bu bolumu bi hafta once yazıp duzenlemeye usendigim icin atmamısım ozur dilerim wlğwsöğwöeğfleğelf
*
salı
12.00
selim"yemekte telefonla oynama."
son iki gündür katıldığı ev kahvaltılarında -onun kahvaltısı ailesinin öğle yemeğiydi- içinde tuhaf bir duygu vardı selim'in. annesinin sözüne uyup sol eliyle telefonun kilidine basıp tabağına salatadan biraz daha koydu.
"selim." diye seslendi ona annesi. sofrada yalnız ikisi vardı o sırada. abisi sabahtan çıkmıştı, babasıysa salondaydı. sofrada öylece karşı karşıya duran iki beden birbirine gergince baktı.
"efendim." dedi dolu olduğu için ağzını çok açmamaya çalışarak.
annesi, refleks olarak elini alnına götürüp bulduğu ilk noktayı kaşıdı. gözleri sofradaki ufak ekmek kırıntılarında, desenli bezde, kirli tabaklarda dolaştı bir süre. "ben bir şeyler düşündüm."
ciddi konuşmalar genelde onun ailesinde yaygın olan bir davranış değildi. ciddiyet sözlerle değil, çatılan kaşlar ve susan dudaklar ile anlaşılırdı. işte bu yüzden de selim daha çok gerildiğini hissetti. o, ters kıvrılmış tebessümlere ve kırışmış alınların getirdiği o samimiyetsizliğe alışmıştı. sağlıklı konuşmayı hiç becerememişti onlarla.
"ne düşündün?" diye sordu boğazındakini yuttuktan sonra. çatalını bir kenara bıraktı ve annesine baktı.
"senin hakkında, abin hakkında, baban hakkında hatta ablan hakkında." tok sesi, yüzündeki ifadesiz tutuma göre çok daha sertti.
"ne düşündün?" diye tekrarladı sıcak bir sesle.
"iki gün önce ablanla konuştuk." diye söze girdi. "sana kötü davrandığımızı düşünüyor. ben çok düşündüm." selim, annesinin burnunu çektiğini duyunca onun gözlerini görmek için başını yana eğdi. hafifçe yaşlanmış mavi gözlerine baktı öylece. " ve düşündükçe de ne yapacağımı şaşırdım." dedi sesli bir şekilde hıçkırmadan hemen önce. "alp de, sen de benim oğlumsunuz." abisinin ismini duymasıyla belirsiz bir şekilde istemsizce kaşı çatıldı. "uğur hasta. ona bir şey diyemiyorum."
selim başını salladı. "ben de diyemiyorum." dedi fısıltıyla. annesi duymamıştı, zaten duymasını da istememişti.
"sana kötü davranmasını doğru bulmuyorum." dedi yüksek sesle burnunu çekip gözlerini silerken. "her ne olursa olsun, şiddet şiddettir." dedi az öncekine göre daha kalın bir sesle. "ben hepinizi şiddetten uzak tutmaya çalıştım."
"biliyorum." dedi geçiştirir gibi.
"hep okuyun istedim-" sözünü kesen, selim'in sessizce gülüşü oldu. annesi birkaç saniye ona öylece baktı. "babanla konuştum dün. senin yanlışından döndüğünü, yaptığın hatadan vazgeçtiğini söyledim."
"ne yanlışı?" dedi sırtını sandalyeye iyice yaslarken.
"ne yanlışı olacak? o yanında gördğümüz çocuktan bahsediyorum."
"ben seni anladım anne." diyerek gülümsedi ve sandalyesini geri ittirdi. yavaşça ayağa kalkarken "afiyet olsun." dedi.
"otur şuraya." dedi annesi sert bir sesle. onunla göz teması kurmuyordu ve bu sanki oğlundan nefret ettiğini gösteriyordu. selim, tam tersini düşünmeye çalışsa da bu bakışları kafasında kötüye yormamakta çok zorlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fatale
Cerita Pendekali: mezuna kalmak zorundaydım ali: ama seninle aynı dört duvar arasında kalacağımı bilseydim tercih listemin en başına kars su ürünleri mühendisliği yazardım amk texting' boyxboy' küfür içerir hassas değerlere saygı minimum seviyededir #eşcinsel 1'...