yirmi

13.6K 1.1K 917
                                    


*
çarşamba
23.21
selim
ali

"iyi ki sessiz ol dedik." dedi fısıltıyla selim'in yanına eğilirken. "evi yık amına koyayım, çok sessizsin şu an."

selim, sessizce titreyerek güldü ve yere düşürdüğü saksıyı kaldırdı. aralanan kapıdan içeri girerken dudaklarında hâlâ ince bir gülüş vardı.

ali'nin peşinden içeri girdi ve ali, onun arkasından dış kapıyı kapattı. kafasında, kapının önüne saksı koymanın mantığını tartarken selim'i nasıl gizleyeceğini düşünüyordu.

birkaç saniye sonra ayakkabılığın üzerindeki eski anahtarı alıp misafir odasına doğru ilerledi. kapının kilidini çevirirken olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordu. içeri girip selim'in de gelmesi için ona kapının önünde yer açtı. tedirgin adımlarla içeri giren selim'in ardından kapıyı kilitledi.

"bu oda yıllardır kapalı, kilitli olduğu için de kimse girmez buraya." deyip telefonundan flaşı açtı. "normalde annem gece nöbetine kalıyor. bu hafta sabahçılar, o yüzden de mecbur burada yatacaksın bugün." flaşla pencereye doğru ilerleyip perdeyi açtı içeriye sokak ışıklarının girmesi için.

"çok gizli bir işteymişiz gibi hissediyorum." dedi karanlığın arasından odayı seçmeye çalışırken. odada hafif bir rutubet kokusu olsa da ağır değildi, hoş bir tat bırakıyordu insanda. aynı kokuyu tadan ali, pencereyi açtı içerideki havanın temizlenmesi için.

"çok gizli bir işteyiz zaten." dedi gülerek. "otur şimdi, anlat ne olduğunu." dedi koltuğa yayılırken.

"beni çok geriyorsun." dedi karşısındaki koltuğun ucunda, yere oturup sırtını koltuğa verirken.

"bana baksana bi." diyerek flaşı bir anda selim'in yüzüne tuttuğunda selim yüzünü buruşturarak gülümsedi.

"ne?" dedi aynı ifadeyle.

yere inip dizlerinin üstünde selim'e doğru ilerlerken flaşı onun yüzüne tutmaya devam etti. telefonu iyice kaşına yaklaştırıp yaraya baktı. "kafanı sikeyim senin." dedi başını iki yana sallarken. "ben pansuman yapmayı bilmiyorum ki." diye kendi kendine fısıldadı. "başka yaran var mı?" dedi flaşı yüzünde dolaştırırken.

bir eliyle çenesine uzanıp başını öbür yana çevirdi yüzünün öbür tarafına bakmak için ama bunu yaparken gözlerine baktığı için göz göze gelmişlerdi. yalnızca birkaç saniye için bu an bozulmadı fakat yalnızca birkaç saniye için.

"var mı?" diye sordu selim dudağındaki belirsiz tebessümle.

"bakıyorum." dedi yutkunup öbür tarafına doğru bakarken. birbirlerine çok yakın değillerdi ama bir şekilde bu tuhaf konum ali'ye garip hissettirmişti ve bu hissin verdiği bilinçle elini geri çekti.

"çok kötü değil demiştim." dedi geri çekilirken. yüzünde hâlâ telefonun ışığı vardı fakat gözlerini kırpmadan ona bakıyordu.

"alnındaki kanı görsen ne sikmişler beni dersin." dedi anne gibi tatlı bir kızgınlıkla.

"ışığı çekecek misin artık?" ali, inatla ışığı daha da gözüne soktuğunda selim yüzünü buruşturarak elini ittirdi onun. "ya yapmasana."

gülerek telefonu geri çekti ve ters bir şekilde yere bıraktı ışık vermesi için. "eskiden piercing mi takıyordun sen?" dedi öteki kaşındaki ize bakarken.

fatale Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin