de kattı. "madem katliam yapacaksın, at denize işte. gazla niye uğraşıyorsun anasını satayım. kocaman deniz yok mu amına koyduğumun almanya'sında?"

"bir sen akıllısın zaten." diyerek hızla muhabbete geri dönen hamdi abi susmayacak gibiydi. aynı şey karşısındaki üniversiteli için de geçerliydi. ali geldiğinden beri bu durum böyleydi. tek sıkıntı, bu konuya dua lipa'dan gelmiş olmalarıydı.

"hep burada mısınızdır?" diye sordu ali. öylece boşluğa dalıp ikinci sigarasını yakan selim, duymadığını belli edince ali, cümlesini tekrarladı.

"değişiyor."

"ne sıklıkla toplanıyorsunuz?" dedi doğrudan gözlerine bakarken.

"kimse kimseye geleceğim demediği için kesin bir sıklık yok, bazen tek başıma oturuyorum bu çatıda. bazen hamdi abinin kuzeni falan geliyor, onunla oturuyoruz. ama genelde her gün buradayız."

fatale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin