altmış dokuz

11.3K 721 393
                                    

msadlkasmdklasmdalsk galerimde didem'i buldum aq nesim'e medya olarak bırakmayı unutmusum bari buraya bırakayım JKASDNMASJKDNASJ

iki bölüm attim bu arada



*
çarşamba
20.50
selim
ali



evinizdeyken yağmur huzur vericiydi. ıslak kaldırımlarda kendi kuytu çatılarına yetişmeye çalışan insanları, kabanlarla kapatılmış soğuğu, sızlayıp kızarmış burun uçlarını ve ensenizden omuriliğinize doğru adım adım akan fakat soğuktan hissetmediğiniz damlaları unuturdunuz. şakağınızdaki ıslaklık bile sizden bir parça gibi çenenize doğru yürürdü ve onca kargaşanın arasında bir yerlere yetişmenin ya da bir şeyleri beklemenin çabasıyla onu bile duyumsamazdınız.

işte. evinizde, öylece kalorifer peteğine yaslanmış, ıslak ıslak sallanan ağaç dallarını ve fırtınanın o soğuk serenadını dinlerken yağmur size huzurlu geliyordu. o an, onun ardından duşa giren selim'i beklerken ali, neredeyse evinin burası olduğundan emindi çünkü aynı yağmuru kendi dört köşeli odasında izlediğinde bu huzuru alamıyordu.

akan suyun iki oda geriden gelen boğuk gürültüsü, pencereye değen damlalarla birleşiyor ve su, ayrı iki atmosferde fark etmeden birbiriyle dans ediyordu. bir parmağını az önce göz kapaklarının tam önüne, pencerenin en orta yerine düşen damlanın üzerine koydu ve onun gittiği yolu tırnağının ucuyla takip etti. burnunda, peteğe değen ıslak havlunun hafif yanık kokusu vardı fakat şampuanın o yumuşak ferahlığı daha ağır basıyordu. yine de burun direğine dek uzanmış ve bir türlü çıkış yolunu bulamayan tek bir koku vardı, onu da bastırabilecek herhangi bir tat yoktu.

parmak uçlarındaki yağmur damlası pencerenin öbür tarafında pervaza dek inip gözden kaybolunca elini geri çekti ali. gözlerini, yerdeki pantolonuna ve hemen yanındaki açık gri eşofmana çevirdi. çarşafı henüz değiştirilmiş beyaz yatağa, yarı açık çekmecelere, yerin bir tarafındaki boş bardağa ve her yere. bundan yıllar önce ona bir erkekle sevişeceğini ve bundan hiçbir şeyden zevk almayacağı kadar haz duyacağını söyleseler ne tepki verirdi? oysa şimdi, dudaklarındaki kıvrımla oturduğu yerden uzanıp çekmeceden kendine ait olmayan bir boxer almıştı bile. 

perdeyi hafifçe örtüp havluyu serbest bıraktı. siyah boxer'ı ayaklarından geçirip kalçasına doğru çıkarttı ve yerdeki açık gri eşofmanı giydi. kaloriferden ayrıldığı için şimdiden soğumaya başlayan göğsünü koruyacak bir kazak buldu çekmeceden. kazağı giymeden önce gözlerini, göğüs çizgisinin üzerindeki kızarıklığa değdirdi. gözlerini, başka bir yöne çevirdi utanarak. dudaklarını ısırdığının bile farkına varmamıştı. yalnızca yarım saat geçmişti oysaki oraya son öpücük bırakılalı. yeniden kızaran yanakları sanki günler geçmiş gibi uzak hissettirmişti ona o izi.

bordo kazak, boynundan düşüp göğsünü ve sırtını sardığında ıslak saçları damla damla kumaşa doğru akmaya başladı. yere düşen havluyu ters çevirip kendine sarmadığı tarafıyla saçını kurutmaya çalıştı. her gün dolaylı yoldan yıkanan havlu bile selim kokuyordu. az önce kendisi kullanmış olmasına rağmen, sanki buna yemin etmiş gibi selim kokuyordu havlu. dokunduğu her şeyde kalıcı bir koku bırakıyordu. bunu en iyi ondan ayrı durduğu bir ay içerisinde tecrübe etmişti ali.

selim'le konuştuklarında laf arasında almanya'ya kayıt olma işleminin doğru olmadığını öğrenmişti fakat yine de içi rahat etmiyordu. sayamayacağı kadar kızla çıkmıştı fakat hiçbirinde, ondan ayrıldığında ne olacağını düşünmemişti. şimdi, her sevgililiğin sonunun olduğunu iliklerine kadar öğrenmesi için ne yaşamaları gerektiğini bilmiyordu. en sonunda ayrılacaklardı fakat bu o kadar ulaşılmaz geliyordu ki ali'ye, bundan dört-beş yıl sonrası olsaydı kesinlikle nikâhı basardı ona. birini kaybetmek ilk defa bu kadar zorlayıcı geliyordu ona

fatale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin