kırk

13.4K 990 857
                                    

*
cumartesi
19.59
selim
ali


"playlistinde selda bağcan mı var?" dedi selim, ali'nin telefonu elindeyken.

henüz topladığı çantasını sıranın üzerinden aldı ve hızla selim'in elinden telefonunu çekti. "playlistimi mi karıştırıyorsun?"

selim omuz silkip yaslandığı sıradan bileğini çekti ve daha dik bir pozisyona geçti. "playlistinin bir ucunda hidra bir ucunda selda bağcan var."

çantasını omzunda düzeltip kapıya doğru yöneldi ve gözlerini devirdi. "beni beklemek zorunda değildin." dedi konuyu değiştirerek.

"ama bekledim." dedi kendisi de çantasını alırken.

"kitap için tekrar teşekkür ederim." dedi kapıda yan yana geldiklerinde. bunu ona bakmadan söylemişti.

"rica ederim." dedi telefonunun kilidini açarken. ali, göz ucuyla selim'in telefonuna baktı. arkadaşlarından birine mesaj attığını gördüğünde gözlerini kaçırdı.

"hangi sınıftasın?"

mesajı yazarken sessizce "bir tane eşit ağırlık var." dedi.

"hangi sınıf o?"

selim, mesajı gönderip telefonunun kilidini kapattı ve cebine koydu. eliyle yanından geçtikleri sınıfı gösterdi. "a'dayım."

"anladım." dedi ellerini ceketinin cebine koyarak. "hangi sınıfta olduğumu nereden biliyorsun?"

"belki sen bilmiyorsundur diye bakmıştım." dedi ona bakarak.

"bilmiyordum ama söylemedin de."

omzunu silkip dershane kapısını açtı. ali'nin önden geçmesini bekledikten sonra ali'nin arkasından dershaneden çıktı.

hava oldukça kararmıştı. kapalı dört duvar arasında bu çok belirgin gözükmese de dershaneden çıktıktan sonra net şekilde görülüyordu. hava serindi, ağaçlar ve yol kenarındaki seçim bayrakları hızla dalgalanıyorken ali, ceketini biraz daha ilikledi. bunun üzerine de burnunun ucuna bir damla yağmur düşmüştü.

yağmur hızlanana kadar bir şey konuşmadılar. aşağı durağa kadar sessizce ilerliyorlardı. yağmur selim'in saçlarını fazlasıyla ıslatmaya başladığında selim kapüşonunu taktı.

ali'nin "durağa mı yürüyeceksin?" diyen sesi sessizliği bozdu.

"evet." dedi selim netçe.

"nereye gideceksin ki?" diye sordu meraklı bir çocuk gibi. konuşurken kendisi de kapüşonunu takmıştı.

"arkadaşımla buluşacağım." dedi cebindeki sigarayı çıkartırken. selim'in sigara kullanması ali'nin sinirini bozuyordu. onu meslek lisesi çıkışında kız kesen çocuklara benzetiyordu. onun eline yakışmayan tek şey sigara olabilirdi.

"hangi?" sesinde her zamanki merak vardı.

selim kaşlarını kaldırarak, doğruca ona bakan ali'ye döndü. "tanımıyorsun." sigarasını dudağına yerleştirip paketi ali'ye uzattı. "ister misin?"

ali, uzanan paketten bir sigara aldığında durağın biraz uzağındaki bir ağacın altında durdular. ali de filtreyi dudaklarına yerleştirdiğinde sigara içmeyi bu kadar sevmediğini hatırladı. canı sigara içmek bile istemiyordu fakat reddetmek istemedi.

selim, cebindeki çakmakla önce ali'nin sigarasını yakmaya çalıştı. çakmak, ilk çaktığında yanmayınca bu sefer yaklaştı ve elini rüzgâr ve yağmura karşı siper etti. en sonunda sigara yandığında bir adım uzaklaşıp kendi sigarasını da ateşe verdi.

fatale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin