-22-

976 112 117
                                    

"Şimdi ne yapacağız?" diye sorduğumda biraz düşündü. Güneş ışığı odayı aydınlatıyordu. Saçları boynumu gıdıklıyordu ama bu güzel bir duyguydu. Bir eli belime sarılıyken diğer eli benim elimi tutuyordu. "Bu anı bozmasak?" dedi uykulu sesiyle.

Ama bugün ailelerimiz gelecekti ve bir daha böyle rahat olamayacaktık. "Bir çözüm bulmak istemiyor musun?" diye sordum. Beni kendine doğru çevirip "Sadece anın tadını çıkarmaya çalışıyordum ama haklısın. Bunu düşünmemiz gerekiyor." dedi ve burnumun üzerine minik bir öpücük kondurdu. Gıdıklanmama neden olunca güldüm. Ne olurdu böyle kalabilseydik?

Kaderimizin seçimlerini biz yapamıyorduk. Ne kadar saçmaydı? "Daha ne kadar bize karışacaklar?" diye sordum. Aslında bunun cevabını ikimizde biliyorduk ama ilk başta söyleyemedi. "Sanırım ölene kadar böyle devam edecek." dedi sonunda. Bir insanın kurtuluşu nasıl babasının ölümü olabilirdi? "Peki şimdi biz ne olacağız?" diye sordum bu sefer de. Bugün çok soru sormuştum ama cevaplamamız gereken sorulardı hepsi. Soruma "Biliyorum, normal sevgililer gibi olamayacağız hiçbir zaman ama..." Aması yoktu işte. "Senden yeniden uzaklaşmak istemiyorum." dedi. Bende istemiyordum.

Hiç söylemek istemesem de "Ne yani arkadaş gibi mi olacağız?" diye sordum. "Arkadaşların böyle şeyler yapacağını sanmıyorum ama galiba öyle olacak." dedi.

"Ayrı kalmaktan iyidir." dedim. Sesim kısık çıkmıştı. Normal hir ilişkimiz olsun istiyordum ama bu asla olmayacaktı. Dudaklarını yanaklarımda gezdirdi. Aşağıdan "Finn!" diye bir ses duyunca biranlık korkuyla kendimi yataktan attım. Finn bu halime gülerken "Gülme!" diyip ayağa kalktım. Maryler geldiyse büyük ihtimalle bizimkilerde gelmişti. Balkondan kendi odama geçtim ve koşarak yatağıma girdim. Neyse ki uyumadan önce Finn'in tshirtlerinden birini giymiştim.

Annem odamın kapısını açınca ona baktım. "Biz geldik diyecektim ama sen niye nefes nefesesin?" diye sordu. Hızlı bir cevap bulmam gerekiyordu. "Kötü bir rüya görüyordum da." dedim. Aynen Millie, kesinlikle kötü bir rüya (!) Aslında kötü bir rüya olsa ne kadar da güzel olurdu. Uyandığında Finnle dilediğince birlikte olabilse...

"Siz niye erken geldiniz?" diye sordum. "İşler erken bitti. Ayrıca sana kaç defa saçın ıslak yatma diyeceğim? Hasta olacaksın." dedi. Bense şu an sadece kızarmamak için dua ediyordum. "Haklısın." demekle yetindim. "Hadi okula geç kalacaksın." diyince başımla onayladım. Annem odadan çıkınca koşarak duşa gittim ve  duş aldım.

.

Okula gitmeden önce eczaneye uğradım. "Şuradaki haplardan alabilir miyim?" diyince hafif yaşlı kadının yüzünde değişik bir gülümseme  oluştu. "Gençlik tabi..." demişti sanırım ama o kadar kısık sesle emin olamadım. "Efendim?" diye sorunca "Diyorum ki bir daha korunma işini öncesinde halleddin sonraya bırakırsanız kötü şeyler olabilir." dedi. Şu an kıpkırmızı olduğuma emindim. Kadın bu halimi görünce minik bir kahkaha attı. "Bu kadar utanmana gerek yok. Hepimiz bu yollardan geçtik." dedi.

Utanmama gerek var mı yok mu tartışılırdı ama ben çok utanıyordum. "İlk miydi?" diye sorunca başımı aşağı yukarı salladım. "Umarım pişman olmazsın." diyince şaşırdım. "Neden pişman olayım ki?" diye sordum. Bir yandan hapı poşete koyarken bir yandan da "Böyle anlardan sadece bir tane vardır ve özeldir. Bazıları bu anları bazen alkolün veya başka herhangi bir şeyin etkisiyle harcarlar. Aslında bu anları belki de bizim için en özel olan kişi için saklamamız gerekmektedir." dedi.

Başka biri olsa belki de "Bu kadın ne diyor?" diyip geçebilirdi ama sözleri beni etkilemişti. "Onun benim için o özel kişi olduğundan eminim ama benim onun için öyle olup olmadığımdan emin değildim sanırım." dedim. Böyle şeyleri danışacak kimsem yoktu ki benim. Arkadaşlarıma söyleyemiyordum. Annem desem onunla hiç paylaşamazdım. İlkimi şu an belkide hayatım boyunca bir daha hiç görmeyeceğim biriyle konuşuyordum. "Sizce nasıl emin olabilirim? Ne duymam gerekiyor emin olabilmek için?" diye sordum. Emin olmak için biraz geç kalsam bile...

"Kulaklarına bu kadar güvenme. Sözler değil gözler anlatır gerçekleri. Gözleriniz buluştuğunda emin olup olmadığını zaten anlarsın." dedi. Paraya uzattıktan sonra teşekkür edip çıktım. Arabaya bindim ve okula sürdüm.

Aklıma göz göze geldiğimiz her anı getirmeye çalıştım ama başaramadım. Arabayı park edince içeride biraz oturdum.

"Sözler değil, gözler anlatır gerçekleri."

.

Sınıfa girince Lilia'nın beni sattığını gördüm. Noahyla yer değiştirmişlerdi. Sırama oturunca Noah "Ee Finnle ne yaptınız?" diye sordu. Jacob da yanımıza gelmişti. "Nasıl ne yaptık? Konuştuk ve yeniden arkadaşız." dedim sakinliğimi korumaya çalışarak.

Noah "Ne!" diye bağırınca tüm sınıf bize dönmüştü. Herkes geri önüne döndüğünde sitemle "Ben ölüm riskini bu yüzden mi göze aldım?" diye sordu. Bende ona "Ne olmasını bekliyordu ki?" diye karşılık verdim. Biraz düşündükten sonra "Sanırım çocuk yapıp adını Noah Jr. koymanızı bekliyordum." dedi. Ben daha bir şey diyemeden Jacob lafa atladı.

"Pardon ama Millie duygularını benim sayemde farkına vardı yani çocukları olursa adı Jacob olur." dedi. İşte bu Noah'yı sinirlendirmişti. "Sakın bir daha Noah Jr. 'a Jacob demeye kalkma." dedi. Onların yanından kalkıp Jaeden ve Lilia'nın yanına gittim. Onlar şu an hiç olmayacak bir bebeğin kavgasını yapıyorlardı ve onları dinleyecek kafada değildim.

"Millie, cidden Noah ısrar etmese geçmezdim. Sadece iki dersliğine hem." diyince kötü bakışlarımı Lilia'nın üstünden çektim. Onu suçlayamazdım ki Jaeden'ı gerçekten çok seviyordu ve ilk defa bu denli yakınlardı. "Bu seferlik affettim. Ee siz ne konuşuyordunuz?" dedim.

Lilia "Jaeden, Romeo'yu telefonumdan engellemeye çalışıyor." diyince güldüm ama Jaeden çok ciddi duruyordu. Sanırım çıkıyorlardı. Lilia bana söylemediği için onu suçlayamazdım. Sonuçta kendi dertlerime o kadar dalmıştım ki. Jaeden "O işi sonra konuşacağız. Siz Finnle ne yaptınız?" diye sordu. Bugün çok fazla yalan söylemiştim. "Arkadaşız yeniden." dedim. Aramızda bir şey olsa dahi bunu kimseye söyleyemezdik.

"Sizin için en iyisi nasıl olacaksa  öyle olsun." dedi ve gülümsedi. Lilia "Bir dakika! Finnle sen?" dedi. Bazı kısımları keserekte olsa bir ara onlara olanları anlatmalıydım sanırım. "Akşam buluşsak, orada anlatsam olur mu?" diye sordum. O da onaylayınca sırama geçmek için kalktım ki Kathryn yanımıza geldi. "Pardon, Finn'i gördünüz mü?" diye sordu. Finn'i ne yapacaktı ki bu?

Neyse ki Lilia düşüncelerime tercüman oldu. "Ne yapacaksın Finn'i?" dedi. Kathryn de "Özel konular. Seni ilgilendirmez sarışın." dedi. Sinirlerim gerilmeye başladı. Yerime geçerken Noahla Jacob'ın şu saçma dialoglarına şahit oldum.

Noah "Onların birbirine itiraf etmesini ben sağladım. O yüzden Noah Jr." derken Jacob "Anlamadan nasıl itiraf edecekti? Edemeyecekti bu yüzden Jacob." dedi. Noah da hemen "İtiraf etmeseler anlamasının ne önemi var ki?" diyordu ki ikisininde ağzını kapadım.

"Şu an hiçbir zaman var olmayacak bir çocuktan bahsettiğinizi biliyorsunuz değil mi?" dedim. Jacob "Çıksaydınız belki." dedi ama sesi ağzı kapalı olduğu için boğuk çıkmıştı. "Şimdi ikinizde susun." dedim ve yerime oturdum. Jacob da kendi yerine geçti. Hoca sonunda geldiğinde Finn hala gelmemişti.

Derse çok odaklanamadım. Aklım Finn de kalmıştı. Bir de eczanede ki kadının söylediklerinde... İnsanların dediklerine neden bu kadar takılıyordum ki?

Dersin ortalarına doğru kapı çaldı. Hoca'nın yanına gidip kısa bir şeyler söyledikten sonra sırasına geçti. Bende geri önüme döndün. Sanırım biran gözlerine bakıp emin olamamaktan korktum.

.

Merhaba yine ne olursa olsun yb attım ama cidden oylar düşünce insanında yazası gelmiyor. Umarım önceki bölümün oyları yükselir. Bu bölümde adam akıllı oy alır.

Hepinize iyi okumalar. Birde kitabı ikiye ayırayım mı yoksa buradan devam mı edeyim? Cevaplarsanız sevinirim :)

1087 kelime

inheritors | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin