FİNAL

727 59 189
                                    

Gözlerimi aşık olduğum kokunun yoğunluğuyla açtım. Namjoon ile yatağımızda uzanmış yatıyorduk tabii o saçlarımı okşuyordu.

-Joonie kötü bir rüya gördüm.

-Biliyorum meleğim sayıklayıp durdun hep. Ben de bize gelmeni bekledim.

-Ben şizofren değilim değil mi? Yani senin olmama ihtimalin var mı?

Kalbim buna inanmasa da aklım bu ihtimali göz ardı etmeme konusunda ısrarcıydı.

-Bebeğim baksana bunların hayal olma ihtimali var mı?

Elimi kalbine koymuştu nasıl da hızlı atıyordu, sanırım haklıydı.

-Yine de bazı şeyler gerçek.

-Nasıl yani?

-Kazayı hatırlıyorsun değil mi? Tırı. Baban ayarlamış. Manevralarla kurtulduk ama sen stresten bayıldın ben de gitmemenin daha sağlıklı olduğunu düşündüm ve eve geri geldim. Hyejin şaşkınsın biliyorum babanın bu kadar ileriye gitmeyeceğini düşünmüştün belki de ama yaptı.

-Namjoon neden bu kadar öfkeli anlamıyorum.

-Seni benden almak istiyor ama alamıyor çünkü. Hyejin bana güveniyorsun değil mi?

-Elbette.

-O zaman oğlumuzu da alıp bir yere gidelim, kimsenin bizi bulamayacağı bir yere.

-Var mı öyle bir yer? Yurt dışında mı çıkacağız?

-Hayır Kore'de kalacağız gel hazırlanalım.

Elimi tutup kaldırmıştı ben bavula yönelirken o dolaptan beyaz geceliğimi çıkarmıştı anlamamıştım yapmaya çalıştığını.

-Böyle giyinirsen melek gibi olursun. Ki zaten öylesin.

Burnumun ucunu öpüp üzerimi giydirdi. Ne yapmaya çalıştığını asla anlamıyordum. Üzerime beyaz sabahlığı da geçirdiğinde kendi hazırlanmaya başladı. Beyaz kotunu ve yine beyaz olan tişörtünü giymişti.

-Namjoon nereye gidiyoruz biz?

-Süpriz ama şunu söyleyebilirim bizi kimsenin üzemeyeceği bir yere.

İçimde korkan bir taraf olsa da Namjoon'a güvenmeyi seçtim. Oğluma da beyaz bir zıbın ve tulum giydirdikten sonra arabaya binip yola koyulduk. Ne telefon ne de cüzdan almıştı yanına. Şüphelerimi bir kenara bırakıp yol boyunca kucağımdaki oğlumu sevip kokladım. Sebebi neydi bilmiyorum ama veda ediyor gibiydi tavrım.

-Geldik.

Kafamı dışarıya çevirdiğimde uçurum gibi bir yerde olduğumuzu farkettim. Burada mı yaşayacaktık artık? Namjoon ile birlikte arabadan inip uçuruma doğru ilerledim. Düz ve yemyeşil olan çevremize bakıp oğlumla dolaştım biraz. Hava ne sıcak ne de soğuktu her şey çok mükemmeldi hatta. Terliyor ya da üşüyor değildim.

-Buraya ev mi yapacağız?

-Hayır. Huzura ereceğiz hem de sonsuz huzura.

Aniden Namjoon'a dönüp dehşetle baktım.

-Namjoon şaka yapıyorsundur umarım. Biz zaten huzurluyuz babamı ya da başkalarını umursamadan da yaşayabiliriz. Bunun için... Şey yapmamız gerekmez.

-Ölmekten bahsetmiyorum meleğim. Huzur diyorum. Bana güvendiğini söylemiştin.

Yanımıza gelip oturmuş yanağımı okşayarak konuşmaya başlamıştı.

-Seni benden bizden çalmaya çalışıyorlar görmüyor musun? Sana ne oğlun ne de kocan yok dediler. Bak varız ama sen burada kalmak istemiyor gibi konuşuyorsun.

Gözlerimden yaşlar düştü tek tek toprağa.

-Bana rüyada sayıladın demiştin.

-Evet rüyaydın çünkü. Hyejin, bu dünya senin ve içinde biz varız o Dünya'daysa biz asla olamayız, bunu anlamalısın. Seni iyileştireceklerini söyleyecekler ama bizi silecekler. Bunu mu istiyorsun?

-Hayır ben siz olmadan yaşayamam ama Namjoon başka yolu yok mu baksana o daha minicik.

-Sevgilim inan bana daha iyi bir çözüm yolu yok. Biz çok şey yaşadık, atlattık sonunda birbirimize kavuştuk ama şimdi ayrılmamızı istiyorlar ben buna müsaade etmeyeceğim peki sen?

Namjoon o aşık olduğum masum sevgi dolu bakışlarını bana yollarken seçimimin ne olacağı zaten belliydi. Oğlumu kucağıma alıp derince kokladım.

-Peki orada da birlikte olacak mıyız? Daehyung olmadan yapamam biliyorsun.

-Asla ayrılmayacağız güzelim orada sonsuz olacak aşkımız ve sevgimiz.

Kollarını belime sararken oğlum da bana sarılmıştı. Bu ortamın güzelliğini tüm hücrelerimde hissederken ayaklandık ve uçurumun kenarına geldik. Normalde korkunç görünen bir yer olsa da o an sanki cenneti görüyor gibiydim.

-Namjoon bebeğimizi orada yapalım.

Gamzelerini ortaya çıkarıp gülümsemiş ardından dudağıma uzun soluklu bir öpücük armağan etmişti. El ele göz gözeydik Daehyung kucağımda denize gitmek için atılıyordu. Son kez derin bir nefes aldıktan sonra kalbimin sahibi iki adam ile denizin derin sularına gömüldük...

-------------

1 Saat Önce

Jakson elinde doku su bardağı arkasında teyzesi ve eniştesi ile odaya girdiğinde Hyejin uyuyordu artık Hyejin'in uyumasından korkan babası Jackson'ın müdahale etmesini istedi o sırada da az önce yolcu ettiği doktoru ve bay Choi aradı.

Jackson kontrol ettiğinde bilincinin açık olduğunu farketti.

-Baygın gibi görünüyor ama hemen müdahale etmezsek üç yıl öncesi gibi olacak.

Doktorlar ve bay Choi hızla içeriye girdiklerinde doktor Jackson ile aynı fikirdeydi.

-Bay ve bayan Ahn eğer kabul ederseniz hipnoz ile uyandırmaya çalışayım hazır bilinci henüz açıkken.

-Bay Choi ölebilir ama..

-Biliyorum, farkındayım ama eğer yapmazsak da bir üç yıl belki de daha fazla bekleyeceğiz ki neden uyandığını da bilmiyoruz belki asla uyanmayacak ve bitkisel hayata girecek.

Hyejin'in annesi ve babası kısa ama hızlıca tüm ihtimalleri gözden geçirdikten sonra kabul ettiler başka çarelerinin olmadığını bilerek.

Bay Choi herkesten sessiz olmasını isteyerek hipnoza başladı Hyejin verdiği bazı komutlara uyduğunda herkes aşırı ümitlenmişti bay Choi bile.

Hyejin'e sorduğu bazı sorulara cevap almaya başladı.

-Neredesin Hyejin?

-Uçurum kenarında.

-Neden oradasın?

-Sonsuz olmaya geldik.

Bay Choi korkuyla Hyejin'i uyandırmak için komutlar vermeye başladı ama Hyejin artık hiç bir tepki vermiyordu. Herkes bir terslik olduğunu anladığında yatağın çevresinde çember oluşturup merakla baktılar.

Bay Choi hipnozu bırakmış olmasına rağmen Hyejin'den son bir cümle duyuldu.

-Namjoon bebeğimizi orada yapalım.

Ardından gelen gülümseme ve daha sonrasında odaya yayılan tiz 'dıt' sesi. Doktor ve Jackson müdahale ettiler ancak Hyejin'in gelmeye niyeti yoktu o kendi kurduğu dünyayı seçmiş ve bu dünyayı terk etmişti..

Our Baby | Rm & Hwasa |✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin