-23-

939 95 195
                                    

Öğle arası olduğunda kendimi müzik sınıfına attım. Burada bir sürü enstürman vardı ve öğle arası olduğu için kimsenin olmayacağını düşündüm.

Açık şekilde duran çelloyu elime alıp ilk önce akort ettim. Çok uzun süredir çalıştığım için ezberlediğim için Cello Suit No 1'ı çalmaya başladım ama üzerimde bugün garip bir rehavet vardı. Kendimi bir türlü veremiyordum. Kathryn acaba ne konuşacaktı diye düşünmeden edemedim. Ayrılmışlardı işte. Kendimi toparlamak için kafamı sağa sola sallayıp derin bir nefes aldıktan sonra yayı tekrar tellerinin üstüne koydum. Kendimi parçanın akışına bırakmaya çalıştım. Parmaklarım tellerin üstünde haraket ederken düşüncelerimi boşaltmayı denedim. Gözlerim çoktan kapanmıştı bile.

Gözlerinde görmem gereken şey neydi? Zaten görmüş olamaz mıydım? Parçanın sonlarına gelirken iyice hızlanmıştım. En son dizeye girdiğimde tekrar yavaşladım ve yayın üstündeki baskımı azaltmaya başladım. Son notayı biraz uzattım. Yayın bittiğini hissettiğim yerde yay ellerimden kaydı ve yere düştü.

Gözlerimi açtığımda bir alkış sesi duydum. Kapıya dönüp Finn'i görünce geri önüme baktım. "Sanırım benden kaçmak için biraz yanlış bir yer seçtin." dedi. Kaçtığımı anlamıştı demek ki. Sözlerine "Arkadaş gibi olacağımızı sanıyordum." diye devam etti. Kinayeyle "Dün ilkim olan kişiyle arkadaş olamadığım için özür dilerim." dedim. Hala önüme bakıyordum.

"En azından yüzüme bakabilirsin." dedi. Kesinlikle şu an bu olanın dün yaşananlar yüzünden olduğunu düşünüyordu büyük ihtimalle. Buraya doğru geldiğini hissettim. Yerdeki yayı ve elimdeki çelloyu kenara koydu. Sonrada beni ellerimden tutup kaldırdı. Bense hiçbir tepki vermiyordum. Gözlerim hala yerdeydi. Bir elimi bırakıp çenemden tutup başımı ona doğru çevirdi. Göz göze gelmemek için elimden geleni yaptım. "Lütfen gözlerini benden kaçırma. Eğer dün gece içinse özür dilerim. Ben seninde istediğini düşünmüştüm." dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. "İstedim zaten Finn. Sanırım sadece senin için, senin benim için olduğun kişi olamamaktan korkuyorum. Gözlerinde bunu görememekten korkuyorum." dedim.

Bir şey demeyince "Biliyorum, arkadaş gibi olalım dedik ama ben sana karşı bu kadar güçlü duygular hissederken seninle arkadaş gibi olamam." diye devam ettim. İstesem de olamazdım ki. Onun yanında başkasını hayal ettikçe bile sinirlenirken nasıl arkadaş gibi olabilirdim? "Böyle düşünmen beni üzmedi değil ama gözlerime bakmadan bu korkunu yenemezsin ki? Bırak kendini de bak gözlerime. Çünkü eğer aşk gözlerden okunabilecek bir şeyse eminim ki gözlerimde görürsün bunu." dedi.

Kendimi bıraktım ve gözlerinin içine baktım. Gözlerindeki kırgınlığı okuyabiliyordum. Sonradan fark ettim ki gerçektende bana kimseye bakmadığı gibi bakıyordu. Sanırım bunun aşk olduğuna inanmak istedim. Çünkü ben ona aşıktım. Ellerimi boynunda birleştirip ona sarıldım. "Benden bir daha kaçma lütfen." dedi ve kollarını belime sardı. Boynuma minik bir öpücük kondurdu.

Ayrıldıktan sonra beni piyanonun başına sürükledi. "Hep sana piyano çalmayı öğretmemi isterdin. Şimdi öğrenmeye ne dersin?" dedi ve beni piyanonun önündeki sandalyeye otutturdu. Sonrada gelip geniş sandalyede kendine yer açtı. "Bak şimdi baş parmağını do notasına koydum. Elini içinde sanki tenis topu varmış gibi tutacaksın. Sağ elinle ileri giderken bir iki üç bir iki üç dört beş sol elimle ileri giderken bir iki üç dört beş bir iki üç diye gideceksin. Zaten bunu hızlı bir şekilde yapabildikten sonra gerisi gelir." dedi. Bir yandanda anlattıklarını eliyle gösterdi. "Üzgünüm Finn ama öğrencin senin kadar yetenekli değil. Bunu öğreterek kurtulabileceğini sanmıyorum." dedim. Gülerek bana baktı. "Ondan kurtulmak istediğimi hiç sanmıyorum." diyince bende gülümsedim. Elimi piyanonun üstüne yerleştirip "Benimle birlikte tekrar et." dedi. Yaptıklarını tekrar etmeye başladım. Arada bir tekliyordum ama yine de yavaş yavaş ona ayak uydurmaya başlamıştım.

inheritors | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin